Başlamadan belirtmek gerekir ki; sınıf mücadelesinin, bağrında taşıdığı koşullarda yoldaş olmak, zoru başarmanın en meşakkatlisidir. Yakın geçmişimizde yaşanılanlar-yaşatılanlar bu kavramın erozyona uğramasına sebep olmuştur. Ve, bu olgunun yaşamsallaşmasıyla birlikte, yoldaşlar arası diyaloglar (her konuda) arkadaşlık, ahbaplık, kirvelik derekesine indirilmiştir. Bizler bu durumda olan yoldaşlarımıza değil, onları bu yaşamsal pratiğe iten ideolojik ve politik önderlikleri itham etmekten çekinmiyoruz. Zira bu doğrultuda yönelteceğimiz ithamlarımız hakikatin ta kendisi olacaktır. Keza, hiçbir yoldaşımızın devrim için şekillenme ve mücadele etme isteğinden kaygılı değiliz. Bunun için efor sarfeden her bir yoldaşın süreçle birlikte, yeniden kültürümüzün genlerine dönerek, örnek birer Kaypakkayacı komünist olacağına dair inancımız tamdır. Bu nedenle yoldaşlar arasında “teşbihte hata olmaz” demek bile hatanın kendisidir. O nedenle sevgili yoldaşlar, dilimize ve davranışlarımıza beyinlerimizde yön verirken yoldaş olduğumuzu unutmadan kılı kırk yaran eylemimizle cevap olmalıyız. Aynı anadan dünyaya gelmiş kardeşler değil, farklı yetişme koşulları ve kültürlerden aynı amaca ulaşmak için can siperane mücadeleye atılmış yoldaşlarız. Kimimiz çevre etkisiyle, kimimiz sınıf kiniyle, kimimiz ise bilinçle aynı çınar altında toplanmış, bir birini eğiten, öğreten, öğrenen bireyler olarak sınıf hareketinin ideolojik perspektifi ile yol alan devrimci öğeleriz.
Son süreçte yayın organımız aracılığıyla kamuoyuna da yansıyan bir dizi tartışma ve karşılıklı fikir beyanları olmuştur. Bu tartışmanın özü eğitici, kazanıma dönük çabalar içeriyor olsa da kısmi eksiklikleri içinde barındıran bir tarzda dışa vurulmuştur. Fakat bu eksiklikler konunun önemine bakıldığında yaşanabilecek eksiklikler olma özüne sahiptir; muhataplar arası sağlam bağlar kurmanın granitten taşlarını döşemektedir. Bir diğer husus ise, tartışma konusunun ağırlığı ve geçmiş tecrübelerin kitlemizde yarattığı handikaplar nedeniyle pek de dikkate alınmadığı, “nasıl olsa sonuç gene hüsran olur” algısıyla bir yaklaşım sergilendiği gözlenmektedir. Maoist komünistler için yaşamsal bir damarı ifade eden Maoist komünistlerin birliği meselesine kitlelerin bu denli ilgisiz ve olumsuz yaklaşımı ise yine geçmişimizde yaşatılan güvensizlik ve inanç kaybından ileri gelmektedir. Kendimizi kızgın korlarda ateşe atıp küle döndükten ve o küllerden yeniden yeşermeden önce, kitlelerin güven ve inanç kaybının giderilmesi hayati önem taşımaktadır. Çalınan her kapının ardına kadar açılmasını sağlamak; özeleştiriye açık, hesap verme cesaretini kuşanmaktan geçiyor. Özellikle ölümsüz ve tutsak yoldaşlarımızın aileleri ile tekrar sıkı bağlar kurmanın yegane yolu, hatalarımızı ve eksikliklerimizi kabul etmiş olarak karşılarına çıkmak ve başaracağımıza olan inancımızı tekrar kitlemizle ete-kemiğe büründürmektir.
Maoist hareketin tüm değerlerinin ayaklar altına alındığı, kaşlar çatılı, “birazda siz çabalayın” dalaşı ile aileler ve kitleye ayar vermeye çalışan faaliyetçilerin olduğu ortamda, bırakalım büyük amaca ulaşmayı bir tek ailemizin ferdinin dahi gönlünü kazanamayız. Maoist hareket kendi birikimi ve yaratıcı özelliğiyle yeni bir sürece adım atmış bulunmaktadır. Amaca odaklanmış sınıf hareketinin ortaya koyduğu her bir görevin başarılması, mücadele alanlarında ter döken yoldaşların disiplinli ve ilkeli hareket tarzının ‘an’a uygulanma başarısına bağlıdır. Alçak gönüllü, mütevazi, dinleyen, kitlelerin her sorununa kafa yoran, öğrencisi olan her yoldaşımız günün sonunu kazanımla noktalamış olacaktır. Unutmayalım ki, bizler komünist devrimcileriz, dünyayı bilimle yorumlayan, kendisinden fedâkarlıklar ortaya koyan, hiç yüzünü görmediği sınıf kardeşi için canını vermekte dahi tereddüt etmeyenleriz. Bu mücadelemiz insanlığı altınçağa taşıma mücadelesidir, mistik bir algı değil, bilimsel dünya görüşümüzün tezahürüdür. Mücadelenin her alanında yetkinleşmeli, yeteneğimize göre uzmanlaşmalıyız. Araştıran, inceleyen, sınıf hareketinin ihtiyaçlarına cevap olmak için teknolojik gelişmeler de dahil ortaya çıkan her olguyu araştırıp öğrenerek sınıf mücadelesinin hizmetine sunma başarısına kavuşmalıyız.
Kökleri derinde olan ardıç ağacının direngenliğine sahip, önder yoldaş Kaypakkaya’nın temelini sağlam attığı sınıf hareketiyiz. Fırtınalara göğüs germiş, dalları budanmış, gölgesinde ihanet pişirilmiş olsa da, temele oynayanların üzerine kayalar düşürmüştür çınarımız. Her baharda yeniden yeşeren, güneşten gıdasını alan, sınıf mücadelesinin her alanında efor harcayan yoldaşların emekleriyle sulanan ardıç ağacı gölgesinde daha nice yiğitler barındıracaktır.
Yeniden başa dönecek olursak; onurlu bir dünyanın kavgacıları olarak, zorlu sınıf mücadelesinin denizine dalmış, zor olanın ilk halkasını kırmış, ve bu doğrultuda yoldaşlaşmışız. Böyle büyük bir amaç uğruna bir araya gelmiş yoldaşlarımız, Maoist hareketin yeniden inşa sürecinde yoldaşça çabalar sarf ederek bu sürece azami katkı sunmalıdırlar. Yoldaş hukuku çerçevesinde, mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda tartışmalar, polemikler olacaktır; olmalıdır. Bu bizi düşürmez güçlendirir. İç birliğimizin teminatı eleştiri-özeleştiri, demokratik merkeziyetçilik ilkesine sıkı sıkı tutunmaktır. Önder yoldaşın, “Saflarımızda canlı tartışma yaratmalı, sürekli bir şekilde yanlışlar atılmalı doğrular benimsenmeli tecrübe alış verişi yapılmalıdır” diye öğütlediği öğüdü kulağımıza küpe olmalı. Dünü unutmayıp, güne sarılalım, yarını kazanacağımıza olan inancımızı asla yitirmeyelim. Biz kazanacağız!
Yorumlar kapalı.