“Parti, proletaryanın sınıf birliğinin en yüksek biçimidir” V. I. Lenin
Devrim ve sınıf mücadelesi denildiğinde ilk akla gelen partidir. Çünkü proletaryanın devrimine önderlik eden parti olmadan devrim zaferle sonuçlanamaz. Uygun nesnel koşulların hazır olması yetmez, sınıfın birliğini sağlamış önderliğinde olması gerekir. Subjektif güçler hazır değilse uygun koşulların varlığına rağmen bırakalım iktidarın kazanılmasını büyük başarılar bile elde edilemez. “Parti, proletaryanın sınıf birliğinin en yüksek biçimi” olduğuna göre sınıfın en bilinçli, sınanmış ve gelişkin öğelerinin toplandığı organizmadır ve devrime önderlik etme gibi bir tarihi misyona sahiptir. Parti bilinci özü itibarıyla sınıf bilincidir. Sözle, yada teoride partinin önemine değinip geçmek değil, gerçek anlamıyla önderlik kurumunun öneminin kavranması gereklidir.
Modern kapitalist her toplumda kimin yöneteceği sorusu proletarya ile burjuvazi arasındaki savaşımla belirlenir. Bu iki uzlaşmaz sınıflar arasındaki mücadele proletaryanın en kararlı en disiplinli ve en savaşçı öğeleri birleşerek işçi sınıfının temsilcisi olarak burjuva egemen sınıfın karşısına parti bayrağıyla çıktıklarında kapitalizmi yıkıp yerine sosyalizmin kurulacağını da ilan etmiş olmaktadırlar. Parti proletarya ile burjuva sınıfları arasındaki çelişkiyi çözüme kavuşturacak sınıf savaşının önderlik kurmayıdır. Bu halkayı gerçek manasıyla kavramayanlar sınıf mücadelesini kabul etseler bile, hatta örgütlü olsalar bile gerçekten devrimci sınıf bilincine sahip oldukları söylenemez. Çünkü devrimin gerçek amacı kimin iktidar olacağı sorununu çözmektir. Partinin öneminin kavranmaması demek proletaryanın iktidarı kazanma bilinci ve devrimin gerçekleşme şartlarınında kavranmaması anlamına gelir.
Bu bakış açısından devrim için nasıl parti sorusuna yanıt verilmesi ve gerçekten proletaryanın sınıf birliğine önderlik edebilecek partinin nasıl yaratılabileceği soruları üzerinde duruyoruz. Çünkü biz işçi sınıfının birliğini sağlayarak sosyalist devrime önderlik edecek teori ve taktiğe sahip bir komünist partiye Türkiye ve Kuzey Kürdistan işçi sınıfının ne büyük bir gereksinim duyduğunu görüyoruz. Bunun için devrimin Marksist, Leninist, Maoist teorisi ve pratiğine sahip olmak gerekir. Sınıf savaşımı içinde yetişmiş önderler ve tüm zorluklara rağmen devrimci bir programla kitlelerle bağ kuran kadrolarla birlikte sınıfın en iyi öğelerini saflarına çekmiş bir parti olacak mı, yoksa olmayacak mı; meselenin özü burdadır. Marksist teori ve pratikte kararlı ve ısrarlı biçimde mücadele yürütülürse elbette devrim için gerekli olan parti yaratılabilinir. Sınıf savaşımı içinde küçümsenmeyecek tecrübelere sahip Maoist parti sağlam ve sarsılmaz bir güce erişmek için çabasını sürdürmektedir.
Sınıf savaşımı son derece sert, acımasız ve ağır bedeller gerektirir. Böyle bir mücadeleye önderlik eden kurmay, yani parti bu sınıf mücadelesinin sert niteliğine denk düşen katılıkta disiplinli olmak zorundadır. Aksi taktirde hiç bir koşulda ne kadar devrimci bir programa sahip olunursa olunsun uygulanamaz. Devrimci teori ve program devrimci pratik talep eder. Devrimci pratik ise son derece donanımlı ve taktik üstünlüklere ve askerileşmiş devlet aygıtına sahip burjuvazi gibi sınıf düşmanına karşı çelikten disiplinle hareket eden parti gücü gerektirir. Burjuvazinin emrinde ordu var, sınıf bilinçli proletarya bir ordu disipliniyle hareket etmezse sınıf savaşına önderlik edemez ve kazanamaz.
Komünist partisi kendiliğindenci, pasifist, disiplinsiz, uyuşuk ve dağınıklığı bağrında taşıyan sosyal-şoven, parlamentarist, reformist akımdan ve bu akımların reformist politik biçiminin taşıyıcısı parti anlayışlarından köklü kopuştur.
Disiplinli olmak demokrasiyi dışlamaz. Aksine demokratik merkeziyetçilik ilkesi disiplinide güvenceleyen işleyiş biçimidir. Örneğin Maoist Komünist Partisi demokratik tartışma süreciyle programında gerekli değişiklikler yapmış, organlarını oluşturmuştur. Bu meselenin demokrasi kısmıdır ve ana doğrultu kolektif iradeyle somutlaştırıldığı için uygulama kısmına geçilmiştir ve buda disiplini oluşturan kısımdır ve genel bütünlüğü ile tüzüğünde açık olan kurallara tam bir uygunluk içinde parti çizgisinin uygulanması aşamasıdır. Sadece demokrasiden söz edip, keyfine göre hareket etmeyi arzu eden ve disiplin kısmını hiç kaale almayanların zaten proletarya partisinde kalma koşulları yoktur.
Parti bir okuldur diyoruz. Çünkü işçi sınıfının teori ve taktiklerini geliştiren emek güçlerinin bütün örgüt biçimlerini yönetme yeteneğinde olan önderler partide yetişir, çünkü işçi sınıfının en mücadeleci ve kararlı öğeleri partide toplanarak ancak toplumsal dönüşüme öncülük yapabilirler. İşçi sınıfının bu gelişkin unsurlarının partide toplanmasının sayesindedir ki proletaryanın partisiz örgütleri yönetilebilinmektedir. İşçi sınıfının önderlerini yetiştirebildiği ve sınıfın birliğini sağlayarak ve güçlerini merkezileştirerek önderlik edebildiği, partisiz işçi sınıfı örgütleriyle partinin bağını kurabilme yeteneğinde insan kaynağını yetiştirdiği için parti bir okuldur, hemde yeri doldurulamaz en iyi okuldur. O halde hem bu okulun yaratılması, hemde proletaryanın bu eşsiz okulunun iyi birer öğrencisi olmak gerek.
Emperyalizm ve işbirlikçi burjuvazinin faşist sınıf egemenliği altında kapitalizmin yok edilmesi ve yerine sosyalizm kurulması amacıyla sınıf savaşı yürüten Maoist parti sosyalist devrimler ve bu devrimlere önderlik eden komünist partilerin deneyimlerinden öğrenmeye devam ederek, kendi tecrübelerini de zenginleştirecektir. Sınıfın birliğini sağlama mücadelesine önderlik edecek güçlerin sağlam bir sınıf bilinciyle donanması, eğitilmeleri tayin edici önemdedir. Özverili kahramanca tutarlı bir mücadele ile parti teori ve stratejisinin kitlelere taşınması, kitlelerle sağlam bağlar kurulmasının da yöntemidir. Gelişmek devrimci teori ve pratiğin birliğini gösteren kararlı mücadeleye bağlıdır. Politikada parti çizgisinin uygulanması özünde iktidarın kazanılması mücadelesidir ve gerekleri yerine getirildikçe anlamı görülebilir ve yeni atılımların gücü haline gelebilir.