Malum olduğu üzere, Ağustos ayında önce TKP, Sol Parti, TKH, Devrim Hareketi “Sosyalist Güç Birliği”ni oluşturduğunu açıkladı. Hemen arkasından ise HDP, EMEP, TİP, TÖP, EHP ve SMF, “Emek ve Özgürlük İttifakı”nı açıkladı. Sosyalist Güç Birliği sosyal-şoven yaklaşımından kaynaklı ikinci ittifakın içinde yer almamayı tercih etti. Birincileri seçime endeksli olmayan yüzü sokağa dönük(!) bir hatta birleştiklerini, ikincileri ise “saray rejimine, onun faşizmine karşı” bir ittifakla seçim hattında mevzilendiklerini deklare ettiler.
Bu yazı birincileri baz almamakta, dahası onlarla ilgilenmemektedir. Malumun ilanı olmuş, reformizmin kendini sosyal şovenizm çizgisiyle, bir diğer reformcu ittifaktan özenle ayırarak, özlerine uygun nur topu gibi bir ittifak ilan etmişlerdir. Özcesi, onların zikride fikride tarafımızdan bilinmekte, devrimci demokratik kamuoyu açısından çok etkili bir ağırlıkları olmadıkları gibi, reformist sosyal şoven meşreplerinin ipliği çoktan pazara cıkmış bir durumda bulunduklarından dolayı, devrimcı kamuoyu tarafından çapları ve etkisiz elaman oldukları uzun zamandır bilinmektedir.
Devrimci kamuoyunun malumu bu açık gerçeği unutan, bu unutma nedeni de bizler açısından gayet iyi bilinen SMF’nin bu çevrelerde dahil, önüne gelen tüm çevrelere “gelin canlar bir olalım” şeklindeki pragmatik tavrı bir sorundur. Kendi reformizmini sosyal şovenizmle bir başka reformist ittifakla ayırmama reformist günahını görmezden gelip, “sizde gelin”, yüzde 20 bizi bekliyor diyen yasalcılığın bu yeni tanrısal gücü SMF gerçeğin üstünden atlayıp birinci ağızdan, “aynı sorunlara sahip olanlar olarak herkesin kendi sorununu çözme çabası bize kaybettirdi. Bu nedenle SGB kurumlarının güncelde ayrı durması yanlıştır. İleride tüm alanlarda onları ortak hareket etmeye zorlayacağız” diyerek, sosyal şovenistler olarak kendini ayıran küçük boy reformist ittifaka, kollarını açmış olma ilkesizliği ciddi ideolojik bir sorundur. Dolayısıyla burada bizi ilgilendiren esas konu, konuya muhatap politik özne, yurtsever devrimci demokratik kitle üzerinde halen “Kaypakkayacı radikal ana akım” olduğu algısını kronik hale getirmek için, oportünist politik illüzyonlar üzerinden belirli düzeyde kitleler üzerinde irtifa kaybetsevde düşük yoğunluklu süren etkisi nedeniyle, SMF’nin reformist politik hattıdır. SMF adına son dönemlerde yapılan açıklamalar üzerinden bakıldığında, epey bir zamandır girdiği reformist siyasal hatta, yıllardır parlamentoculuk gedikli olan partilerden daha cüretli bir şekilde, gözünü yüzde 20’ye dikmiş bir politik aymazlığın kendisi görülecektir. Reformist politik yeni şekilli erişte derisi kalınlaşıp kabuk bağlamış, bununla zuhur eden niteliği bu kısa yazının sınırları içinde radikal eleştiriyi layıkıyla hak etmiştir.
Ne “yar” dan, ne “ser” den geçen SMF, bir yandan “Kaypakkayacıları” birlik olmaya çağırıyor diğer yandan sosyal şoven özü itibariyle kendini HDP’den ayıran SGB’yi, içinde yer aldıkları ittifaka davet ediyor. Kaypakkayacı ilkelerini gündelik popülist siyaset maharetiyle bu kadar silikleştirilip yeni tasfiyeci yönelimin reformist hattını belirleyen liberal pragmatik “ilkeler”, MLM perspektifin yakın takibi altında özel olarak değerlendirilip, geldiği son noktadaki gerçekliğinin tahlil ve tespit edilmesi ideolojik mücadelenin önemi üzerinden elbette bize görevdir. Karınca kararınca bu görevin hakkını Kaypakkayacı kollektif aklımızla vermeye çalışacağız.
Öyleyse başlayalım.
Kaypakkaya’nın dönemin Şafak revizyonistleri ile girdiği polemik sonucu “güç ve eylem birliği” aynı bağlamda “ittifaklara” dair, çok net ifade ettiği berrak bakış açısı bilinir. Kaypakkaya için şaşmaz hedef iktidarın devrimci yöntemle alınmasıdır. Bütün düşünce sistematiğinin temel belirleyeni devrim yoluyla iktidarın zapt edilmesidir. Ki, iktidar sorunu bir devrim sorunudur Kaypakkaya’da.
Gelelim SMF temsilcisinin Mezopatamya Haber Ajansında yaptığı değerlemdirmeye. Şöyle diyor, ” Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yol haritasında “Bütün kurumların savundukları çözüm önerilerinin yer aldığı belgemizde, ekonomiden ulusal sorunlara, inançtan laikliğe, ekolojiden cinsiyet kimliklerine, çocuktan savaşa yönelik temel sorunlarımızı ifade eden yaklaşımlar yer alacak”. Kitlelere seçimde bu vaatleri sunup, bunun gerçekleşme olasılığını oya tahvil eden bir siyasal yaklaşım, devrim fikrini değil sistem içinde bu sorunların çözümüne dair reformculuğu güçlendirir.
Devrimci-komünist politik özneler seçimlerde kitlelere sistemi rehabilite edecek vaatlerde mi bulunur? Seçim deyince akla bunlar mı gelir? Mesela devrim propagandası yapılmaz mı? Hani seçimler de başat görevlerden biri, hayatta en önemlisi “parlamentonun bır burjuva ahırı olduğu”, sorunların gerçek çözüm yeri asla olmadığı, “faşizmin maskesi” görevinden başka bir işe yaramadığı, komünistlerin bunu döne döne halka anlatmak gibi görevleri vardı. Daha dün, teorinin durgun sularında, MLM nin bu ilkeleri üstüne bağlılık yemini edilmiyor muydu? Ne oldu, ne değişti? Demek ki, bu Leninîst ilkeler çoktan unutuldu/ unutturuldu. SMF adına yapılan açıklama ve değerlendirmelerde, tüm reformist yasal zeminde siyaset yapan demokratik güçlerin içinde TKP’de olmak üzere, sistemin temelinden yükselen, o temel yıkılmadan da asla çözülmeyecek sorunların “çözümü,” temele oynanmadan, temel yıkılmadan, kitlelere bunu döne döne anlatma ve pratik görevleri yüklenmeden, tüm sorunlar üstten “boya badanayla” çözülecek(!?) Böylesi bir polyannacılığın oynanması da neyin nesi?
Bir başka SMF temsilcisi Evrensel gazetesinin sorularına verdiği cevapta şu belırlemelerde bulunuyor;
“İttifakımız; AKP-MHP iktidarının halk düşmanı politikalarına direnen, bu düzenden ve iktidardan kurtulmak; sorumlulardan hesap sormak isteyen tüm kesimlerin, siyasal ve toplumsal muhalefet güçlerinin katılımı, katkısı ve desteği ile büyüyecektir. İşçi sınıfı ve ezilenler başta olmak üzere kapitalizmin vahşi sömürü ve yıkım saldırılarının hedefi olan bütün toplumsal dinamiklerin yegane kurtuluş yolu eşit, özgür ve adil yani sosyalizmi eksen alan bir mücadele cephesi yaratmaktır. Emek ve Özgürlük İttifakının ortaya koymuş olduğu alternatif ortak mücadele cephesi bu süreci örmede atılmış olan önemli politik kazanımlardan biridir”
“Sosyayalizm” in “eşitlikçiliği” şeklinde ifade edilen teorik hataları bir tarafa bırakıyoruz şimdilik. Politik reformizmin bu kadar aleni dile getirilmesinde kendini açığa vuran yeni yönelimin eleştirisine yoğunlaşıyoruz. Deniliyor ki, “kapitalizmin vahşi sömürü ve yıkım saldırılarının hedefi olan bütün toplumsal dinamiklerin yegane kurtuluş yolu” olarak gösterilen “sosyalizme” yönelik “önemli politik kazanım” dır “Emek Ve Özgürlük” ittifakı. Reformizmin yelkenlerine yeni rüzgar olan SMF’ye ait tarz, öncülleŕine rahmet okutacak tarzda diri enerjik ve bol sosyalizm soslu bir karışımı ifade ediyor. Yıllardır ayrı durulan reformizmle devrim noktasındaki Kaypakkayacı hat arasındaki net kırmızı sınırlar pembeleştirilerek kendi revizyonimlerine alan açılıyor.
Demek oluyor ki Kaypakkayacı geleneğin “ana akımı” olarak görünen SMF her ne kadar son yaptığı kurultay sonuç bildirgesinde “Federasyonumuzun savunduğu sosyalist yönetimin örgütlenmesinin temel ilkesi; ‘Tüm iktidar, söz, yetki, karar komünlere, konseylere” dese de buraya nasıl gidileceği, kitleleri hangi yolda kendi önderliği altında toplayacağı sorularının cevabı, Emek ve Özgürlük İttifakında yer alıp, ona yukarıda aktardığımız misyonlar yüklenerek cevap verilmiş olunuyor. Bu düpedüz gündelik siyasette oportünist pragmatizmin eliyle, liberalizme “ekmek” bandırılması, ideolojik olarak esas olanın yerine taliyi geçiren kendini tepeden tırnağa yıkıp, yeni bir kimlik edinme arayışındaki tasiyeci revizyonizmden başka bir şey değildir.
Kendi varoluşunu 71 den başlayan devrımci komünist mirasa sahip çıkmakla açıklayıp, yasalardan değil, tarıhsel meşruluktan aldığını her defasında bağıra bağıra ifade eden bir kurumun gelinen yerde 4. Kurultaya ertelenen “yasal parti” kurma sabırsızlığı ve henüz ilan edilmemiş bir seçim için, İttifak ve deklarasyon üzerinden bunu kitlelere “işte çözüm”, “işte kurtuluşa giden yolda büyük adım”, “işte tek yol” diyerek, büyük coşku ve sevinçle kendini paralaması ve reformizmin halay başına geçip mendil sallaması, “hoşça kal 71 Nisan Güneşi” demekten başka bir şey değildir. Engels’ten biliyoruz “her ileri atılan adım, bir düzine programdan daha önemlidir”. Program, atılan adımlarla uyumlu pratikleşmiyor, SMF örneğinde olduğu gibi, tersinden geriye sıçranılıyorsa, burada teorik yeminlere, programda yazılanlara değil, atılan adımlara bakarız. SMF reformist adımları atmakla kalmıyor, yaptığı savunularla, kullandığı “şahane” argümanlarla reformist cephenin az kullanılmış/ az türetilmiş taze/yeni yüzü olarak “öncü” olmaya soyunuyor.
Şu gerçeğın altını çizelim. Düzenle Kürt sorununun çözümünü barış ve buna hizmet edecek görüşmelere endeksli bir politik çalışmada gören, bunu seçim sonuçlarında elde edeceği oy oranıyla tahkim etmeyi, maskesiz, cok samimi ifade eden “savaş” ve “seçimi” bu amacın aracı olarak kullanan Kürt Ulusal Hareketi’ne değıl sözümüz. Onlar bunun ilk ağızdan, en tepeden önderlikleri düzeyinde, 93’ten beri söylemekteler. Hiçbir politik hokkabazlık yapmadan kendi amaç ve hedeflerini bunun yol ve yöntemlerini net bir şekilde ortaya koymaktalar. Kürt Hareketi’nin ulusal devrimci/ reformist ikilemi, bunu nesnel toplumsal koşulların dönem dönem bir tarafa, dönem dönem diğer tarafa çekme eğilimi, tarihteki çıkışından bugün geldiği noktadaki gelişim trendi çok özel hassas bir değerlendirme konusu olarak bizleri beklemektedir. Bunu biliyoruz. Zamanı gelince bu görevin ideolojik cephede bize yüklediği sorumluluğun gereğini yerine getireceğimizi de bu vesileyle belirtmiş olalım
Özcesi, her iki ıttıfakta sıralı yer alan, SMF dışında kı, bildik reformıst “güçleri” ilk defa bu seçimlerde görücüye çıkmadıkları, gedikli olup reformizmin bayrağını, sonradan girdikleri düzen içi kulvarda, arkadan depara kalkıp en öne geçip kurtuluşa çağrı olarak bu kadar yukarı çekmedikleri için, Marksist Leninist Maoist ıdeolojik mücadele zemininde, mızrağın sivri ucunu yönelteceğimiz asıl hedef olarak görüp, bu temelde ciddiye almıyoruz. Gelinen yerde depara kalkıp, yılların gedikli reformist güçlerinin önüne geçip, iştahla reformizmin bayrağını dalgalandıran SMF olduğu için, ideolojik mücadele açısından mızrağın sivri ucunu onlara yöneltiyoruz. Yönelteceğız de. “Köpeksiz köyde değneksiz gezme” konformizmi ile öylesine oportünist hokkabazlık yapamazlar. Devrimciler yakalar(!)
Dolayısıyla burada üzerinde duracağımız, eleştiri neşterini indireceğimiz, bizler açısından yeni olan, gözümüzü kamaştıran reformist İnci sözlerle ideolojik hastalığı gayet ciddi uyarı sinyalleri veren, federasyon yazılarının şaşaasıyla maskeli, reformist ittifak siyasetiyle boy gösterip suç üstü olan, çiçeği burnundaki SMF’nin, hâl-i pür melali secim zemininde ki reformist / tasfiyeci cüretidir(!). Bu Kaypakkayacı bir cüret değil, Kaypakkayacılığa karşı onun en amansız düşmanı olan reformist tasfiyeci bir cürettir. Bunun altını çok kalın bir şekilde çiziyoruz.
SMF kurultayında onaylanan programda, “Tüm iktidar, söz, yetki, karar komünlere, konseylere” derken, bunu Emek ve Özgürlük ittifakıyla, hatta bu ittifakla kendini ayıran sosyal şoven ağırlıklı SGB’yi de içine alarak yürütülecek seçimlere endeksli düzen içi bir hatta, programda ilan edilen iktidarı öngörmüş oluyor. Bir elinde Kaypakkaya, diğer elinde düzen içi reformist siyaset tellallığı ile, Lenin’in bir yerde ifade ettiği “en çok bağıran işportacılar, en kötü malı satanlardır” politik “3 kağıtcılığıyla” yol aldıklarını zannedenler, güncel popüler köpüklerinin hızlı sönmesiyle ortaya çıkacak sınıf mücadelesinin gerçek kiriyle yüz yüze kalacaklardır. Bundan kaçamazlar. Her türlü kendi benzeri reformist ikiz, üçüz, dördüzleriyle halaya kalkıp, hatta halay başında mendil sallasınlar, görkemli direniş tarihimizi bürokratik elit kast çıkarlarına atıştırmalık çerez yapmalarına, makam, mevki, koltuk için sermaye yapıp bunu harcamalarına izin vermeyeceğiz. Gözleri aydın olmasın.
Toparlandık gitmiyoruz. Tarihimizi adanmış devrimcilikle sahiplenip, suistimal etmelerine masa başında pazarlık konusu yapmalarına îzin vermeyeceğiz. İdeolojik cephede sürekli takipte olup sözümüzü söyleyeceğiz. 71 Devrimciliğinin Kaypakkayacı izleğinin bugü ki adımlarına daha sert basarak, reformist politik pazarlamacılığın yüzündeki sahte “radikal” maskeyi indireceğiz. Varsın tarihimizin küsuratı olarak “elde” kalan, ana işlem, ana hesapta yer almayan her türlü oportünist/ revizyonist tasfiyeci günahlarla, doğrunun en iyi “mümini” oldukları yalanını söylemeye, düzenin açtığı her türlü politik tuzaktaki yerlerine “gaga” sallayıp iştah kabartsınlar,. Onlarla Marksist Leninist Maoist temelde hesaplaşmak boyun borcumuz olsun. Kendilerini pirinç, muhaliflerini pirincin içindeki taş görüp, göstermeye çalışan oportünist uyanıklığa inat, taşların içindeki “pirinç” tanesi olduğumuzu, olmaya da devam edeceğimizi göstereceğiz..
Öyle ise başlıktaki sözü gönül rahatlığıyla son söz yerine ikâme edebiliriz;
SEÇİM SATHI MAHALLİNDE, REFORMİZM RÜZGARINA YENİ YELKEN AÇANLAR DA, ÖNCüLLERİ GİBİ KARAYA OTURACAKLAR(!)
Yorumlar kapalı.