TEMEL DEMİRER
“Eğer uçlarda yaşamıyorsan,
çok fazla yer kaplıyorsun demektir.”[2]
Erken seçim tartışmaları ve muhalefetin son süreçteki tutumunu Marksist yazar Temel Demirer değerlendirdi.
“Dünya ve bölgemiz tarihin sıkıştığı bir kesitten geçiyor” diyen Demirer, büyük değişim ve dönüşümlerin ise tarihin sıkıştığı noktalarda ortaya çıktığının altını çizdi. Demirer, “Ne Türkiye’de ne Kürdistan’da ne de Ortadoğu’da yaşanan eylemsizlik ya da sıkıntıların giderek büyümesi bir negatiflik değildir. Tam tersine tarihin sıkışmışlığının ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Fizik kuralıdır, sıkışan her şey çok sıkıştırıldığında patlar. Bölgesel bağlamda büyük bir patlamanın eşiğindeyiz” dedi.
ERKEN SEÇİM TARTIŞMALARI NAFİLEDİR
Seçimlerin ise yaşanılacak patlamanın engellenmesi için burjuvaların manevraları olduğunu söyleyen Demirer, “Egemenler ne zaman demokratlaşır diye sorarsanız. Hiç demokrat olmayan egemenler, sıkıştıkları anda demokrasiyi hiç kimseye bırakmazlar. Gerçekten Türkiye’de, Kürdistan’da bir seçim olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Ben inanmıyorum. Bugün yapılacak sözde seçimlerin sonuçları şimdiden bellidir. Erken seçim tartışmaları nafile tartışmalardır, muhalefetin ‘mış’ gibi yapmasının en güzel örneğidir. Bu ülkenin temel sorunları çok açıktır, açlık, eşitsizlik, Kürtlerin, kadınların üzerindeki baskılardır. Muhalefet buna dair bir şey söylemediği için erken seçim tartışmaları yapıyor” diye belirtti.
TARTIŞMALAR SINIF BİLİNCİNDEN UZAK
“AKP dönemi kapanıyor” sözünün sınıf bilinci olmayan bir söz olduğunu vurgulayan Demirer, yaşanan bu tartışmaların “sınıf siyasetinden uzaklaşmış, post modern” tartışmalar olduğunu belirtti. Demirer, “AKP dönemi diye bir şey yok. Türkiye’de burjuva egemenlik dönemi vardır. Kemalizm’den bu yana bu böyledir. Kemalizm dönemi ne zaman kapandı? Hiçbir zaman kapanmadı. Bugün Erdoğan ikinci Kemal’den başka bir şey değildir. Mustafa Kemal’in tek parti dönemi ile AKP’nin tek adam dönemi arasında müthiş paralellikler vardır. Bunlar tesadüf değildir. Bu sermayenin ihtiyaçlarından kaynaklanıyor. Sermayenin bugün Türkiye’de ve bölgedeki krize karşı verebileceği tek yanıt tek elde iktidarı toplamaktır. Kaldı ki emperyalist dönem her türlü demokrasinin, demokratik talebin ret edilip tekelciliğin öne çıkarıldığı bir dönemdir” ifadelerini kullandı.
CUMHURİYET YANLIŞ KURULMUŞTUR
“Egemenlerin tekelcilik dönemi kapanmayacaktır” diyen Demirer, “Mısak-ı millicilik dönemi kapanmayacaktır. Çünkü bu cumhuriyet başta yanlış kurulmuştur. Yanlış kurulan bir cumhuriyete ne makyajı yaparsanız yapın her hangi bir sonuç alınmaz. AKP gider belki yerine İYİ Parti, CHP koalisyonu gelir ama yine ilk 4 madde tartışılamaz. Türkiye’de yapmamız gereken bu maddeleri tartışmak. O hâlde ne gitti ne geldi. Bu saçmalıklarla sosyalistlerin, yurtseverlerin uğraşması anlamsızdır. Ortada bir rejim tartışması vardır, biz ya rejimi tartışacağız ya da tartışmayacağız. Rejim tartışmasını engellemenin biricik yolu ise AKP gitti retoriğidir” diye belirtti.
ÖFKE PATLAMAYA DOĞRU GİDİYOR
Türkiye’de gerçek muhalefetin var olduğunu söyleyen Demirer, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü: “İnsanlar CHP’ye mahkûm olduklarını söylüyor. Neden diye sorduğumda başka muhalefet yok diyorlar. Meseleye nereden baktığınız önemlidir. Eğer meseleye CHP üzerinden demokrasi getirmek düzleminden, AB standartları biçiminde ele alırsanız hiçbir şey göremezsiniz. Bugün Türkiye’de ciddi bir muhalefet vardır. Sinbo önündeki iki tane direnişçi bu muhalefetin simgesidir. Bunun gibi yüzlerce vardır. Bu küçük işçi direnişleri Türkiye’de işçi sınıfının hoşnutsuzluğunun göstergeleridir. Bugün ülkede güçlü bir Kürt direnişi de var. Kürt hareketine şunu yapıyorlar, bunu yapamıyorlar gözüyle bakmak yerine halkın öfkesi ve bu öfkenin dışa vurumu temelinde bakmak gerekir. Buralarda biriken öfke patlamaya doğru gidiyor.”
SÜRDÜRÜLEMEZ BİR KRİZ
Türkiye’de sürdürülemez bir krizin var olduğunun altını çizen Demirer, “Birincisi bu krizin varlığı. İkinci olarak bugün ülkenin ekonomisi narko-ekonomi ile ayakta durmaktadır. Üçüncüsü ise bu ekonomi dolarizasyona mahkûm olmuş bir ekonomidir. Bu 3 faktörü yan yana koyduğumuzda sürdürülemezlik kavramı karşımıza çıkıyor. Çeşitli semptomları ortaya çıkan muhalefet bir yanda, öte yanda da sürdürülemezlik. Bu ikisinin kesiştiği nokta bu coğrafyada değişimin başlayacağı noktadır. Bu ne zaman olur ben kahin değilim ama kesişeceğine dair garanti veririm. Biz bu kesişme noktasına doğru emek ve özgürlük cephesini birleştirmeliyiz. Bu ülkeye özgürlük Kürtlerle, Alevilerle gelecektir. Bu ülkeye emek ve adalet işçilerle gelecektir. Problem bu ikisini birleştirmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
N O T L A R
[1] MA/ Kadir Güney, 11 Kasım 2021…
[2] Antoni Casas Ros
Yorumlar kapalı.