1. Haberler
  2. BİLDİRİLER
  3. YDAD: Ağırlaştırılan tecrit politikasına karşı çocuklarımızın sesi olalım!

YDAD: Ağırlaştırılan tecrit politikasına karşı çocuklarımızın sesi olalım!

featured
service

Haber Merkezi: Maraş merkezli depremde yıkılan 10 kentte, Türkiye ve Kuzey Kürdistan halkları başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden halklar deprem bölgesine dayanışma desteklerini ulaştırdılar. Hapishanelerde bulunan komünist devrimci tutsaklarda deprem bölgesine destek sunmak amacıyla hapishane idarelerine başvuru yaparak dilekçelerini verdiler. Lakin tutsaklar tarafından yapılacak dayanışma gönderilerinin Adalet Bakanlığı’ndan gelen yazı ile engellendiği öğrenildi.

Yeni Demokrasi Aileleri Derneği (YDAD) Maraş merkezli yaşanan deprem sonrası bölge hapishanelerinde yaşanan sorunları da kapsayan, hapishanelerde yaşatılan tecrit ve saldırılara karşı başta aileler olmak üzere duyarlı tüm kesimleri tutsaklara ses olmaya çağırdı.

Kuruluşunun birinci yılında olan YDAD, bir yıl içerisinde yaptıkları etkinliklerinde sıralandığı açıklamada şunlara değindi;

“ “Bir ülkenin devletin nasıl olduğunu görmek istiyorsanız o ülkenin hapishanelerine bakın çünkü hapishaneler o ülkenin aynalarıdır” 

İlkel komünal toplumun bağrından doğan sınıflar yani sömüren sömürülen sınıflar köleci toplumda köle sahiplerinin kendine göre kurdukları baskı aracı, baskı aygıtı vasıtasıyla eski savaş tutsağı olan köleleri bir hayvan gibi satabilir ve öldürebilirlerdi. Ama MÖ 73-72 tarihlerinde Roma İmparatorluğu’na karşı Spartacus önderliğinde büyük köle isyanları Roma İmparatorluğu’nu yıkıma doğru götürmüştür. O gün de bugüne kadar iki sınıf arasında savaş devam etmiştir; feodal bey ile emekçi ve serf arasındaki savaş. Bugün de burjuvazi ve proletarya sınıfı, sömüren sınıfla sömürülen sınıf. Kurdukları baskı aracı devlet iktidarlar vasıtasıyla, polis, MİT, işbirlikçi, güvenlik güçleri tarafından hak arayan, düşüncesini açıklayan, iktidarı eleştiren, basın açıklaması yapan, kendi kurdukları burjuva sınıfına karşı herkesi tutuklayıp hapishanelere doldurmaktadırlar. Bugün Türkiye ve Kuzey Kürdistan hapishanelerinde 350 bin tutsak vardır.

Maraş merkezli yaşanan depremde hapishanelerde yıkımdan etkilendi. Bura hapishanelerinde bulunan tutuklular ailelerinin akıbetini öğrenmek, kendi bulundukları hapishanelerin güvensizliği daha güvenlikli yerlere nakil olma talepleriyle seslerinin duyulmasını istediler. Hapishane idareleri tutukluların bu haklı seslerini zorlukla kıstı. Basına yansıyan bilgilerde “isyan çıktı” iddiasıyla üç tutuklunun öldürüldüğü, bir çoğunun ise yaralandığı öğrenildi. Deprem bölgesindeki tutuklular daha sonra ailelerinden uzak yerlere sevk edildi. Hapishaneler eza evlerine dönüştürüldü.

Anayasa’nın 10. maddesine göre, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”

Pandemiden önce 5275 sayılı infaz kanunu 107. maddesinde adiler de üçte iki olan infaz süresi 2/1, çete-mafyaların organize suçlara 3/4 olan, 2/3 devrimcilerin tâbi tutuldukları 3/4 olduğu gibi korulayarak bariz bir ayrımcılığa gidilmiştir. Bir yıllık denetimli serbestlik yasası üç yıl uygulanır şeklinde değiştirildi. Adı konulmamış bir afla 150 bin kişi serbest bırakıldı. Topluma karşı suçlar işlemiş hırsıza, taciz ve tecavüzcüye, uyuşturucu satıcısının eline tahliye kağıdı verilerek evine gönderilmiştir. Faşist hükümetin dillerinden düşürmediği adalet, demokrasinin anlamı budur. Bugün devrimcileri, siyasi tutsakları serbest bırakmak bir yana, gözlem kurulu oluşturarak, infazı dolanları dışarıda tekrar mücadeleye başlarlar diye tutsak etmeye devam ettiler. 30 yıllık infaz cezası bitmiş olan siyasi tutsaklar iyi halli olmadıkları için infazları yakılmıştır.. Herşey gözlem kurulunun iki dudağı arasındadır. Kitap okudu, kitap okumadı, marş söyledi. kapıya vurdu gibi gerekçelerle açıkça devrimci tutsakların infazı yakılmaktadır.

Anayasanın 17. maddesine göre, “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Yaşama hakkı, bütün hakların temelidir. Savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde dahi durdurulamaz, yok edilemez.”

Bugün hapishanelerde 1600’e yakın ağır hasta tutsak bulunmaktadır. Pandemiden bu yana 78 tutsak vefat etmiştir ve bunların 37’sine “intihar etti” denilmektedir. Devrimci tutsakların kitlelerin destek ve mücadelesi olmadan bırakılmaları açıkça görülüyor ki imkansızdır.

Bugün kalbinin yüzde 75’i çalışmayan Abdullah Kalay, yalnız yaşayamayan bakıma muhtaç olan hasta tutsaklardan biridir. Mehmet Emin Özkan ileri yaşı ve birçok rahatsızlığı bulanan hasta tutsaklardan. İki eli olmayan Engin Aktaş gibi adlarını sayamadığımız yüzlerce hasta ve engelli tutsaklar ile birlikte binlerce tutsağın bırakılmaması egemen burjuva sınıfının hükümetinin devrimcilere karşı olan büyük düşmanlığını göstermektedir. Ağırlaştırılmış müebbet tutsaklarda aileden iki kişi olma şartıyla ayda bir kere, 10 dakika telefon görüşme hakkı, yine ayda bir kere açık görüş, iki kere kapalı görüş hakkı verilmiştir. Bu oldukça yetersiz ve kesinlikle büyük bir tecrittir. Pandemiyle birlikte 5 kitap, 5 dergi, sınırlamasına gidilmiştir. İnfaz kanunu 62. maddesinin 4. fırkası, “Basın İlan Kurumu aracılığıyla resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler, ceza infaz kurumuna kabul edilmez.” Yeni Yaşam diğer sosyalist gazeteler ve dergiler yasaklandı. Dışarda aile, yakınları ve arkadaşları tarafından bedeli ödenmiş ve faturasıyla gönderilen dergiler kabul edilmeyerek abonelik işlemleriyle tutsakların ödeme yapması dayatılıyor. Ayrıca abone olduğu halde herkese gazete ve dergiler aylarca bekletilerek geç veriliyor, yada hiç verilmiyor. Televizyonun her kanalı izletilmiyor. Kendi istedikleri kanalları izletiyorlar. Kısacası devrimci tutsaklara kitap okumayın üretmeyin denilmektedir. Hapishane kantininde çok yüksek fiyatlara defter, kalem, yiyecekler satılmaktadır. Ailelere de aldırılmıyor. Hapishanelerde hücre değişiklikleri yapılarak yada sürekli hücre aramalarına tabii tutularak yazılarına, defterlerine el konulup bir daha verilmemektedir. Biraz sesi çıkan tutsakları keyfi bir şekilde başka hapishanelere sürgün ediliyorlar. Aileler çocuklarını görmek için uzun yollardan gelirken, yapılan sürgünlerle çocuklarından daha da uzaklaştırıp mağdur ediliyorlar. Tutsaklar yalnızlaştırılıp kimseyi göremeyecekleri şekilde yeni inşa edilen Y Tipi ve S Tipi hapishanelere sürgün ediliyorlar. Bu hapishanelerde tek kişilik hücrelere yada fetocularla aynı hücrelere konulmaktadırlar. Diğer yandan İmralı hapishanesinde ulusal ve uluslararası hukuk normları hiçe sayılarak uygulanan infaz politikaları, avukatlarıyla dâhi görüştürülmeyerek Abdullah Öcalan üzerinde derinleşerek devam etmektedir. Uygulanan tecrit ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü politik tutsaklar, tüm tutsak kitlesine ve hapishanelerdeki tecrit politikalarına etkisi bakımından hayata geçirdiği politikalarda özel bir öneme sahiptir.

Anayasa’nın 34. maddesine göre,  “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin izin alma koşuluna bağlanamayacağı açıkça ifade edilmiştir.

Bizler Yeni Demokrasi Aileleri Derneği (YDAD) olarak ölümsüzleşenlerimizi unutmamak onları anmak için gerek mezar başlarında gerekse ölümsüzleşen yoldaşlarımızın ailelerini evlerinde ziyaret ederek yalnız bırakmadık. YDAD olarak Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) içinde bulunarak da tutsakların hakları için mücadele etmekteyiz. Bizler tutsak aileleriyle kahvaltılarda buluşarak, panel ve sempozyumlar yaparak, hapishane, adliye ve adli tıp kurumu önlerinde basın açıklamaları yaparak tutsakların yaşadıkları hak ihlallerini ortaya koyan bir dizi eylem gerçekleştirdik. Bu açıklamalarda birçok tutsak ailesi, tutsak yakınları, devrimciler, olarak ters kelepçe takılarak, işkence edilerek gözaltına alındık. Haklarımızda soruşturmalar açılıp, korkutularak gözdağı verilmeye çalışıldı, çalışılıyor. İstemedikleri tutsakların haklarını savunmamız. Bizlerse “zulmün olduğu yerde direnmek meşrudur” diyerek, tutsakların haklarını savunmaya devam edeceğimizi her fırsatta dile getiriyoruz. 

Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!

Hapishanelerde siyasi baskılara son. İnfaz yakmalara son verilsin!

Devrimci tutsaklara özgürlük!

Kitap, sosyalist gazete ve dergilerin kısıtlanmasına son verilsin!

Çıplak arama işkencesine son verilsin!

Tecrit işkencesine son verilsin!

Açık görüş, sohbet hakkına yönelik kısıtlamalara son verilsin!

Hücre, hapis cezasına son verilsin!

Keyfi aramalara, sürgün sevklere, gece baskınlarına, zorla yer değiştirmelere, defterlere el koymalara, mektup engellemelerine son verilsin şiarıyla pek cok eylem gerçekleştirdik. Dün de bugün de diyoruz ki yüz çiçek yan yana açılsın bin fikir yarışsın. Çünkü her fikrin bir gücü ve ağırlığı var. Çocuklarımız düşüncelerinden dolayı tutuklandılar. Egemenler düşünce, kanun, anayasa tanımaz. Çağrımız; yalnız tutsak ailelerine değil, başta aydınlar, sanatçılar, yurtseverler, işçiler, devrimciler, komünistleridir. Herkesin katılımıyla sesimizi daha güçlü çıkarabiliriz. Böylelikle ancak tutsaklarımıza sahip çıkabiliriz. 

YDAD Tutsak Ailesi”

YDAD: Ağırlaştırılan tecrit politikasına karşı çocuklarımızın sesi olalım!
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Devrimci Demokrasi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin