8 Mart 1857 tarihinden günümüze süregelen kadının mücadelesi, bilinci, toplumsal devinimler yaşayarak devam ediyor.
Kadının mücadele ateşini bizlerle tanıştıran başlattıkları iradeyle kapitalist sisteme baş kaldıran ve katledilen emekçi kadınları bugünde mücadeleyle anıyoruz.
Mücadele şimdi de binlerce kadınla devam ediyor
MERAL YAKAR, GÜLNAZ YILDIZ, BERNA SAYGILI ÜNSAL, SEVDA SERİNYOL, ARIN MİRKAN, BERİTAN, ZİLAN, BARBARA ANNA KİSTLER… Daha sayabileceğimiz binlerce isim vardır, isimler değişebilir fakat mücadele özünde aynı amaca hizmet ediyor. ZEKİYE ALKAN 1990 yılında Newroz’da kendi bedenini ateşe vermişti, özgürlüğün kolay olmadığının sembolüydü bizlere. Kadın öncülüğünde bugünde mücadeleler devam ediyor. Bir yandan kapitalizme, sömürüye, sisteme karşı mücadele eden kadınlar varken öte yanda katledilen tecavüze uğrayan, sömürülen kadınlar var.
Örneğin Batman’da uzman çavuş tarafından tecavüze uğrayan 18 yaşındaki İPEK ER, 16 temmuz günü intihar edip yaşamına son vermişti.
SAMİRA SABZİAN cinsiyet ayrımcılığına uğramış ve iran rejimi tarafından 2023’te idam edilmişti.
2015’te Afganistan’da kurân yırttığı iddia edilen (aslına bakıldığında kadının batıl inançlarla ilgili görüşünü açıkça dile getirdiği için) işkence edilip vahşice öldürülen Ferhunde Melikzade.
EMİNE BULUT, ölmek istemiyorum diyerek ölen bir kadın ve onunla beraber bütün hayatı mahvolan kızı.
ÖZGECAN ASLAN‘ı, hangimiz unuttu ki?
Daha örnek verebileceğim onlarcası ve 2024’ün ilk 22 gününde 17 kadın öldürüldü!
İPEK ER, tecavüze uğramayı haketmiş miydi? Ya da Afganistan’da vahşice öldürülen FERHUNDE MELİKZADE, buna revamı görülmüştü? EMİNE BULUT, ÖZGECAN ASLAN, SAMİRA SABZİAN oysaki sadece yaşamak istediler. Biz ne yaptık? Sadece üzüldük. İçler acısı bir durum. Buna daha ne kadar sessiz kalacağız? Kendimize sıra gelene kadar mı? O zaman iş işten çoktan geçmiş olmayacak mı? Kadın sadece doğurur, kadın ev işi yapar, kadın erkeğinin ihtiyacını giderir, kadın objedir, kadın örf ve adetlere uymak zorundadır diyen bir zihniyetten artık kaçınmalıyız, bu sistemden uzak durmalıyız. Bizler, kadın olarak saygı duyulmak istiyoruz, eşitlik istiyoruz, tecavüze uğrayıp ölmek istemiyoruz. Bunlar sadece istemekle elde edilecek kazanımlar değil istediklerimiz için erkek egemen düzene karşı mücadele edip sosyalizm ile özgürleşelim.
Kime karşı mücadele yürütmeli?
Sadece adında “adalet” yazan saraylarda, sömürülen, katledilen, taciz edilen tüm kadınların takım elbiseli failleri imtihan edilirken, cellatla mağduru bir tutan sahte eşitlik ve demokrasi yaygaracılarına, sömürü ve talan sistemine, ataerkilliğe ve gelenekçiliğe karşı mücadele yürütülmeli. Erkek eğemenliğinin mührünü taşıyan aile ve ceza hukukuna karşı gelinmeli.
Ne için mücadele etmeliyiz?
Her birey ilk olarak kendine ve çevresine karşı gördüğü sömürüye ve eşitsizliğe baş kaldırmalı, sonra sistemin kısıtladığı ve uygulamadığı haklar için mücadele etmeli ve bu kısıtlamaları aşarak kendi sistemi doğrultusunda ilerlemeli. Önce bunun bilincine varılması noktasında bütünleşmek sonra mücadele göstermek gerek. Bunun yanı sıra kitleselliğin sadece sistemin dayattığı kadın haklarına karşı mücadelesi kadının bireysel özgürlüğünü ve kadının sistematik düzeyler doğrultusunda tekrardan bir irade sömürüsüyle karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.
Mücadeleyi doğru noktada nasıl yürütmek gerek?
Mücadele alanı sadece kadın hareketi olmamalı aksi taktirde sadece uygulanmayan haklardan düzen sınırları dahilinden dışarı çıkılamaz.
Mücadeleyi sol-sosyalist perspektifle yürüterek buralardan kitleselleşip, istekleri dile getirip bu yönlü mücadele etmeli. Her emekçi kadın Marksizm ile tanışmalı ve sosyalist mücadele ile kadın hakları mücadelesini birleştirmelidir. Ancak o zaman özgürleşme mücadelesinde bilinçli bir bireye dönüşebilir ve sistemin köhnemiş duvarlarını yıkmış olacaktır. Kadın olmak sürekli mücadele etmeyi gerektirir. Çünkü mücadele kadınları birleştirir, kadınlar dünyayı güzelleştirir. Kadın varsa sosyalizm var diyerek,
8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNÜZÜ KUTLUYORUM.
KATLEDİLEN KADINLARIMIZI SAYGIYLA ANIYORUM!
Beritan