SES İstanbul Aksaray Şube’den 25 Kasım eylemi: “Eşitlik ve özgürlük mücadelemizden vazgeçmiyoruz” “Sağlık emekçisi kadınlar olarak pandemi günlerinde yaşadıklarımızı ve kamuda çalışırken, yolda, evde ve her alanda kadın olarak yaşamanın ne demek olduğunu konuşmak, anlatmak dile getirilemeyeni görünür kılmak istiyoruz… Kadın olarak ağır koşullarda çalışmamız nedeni ile bacaklarımızda oluşan varis, belimizdeki fıtık, ellerimizdeki tendon kopukları, uyku bozukluğu vb. birçok meslek hastalığına yakalanıyoruz. Yorulduk, tükendik; klinikler çok yoğun, yetişemiyoruz!”
SES Aksaray Şube, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü için İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimlik önünde açıklama yaptı.
Eylemde, “Haklarımız ve hayatlarımızdan, eşitlik ve özgürlük mücadelemizden vazgeçmiyoruz” yazılı pankart açan kadınlar, “Bedenime, emeğime, kimliğime dokunma”, “Eteğimin boyuna, saçımın tokasına karışma”, “Dünya kadın emeği ile güzelleşir”, “Kadınlar ve çocuklar savaşta iki kez kaybeder”, “Hükümet göreve, kadına yönelik şiddete son”, “Kadın cinayetlerine hayır” dövizleri taşıdı.
“İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” ve “Yaşasın kadın dayanışması” sloganlarının atıldığı eylemde, açıklamayı SES Aksaray Şube Kadın Sekreteri Fadime Dursun okudu.
“Biz kadınlar bugün dünyanın dört yanında eşitsizliği, yoksulluğu, savaşları ve şiddeti üreten erkek egemen kapitalizme karşı isyanımızı meydanlara taşımak, kadın dayanışmasının sınırları aşan gücüyle buluşmak ve itirazlarımızı hep birlikte daha fazla duyurmak için yine alanlardayız” diye Dursun, sözlerinin devamında 25 Kasım’ın, 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde faşist Trujillo Hükümeti’ne karşı ezilenlerin verdiği büyük mücadelede sembol haline gelen Mirabel Kardeşler’in tecavüz edilerek katledildiği gün olduğunu hatırlattı.
“Klinikler çok yoğun, yetişemiyoruz”
“Sağlık emekçisi kadınlar olarak pandemi günlerinde yaşadıklarımızı ve kamuda çalışırken, yolda, evde ve her alanda kadın olarak yaşamanın ne demek olduğunu konuşmak, anlatmak dile getirilemeyeni görünür kılmak istiyoruz” diyen Dursun, kadınların ağır koşullarda çalışması nedeniyle birçok meslek hastalığına yakalandığını belirtti.
Dursun sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:
- Yorulduk, tükendik; klinikler çok yoğun, yetişemiyoruz! “Çalışan sayılarını arttırın, nöbetleri azaltın” dediğimizde, “İstemiyorsan başka hastaneye, başka serviste çalışabilirsin” demek şiddet değilse nedir?
- Dr. Rümeysa 36 saat nöbet tuttu; yorgundu, kamyon altında kaldı. Peki, bu kaza mıdır? “360 saat aylık mesai olmaz” dediğimizde, “Rümeysa 36 saat değil 24 saat nöbet tuttu” şiddet değilse nedir?
- 7/ 24 nöbetlere gelirken bir kreşin olmayışı, iş yerine çocuğumuzu getirmek, komşumuza çocuğumuzu bırakmak, yangında çocuğumuzu kaybetmek şiddet değilse nedir?
- Erkek personelden kliniğin düzeni ve temizlik beklenmezken, kadın personelden her işi beklemek şiddet değilse nedir?
- Hasta ve hasta yakınlarından, erkek çalışanlardan cinsiyetçi söylemler, sözlü tacizler şiddet değilse nedir?
- Hastalarımızı iyileştirmek için çalıştığımız sağlık kuruluşlarımızda yakalandığımız, bazılarımızın bu nedenle öldüğü COVID-19 hastalığının meslek hastalığı sayılmaması… şiddet değilse nedir? Ocak ayında aldığımız maaşı aralık ayında alamayıp vergi dilimleri altında ezilmek şiddet değilse nedir?
“ILO 190 ve İstanbul Sözleşmesi uygulansın”
Son olarak Dursun, “Çalışırken bedensel, ruhsal, fiziksel olarak kadını koruyan pozitif ayrımcı yasalar, uygulamalar talep ediyoruz” diyerek sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınların taleplerini sıraladı:
- Sağlık alanı ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır, gerçek bir yıpranma payı ve erken emeklilik verilsin.
- Çalışma yılı ve yaş ortalamasına göre gece nöbet günleri azaltılsın.
- Personel açığı giderilsin.
- Gebeliğin tespitinden sonra gece nöbetleri kaldırılsın.
- 7/24 ücretsiz kreşler açılsın.
- Gelir Vergisi %10’da sabitlenmeli, vergi dilimi uygulaması işçi ve emekçiler için kaldırılsın.
- ILO 190 ve İstanbul Sözleşmesi uygulansın.
Kaynak:sendika.org