Parti bilinci ifadesinde özetlenen içerik, kapsamlı bir alanı teşkil eder ve parti ile birlikte akla gelen tüm konular bu havuz içindedir. Yani, parti kavramının çağrıştırdığı bilgi belleğine ait olan; teori ve pratik, ideolojik, politik, felsefi, kültürel, örgütsel, askeri tüm konular parti bilincinin konusudurlar. O hâlde bütünlüklü bir parti bilincinden bahsetmek, ancak bu konularda derinleşmenin sağlanmasıyla ilgilidir. Dahası, sınıf savaşımı içerisinden geçerek kazandığı deneyimler, büyük bedeller karşılığında edindiği teorik-pratik birikimlerle karakterize ettiği bütün ilkelerine bilimsel bağlılık, sorumluluk bilinci ve feda ruhu ile savunup uygulama iradesi parti bilincinin dahilindedir. Bu geniş içerik, teori-pratik birliği içinde tutarlı şekilde var edilmelidir. Bu noktada parti bilinci ile derinleşme ve yetkinleşme salt teorik lafazanlık ile kör savunu tarzı ve kültürü değildir. Parti bilinci; Teori ya da pratiği önemsememe biçimindeki anlamsız ikilem ve kibir de dahil, bilimsel olmayan her keskinlik gösterisi ve savunu kültürü ile zihinsel-pratik bütünleşmeyi kuramayan yüzeysel durumu reddeder. Parti bilinci, partinin tarihsel sorumluluk ve amaçlarının içeriğiyle anlam kazanan öz ve niteliğinin sonucu olarak biçimlenen, ideolojik-politik-örgütsel alanlardaki yasaların parti bileşenine nüfuz eden teorik-pratik bütünlüğünün yansımasıdır. Sosyalizme ve Komünizm şiarıyla devrim devrimleri proletarya diktatörlüğü perspektifiyle kesintisiz sürdürüp, sosyalizm şartlarında proleter kültür devrimleri bilinç berraklığı ve pratiğiyle donanmış olan MLM parti niteliğine yetkin seviyede vakıf olmak ve devrimci değiştirme eylemini yürütmek parti bilincidir. Parti bileşeni veya bireyin bu amaç,yükümlülük, görev ve ilkelere bağlı davranış ve uyum düzeyi, temsil edilen parti bilincinin derinlik ölçüsünü gösterir
Derinleşme ile biz ne anlamalıyız? Özellikle partinin felsefi dünya görüşü ve amaçlarına bağlı olarak hayat bulan temel ilkelerini evrensel ve özel mahiyetleriyle doğru şekilde özümseyip kavramak gerekmektedir. Partinin bulunduğu tarihsel-toplumsal koşulların özgünlük ve somut şartlarının, temel ilkelerine uygun olarak tahlil ve tespit ettiği taktik ve stratejik doğrultuyu kavramak şarttır. Bunların genel anlamıyla bilinmesi, yani evrensel ve özel ilkelerin kabaca bilinmesiyle kendimizi sınırlayamayız. Kuşkusuz bu yetersiz kalacaktır. Bunları bilip kavramak şart ve bütün bunları taktik politikalarla zenginleştirmek, somut gerçeklere uyarlayarak yaşamla buluşturup maddi güç hâline getirmek, kitlelere mâl ederek derinleştirmek, kısacası slogansı sahiplenişle yetinmeyip sınıf mücadelesindeki anlamlarını yorumlamak ve varlık gerekçelerini açıklayabilmek elzemdir. Aksi takdirde onları ölü dogmalar hâline getirmekten kurtulamayız. Misal, en üst perdeden ‘’parti çizgisi’’ diye haykırmak çok bir anlam ifade etmeyeceği gibi, parti çizgisine ve anlayışına da bir değer kazandırmayacaktır. Parti çizgisinin bilimsel doğruluğunu, nesnel toplumsal hakikatler çerçevesinde temellendirip, bilimsel netlik ve ikna edici yetenekle kitlelere ulaştırma çabası göstermeden, o anlayışı maddi güce evriltip doğru şekilde örgütleme çabası göstermezsek, bilimsel ve doğru olan parti çizgisi etkisiz ve güdük kalmaktan kurtulamaz. Parti tezlerini savunurken, bu tezlerin bilimsel mantığı ve dayandığı nesnel ve toplumsal gerçekler yeterince izah edilmeksizin gösterilen çabanın inandırıcılığı zayıf kalır ve güven vermeye yetmez. Temas önemlidir, temaslarda bulunurken kitleler her şeyden önce güven alışverişine bakar. Teorimiz, ideolojimiz dünyanın en mükemmel teorisi ve ideolojisi de olsa pratikte ve somutta basitte ve karmaşıkta güven vermeyen temaslar kitleleri partiye ve parti bilincine kazanamaz. Unutulmamalıdır ki her şeyden önce güven gelir.
Hiçbir şey kaba hatları ve biçimsel şekliyle izah edilemez. Şeylerin ayrıntılarına dalıp kavramak zorundayız. Şeyleri doğru yorumlayıp tanımlayabilmek, anlamak ve bilerek güçlü temsil edebilmek için, derinliklerine tüm benliğimizle inip iç-dış çelişkilerini genel ve özgün yönlerini, bağlantılarını, neden-sonuç ilişkisini ele alıp incelemek ve açıklamak zorunlu olan diyalektik metoddur. Algısal bilginin ussal bilgiye vardırılması veya ussal bilgiyle derinleştirilmesi zorunludur.
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız parti bilinci boyutu, ideal olarak hedeflenen düzeydir. En iyisi olarak istenilen, olması gereken ve hedeflenen budur. Fakat mükemmeli isterken, mükemmeliyetçilik hatasına asla düşülmemeli, gerçekçi olma düzeyi mutlaka yakalanmalıdır. Mükemmeliyetçilik veya ‘’tam bilimselcilik’’ anlayışı somut gerçeğin önünde tökezleyip eli boş kalmaya mâhkümdur, objektif olarak iş yapmama felsefesi ve çizgisidir. Şüphesiz ki dört başı mamur parti bilincini hemen istemek, herkesten beklemek gerçekçi değildir. Zira tam bir derinleşmenin sağlanması ve bu düzeyde parti bilincinin edinilmesi kısa sürede mümkün olan bir eylem değildir. ‘Sol’un kaçınılmaz durağı karamsarlık iken, ‘Sağ’ın doğası karamsarlıktır. Öyleyse, mükemmeliyetçiliğe düşmeme adına vasat olanı meşrulaştırma aymazlığına ve mevcut olanla yetinme hatasına düşmemeliyiz. O hâlde, nispeten rahat ulaşılabilir olan, partinin pratik çalışmaları ve örgütsel ihtiyaçları için ivedilik arz eden makul ölçülerdeki parti bilincinin hemen talep edip, uygulayarak geliştirmek ve geliştirip ilerletmek doğru devrimci tutumdur. Partide geçmişten gelen önemli sorunları dizisi olarak; örgüt ciddiyetini, işleyiş-disiplin temelinde çalışma kültürü ve ilkelerini iğdiş eden, gizlilik kurallarını ihlal ederek güvenlik zaafiyetine varan, bazen ise stratejik üstünlük, güçlü bilimsel zeminimiz ve bunun üzerinde devam eden doğrultumuz ile hiçbir olumluluk göstermeyerek sırıtan müzmin memnuniyetsizlik, hiçbir şeyi beğenmeyen kibir ve moralsizlik, devrimin-partinin sorunlarının önemini kavramayarak bunlar üzerinde yoğunlaşmama gibi tutumlar her dönem yaşanmaktadır. Bu tür olumsuzlukların muhakkak aşılması gerekmektedir. Parti bilincinin zayıflaması, ideolojik hastalıklar külfetimizin hatırı sayılır sonucudur. İdeolojik, siyasi gerilikten beslenen kötü huylu urların bünyeyi kemirmemesi için, partinin ideolojik- politik zeminiyle birlikte örgütsel ilkeleri ve kurallarını düzenleyen hukukunu tereddütsüzce uygulayarak bilinç berraklığını sağlamalıyız.
Hareket noktamız, devrimci kişiliği geliştirip, derinleştirmek kaydıyla partiyi politik ve ideolojik dokusuna uygun niteliğe eriştirmek olmalıdır. Bunu, ideolojik-politik çalışmaları, pratik yükümlülükleri, örgütsel kural ve işleyiş hükümlerini yerine getirerek sağlarız. Aksi durumda ne fonksiyonlar sağlıklı işler ne de örgütte irade ve eylem birliği korunabilir. Böylelikle devrimci örgüt vasıfları zayıflar ve sınıf mücadelesi iddiamız kalmaz.
İşleyiş-disiplin hukukunun korunarak demokratik merkeziyetçilik ilkesinin, ruhuna uygun olarak demokratik bir şekilde uygulanmasını tüzük garanti eder. Tüzük, hak ve yükümlülükleri sınırlarıyla birlikte açıklar ve var olan hükümleri gönüllü kabulleniş, onlara uyum zorunluluğunu da gündeme getirir. (girmek gönüllü, uymak zorunludur, yıkıcı olmamak kaydıyla ayrılma özgürlüğü tartışılmayacak kadar nettir) Aksi anlayış, yani ‘’uymak da gönüllüdür’’ şeklindeki bakış açısı, anlayışın ters yüz edilmesinden başka bir şey değildir. Parti realitesine aykırıdır. Parti işleyişi ve disiplinine uyulması hâlinde birçok sorun geride bırakılacağı gibi, pratik çalışmaların sağlıklı yürütülebilmesi ve örgütte irade-eylem birlikteliğinin de korunmasını sağlamış oluruz. Çünkü işleyiş ve disiplin kolektif çalışmaların merkezi olarak düzenlenmesi ve merkezi irade altında yürütülerek başarılmasını, dağınık-kendiliğindenci çalışmaların önlenmesini ve herkesi belirlenmiş görev ve sorumluluklara tabi tutarak ortak doğrultuda iradeleşmesini sağlar. İşleyişin oturması ve disiplinin sağlanması örgütü koruyarak güçlendirir ve sınıf mücadelesindeki hedeflerine odaklanmasını kolaylaştırır. Ki, bu durum tartışma konusu yaptığımız parti bilinciyle alakalı zafiyetleri ortadan kaldırır, çünkü disiplin ve işleyiş olguları, parti bilincinin vazgeçilmez unsurlarıdır.
Partinin hiyerarşik yapısı, demokratik merkeziyetçilik ilkesine uygun olarak dikey örgütlenme modeline dayanır. Demokratik seçimlerle merkez oluştuktan sonra tüm parti örgütlülüğü yukarıdan aşağıya doğru atamalar yoluyla oluşturulur. Bütün parti merkezi, önderliğe tabidir. İşleyiş ve disiplin, tüzükte kararlaştırıldığı biçimiyle tektir ve tüm kademeler için geçerlidir. Pratik sahada disiplin ile işleyişi fiilen ve hukuken üst kademeler temsil eder, uygular ve uygulatırlar. Olağan dışı koşullar hariç, uygun koşullarda talimatlara itirazda bulunup eleştiri yöneltme hakkı vardır. Alt inisiyatifler süs değillerdir. Uygulamada geçerli olan ademi-merkeziyetçilik uygulamada tam bağımsızlığı değil, hem bağımsızlığı hem de tabiliği barındıran yarı-bağımsızlık ilkesidir. Merkezin ya da üstün kararları geçerliyken, kararların yaratıcılıkla uygulanmasında ve uygularken yer-zaman, biçim meselelerinde uygulayıcı inisiyatifler özgürdür. Kimse örgüt-tüzük dışı veya üstü davranma serbestisine sahip olmadığı gibi, bu kimse, tanımama-saymama özgürlüğüne de sahip değildir. Yine bu kimse, eleştirel-sorgulayıcı, doğruyu takip edici, hesap sorucu, ve ideolojik mücadelede kararlı olma görevlerini unutmamalıdır. Kısacası, disiplin ve işleyişle ilgili meselelerdeki sorunlar bir bütün olarak tüm fonksiyonerlerin sorumluluğudur. Örgüt bilincinin güçlenmesi bunların doğru şekilde işlemesine bağlıdır.
Büyük amaçların tabi neticeleri olarak ortaya çıkan son derece anlamlı görevlerin omuzlanmasıyla koşullanan planlı, programlı, disiplinli ve bilinçli bir çalışmanın hükmünde örgütlenmiş bir yaşam, kültürel şekilleniş vazgeçilmez olandır. Lenin yoldaşın ‘’Devrime sadece boş akşamlarını değil, bütün hayatlarını adayan insanlar yetiştirilmelidir’’ cümlesi oldukça önemlidir. Bunun gerisinde, zayıf örgütlenmiş bir yaşam; kültürel şekilleniş, devrimci görevlerle bütünleşmiş profesyonel devrimci yaşam tarzından daha ziyade, kendiliğindencilik belasının kısır döngüsüyle can çekişmeye mâhküm bir yaşam tarzıdır. Devrimci değildir ve geliştirip ilerletmeyen bir kavşaktadır. Bu iki yaşam kültürü arasındaki tercih ‘’gelişip güçlenmek mi’’ yoksa ‘’Duraklayıp gerilemek mi’’ sorularına verilecek yanıtın temelini belirle. Parti bilinci ile şekillenen her fonksiyoner, devrimin ihtiyacına bağlı olarak görev ve sorumluluklar karşısında daha fazla çalışarak çözümsüzlükleri ortadan kaldırır. Aktif çalışmalardan uzak durarak, verimli bir çalışmadan kaçınarak görev ve sorumluluklar omuzlanmaz. Hafızamızı taze ve güçlü tutup, hem sınıf hareketimizin tarihinden hem de dünya sınıf savaşımı tarihinden deneyimlerle öğrenmeyi ihmal etmeden çalışmalıyız. Bunun için ideolojik-politik faaliyetlerin yoğunlaştırılması, partinin politika ve kararlarının pratikleştirilmesi önemsenerek yerine getirilmelidir. Daha fazla aktifleşmek ânın, günün acil ihtiyacıdır. Bilinir ki, sürükleyici öncü fonksiyon, büyük bedeller ve emeklerle ağır dönemlerde ön açıcı etkiler gösterebilir. Ağır bedeller pahasına zorlu sürecin aşılması ve ‘’buzun kırılıp yolun açılması’’ için görev komünistlerin omuzundadır.
Yorumlar kapalı.