Devrimci Demokrasi ve Öncü Partizan birliği Stutgartta gerçekleştirilen Kaypakkaya anma etkinliği ile Yurtdışı parti kitlesine duyuruldu. Etkinlikte parti kitlesine söz hakkı verilerek proletarya partisinin gerçek sahibinin halk kitleleri ve parti kitlesi olduğu anlatıldı. Etkinlikte parti kitlesine örgütlenme çağrısı yapıldı.
ÖNDER KAYPAKKAYA YOLDAŞIN ANISINA DAİR ÖRGÜTLEDİĞİMİZ ETKİNLİĞİMİZ, BAŞARIYLA GERÇEKLEŞTİ.
Ölümsüzlüğünün 50.yılında proletarya partisinin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya anısına, Sturtgartta Gezi’den esinlenen devrimci bir kurguyla özgün bir “forum” gerçekleştirmiş bulunduk.
Geleneğimize çeşitli kesitlerde katkıda bulunmuş, emek ve düşün sahibi “ünsüzler”imizin ve alışıla gelen gece formatlarında en iyi ihtimalle “tüketici dinleyici” olan katılımcıların, eleştiri, fikir ve önerileriyle özneleştikleri bir etkinlik olması hasebiyle özgün bir forum gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz.
Fikrin, dahi(!) düşüncelerin “bir bilene” devredildiği, “ideolojik gettolaşma”nın dinozarlaşmış kliklere, “kafa dengi” ekiplerin tekeline teslim edildiği devrimci saflarda, kitle olarak tanımlanıp yere göğe sığdıralamayan “taban”ın söz hakkını kullanıp, kireçlenmiş, pas tutmuş hiyerarşilerin reddedildiği, tamda Kaypakkaya yoldaşın “Kültür Devrimi’nin Ürünü” olan KP’sine yakışan, devrim eserinin yaratıcısı olacak kitlelere söz verilmiş, dostlarımız dinlenmiş, toplamında kollektif bir düşünce üretiminde doyuma ulaşılmıştır. “Gerçekler çoğu zaman ayrıntı da gizlidir” tespitine uygun olarak, mikro düzeyde gercekleşen mütevazi etkinliğimizin başarılı olarak altını çizdiğimiz gerçeği, tam da bu mütevazi yönünde saklıdır.
Bunu büyüteceğiz. Popülizmin ömrü saman alevi, anlık göz kamaştıran köpüklerinde, büyük sözlerin sörfüne asla çıkmayacağız. Üzerinden 50 yıl geçse de, Önder yoldaşla başladığımız yerde, ilk geçici yenilgimizin yaşandığı Vartinik ruhuyla ayağa kalkıp yürüyeceğiz.
Diger yandan…
Devrimci dönüşüm, değişim, başkalaşım için, bir tartışma etkinliği elbette zor ama ihtiyaç olandır. Böylece sorunun o kadar basit ele alınmayacağı ve kolay yanıtlanamayacağı bir etkinlik tartışmalar konusunda uzlaşma sağlanmaz ve uçsuz bucaksız tartışmalara yelken açılmış olur.
Kurmaca ya da bilimsel hangi tür konu veya tema olursa olsun, konuşulan düşünce ve metin ne kadar yazara ait ise o kadar düşündürücü olur.
Yaratıcı düşünce ve ileriye doğru götüren fikirler emeğin işbirliği sonucunda üretilmektedir komün anlayışımıza göre.
Geleneğimiz Kültürüne özgü kavramlar,
ifadeler, özellikle edebi yapıtlarda sıkça karşımıza çıkan ve statik egemenin, tarihin, ideolojinin yükünü taşıyan örneğin
halkın belleğinden süzülen türküler, şiirler, edebiyat, müzik ve gündelik yaşamın sesleri olan tartışmalar, bir araya gelmeden ve birbiriyle tartışmadan sosyalist değişim ve ilerleme gösteremez.
Sosyal olan, toplum ya da topluluk yaşamıyla ilgili olanın ötesinde ekonomi, hukuk, politika gibi alanlara indirgenemeyecek, özerk bir alanı ifade eden modern bir olgudur. Yazar ve Sanatçılarımız da sosyal olan ve politika ilişkisine baktığımızda iki temel hat ayırt edebiliriz: Birincisi politikanın özerkliğini vurgular ve sosyal olandan farkını öne çıkarır. İkincisi ise özerklik savının aksine sosyal ve siyasal olan arasındaki dolayım ilişkisine odaklanır. Buna göre modern toplumlarda politikanın geri çekilişi ve kamusal alanın yitiminin başlıca sorumlusu sosyal olanın yükselişidir. İkinci hattaki temel kaynak ise Marx’ın
sosyallik çözümlemesinden gelir. Marx’ta sosyallik iki yönlüdür: Hem insan ve doğa
ilişkisinin tarihsel özelliklerinden bağımsız düşünülebilecek olan genel bir nitelik, hem
de modern kapitalist koşullar altında sermaye tarafından yönlendirilen bir olgudur. Bu iki boyutu birlikte düşünmek, sosyal olanın hem nesnel koşullar altındaki olumsuz özelliklerini tespit etmeyi sağlar hem de bunun zorunlu olarak böyle olmadığına dair olumsal bir yaklaşım sunar. Buradan hareketle Marx’ın sosyal olan kavrayışını da onun yöntemini fenomenolojik açıdan çözümleyen düşünürlerden esinle ele almak
mümkündür. Bu düşünürlere göre Marx’ın özellikle Kapital’de benimsediği yöntem,
görüngüsel biçimlerdeki özü arayan fenomenolojik bir yöntemdir. Bu yöntem
en açık şekilde, Marx’ın emeğin kapitalist sosyallik içinde aldığı biçim olarak tanımladığı soyut emek çözümlemesinde görülebilir. İnsani etkinliklerin, mevcut toplumda insani gelişimi sakatlayan sosyalliği yıkıcı yönlerinden bağımsız ele alınamayacağı savunulacaktır.
Etkinliğimize geleneğimiz burdaki yazar ve emektarlarını davet ettik. Bölgesel bir etkinlik olarak örgütledik.
Davet ettiğimiz kimi yazarlar başta katılım için evet derken, çeşitli gerici toplum baskıları kaynaklı öz iradelerini koruyamayarak geri çekilmiştir.
Yine seçim sonrası yurt dışına çıkmak isteyen sanatçılara bazı kısıtlamalar ve engeller getirilmiştir. Havanın aşırı sıcaklığı da ayrı bir problemdi. Tüm bu olumsuz gelişmelerin yanı sıra, hatırı sayılı yazar ve katılımcı bir araya geldi ve dost sofrası adında halka oluşturularak sunumlar ve tartışmalar yapıldı.
Devrimci Demokrasi ve Öncü Partizan’ın birlik yaptığı ve ortak gerçekleştirdiği bu etkinlikte Öncü Partizan temsilcisi Devrimci Demokrasi temsilcisi yoldaşlarla Yazar Murat Kahraman sunumda bulundular ve söz halkını katılımcılara verdiler. Bu denenmiş bir ilkti. “ sizden birileriyiz ve birlikte konuşalım ,” ifadesi önemli, değerli ve sıcak bir ortamın doğmasına neden oldu. Özellikle sunum boyunca salonda en ufak bir sesin çıkmaması ve katılımcıların pür dikkat dinlemeleri bizler için özlenen bir andı.
Özellikle sanatçılarımızdan Hasan Sağlam yoldaşın zazaca ezgileri, Sinan Şanlı yoldaşın Piano ve Bağlama eşliğinde beyit ve şarkıları ve Onur Olgun yoldaşın otantiğimize has işçi marşlarını seslendirmesi kitlede ayrı bir beğeni yarattı. Sosyal pratik içinde sanatını geliştiren ve bizimle sanatını icra eden bu yoldaşlara teşekkürlerimizi borç biliriz.
Kadının yeri ve devrimci örgütlemedeki önemine değinen yazar Seher Yeğin’in ezilen yığınların sömürü biçimlerine karşı duruşumuz noktasındaki yazar Ali hıdır Cihan’ın konuşması ve özellikle kültür, sanat ve felsefe karışımı geçmişten günümüze ezilen inanç, ezilen millet ve sömürü karşıtı önderleri anan ve önemini öne çıkaran proleter devrimci yazar Kenan Taşkesen yoldaşlara sunumları için teşekkürler. Geleneğimizin tarihini bir kütüphane gibi beyninde arşivleyen ve bize aktaran yazar Turabi Saltık’a ve felsefe alanıyla ilgili sunum yapan yazar Mehmet Akkaya’a teşekkür ederiz.
Yine dost soframıza, halkamıza katılan ve fikirlerini cesaretle sunan tüm yoldaş ve dostlarımıza teşekkürü bir borç biliriz.
50. Yılında İbrahim Kaypakkaya şahsında tüm ölümsüzlerimizi bu metavazi ve kendi gücümüzle yarattığımız bir etkinlikte, artı ve eksiklerimizle andık.
Elbette bir tartışma etkinliğiyle tüm sorunlar konuşulamaz, ama devrimci kitlelerin ve çevrelerin popülist müzik ve etkinliklere hapsedilme anlayışına karşı olduğumuzu ve devrimci kitlelerin tartışmanın bir esası olması göz önünde bulundurulunca, etkinliğimizi canlı ve katılımcı olarak değerlendirmekteyiz.
Tüm olumsuzluklar ve eksikliklerimiz için siz değerli kitlemizden özür diler ve pratik faaliyetle bunları aşacağımızı beyan ederiz.
Önümüzdeki sürecimiz örgütlenme ve tüm ileri kitleleri sınıf mücadelemizde yerlerini almaya ve proletarya mücadelesini desteklemeye cağırıyoruz.
ÖNDER YOLDAŞIN KOMÜNİST GÜZERGAHINDA, GÜNE CEVAP OLUP, TARİHSEL YÜRÜYÜŞÜMÜZÜ ZAFERE TAŞIYACAGIMIZA DAİR SÖZÜMÜZÜ BİR KERE DAHA YİNELİYORUZ.
-50.Ölümsüzlük Yılında Kaypakkaya Yaşıyor, Savaşıyor!
– Devrim Ve Komünizm Kahramanları Ölümsüzdür!
-Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!
ETKİNLİK TERTİP KOMİTESİ
Yorumlar kapalı.