Haber Merkezi: Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 49. yılı vesilesiyle bir açıklama yayımlayan MKP-MK/SB (Maoist Komünist Partisi Merkez Komite-Siyasi Büro) “Selam olsun tarihi can bedeli yaratanlara!” dedi.
Açıklamanın devamında ise şu ifadeler yer aldı:
“Devrimci işçi sınıfı mücadelesinin savaşçısı partinin kuruluşunu güncel anlamı ve tarihi önemi içinde selamlamak, ölümsüz yoldaşlarımız şahsında devrim ve komünizm uğruna ölümsüzleşenleri anmak başlı başına devrimci bir anlam taşıdığı gibi, aynı zamanda önceki kuşaklardan ve ölümsüz yoldaşlarımızdan devralınan proletaryanın kızıl bayrağının daha ileriye taşınması için daha etkin ve kararlı mücadele çağrısıdır.
Genelde her devrimci sınıf partisi için olduğu gibi partimiz içinde savaş ve mücadele içerisinde ölümsüzleşen yoldaşları anmak, onların mirasına sahip çıkmak, tarihi mirası hatırlatmayı, tarihi hafızayı canlandırmayı içerse de bu geçmişle kalmak, onunla yetinmek ve geçmişin içinde kaybolarak bugünü unutmak değil, bilakis an’da sınıf mücadelesinin geleceğini aydınlatan yolda geçmiş tarihi mirasın devrimci ruhunu kuşanmak muhtevasını taşır. Bu manada mevcut toplumsal şartlarda proleter devrimci teori ve pratik ne kadar güçlü ne kadar aydınlıksa yarım yüz yıllık partinin mücadele mirasının ana hattını oluşturan yönlendirici düşünce ve tecrübe mirasından o kadar yararlanılabilinir. 49. ölümsüzlük yılında olduğumuz önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaşın “bu çelik aldığı suyu unutmayacak” özlü sözü bu bakışla kavranması gereklidir.
TKP (ML)den MKP’ye bu tarih bizim şiarı kesintisiz bir tarihi mücadeleye dayanmaktadır. Önder İbrahim Kaypakkaya’nın ideolojik ve politik önderliğiyle bir grup yoldaşla Nisan 1972’de kurulan partimizin yükselttiği proletaryanın şanlı kızıl bayrağı mücadelede can verenlerin omuzlarında ileriye taşınmıştır.
Enternasyonal komünist hareketin bir parçası olarak kendisini var eden Maoist Komünist Partisi enternasyonal özünü hiç kaybetmemiştir. Partimiz genel olarak ve içte yükseldiği kökler itibarıyla komünist hareketin mirasının devamcısı olurken, TKP’nin elli yıllık revizyonist-oportünist çizgisiyle hesaplaşmakla kalmamış, o tarihi dönemde burjuva Kemalist faşist sınıf ideolojisi, ordunun, parlamentonun ve devletin sınıfsal siyasi niteliği, ulusal sorun ve özelde Kürt ulusal meselesi, milliyetler meselesi ve ulusal hareket, sınıf mücadelesinin mücadele yöntemleri, devrimin niteliği ve itici güçleri, ittifaklar ve önderlik meseleleri, Türkiye’nin tarihi gerçekleri ve daha başka konularda açıkça burjuva fikirlerin etkisi altında olan küçük burjuva devrimci örgütler ve reformist-parlamentarist akımlarla ideolojik alanda hesaplaşmıştır. Demokratik halk devrimi, sosyalizm ve komünizm devrim hedefi proletarya diktatörlüğü MLM devlet öğretisi ve ilkesiyle şekillenmiştir. Dışta ise uluslararası komünist harekete ihanet eden, bölen Sovyet devrimini yıkıma götürecek dönüşüme önderlik eden Kuruşçev burjuva bürokrat modern revizyonist akıma karşı partimiz MLM bilimiyle tavır almış, mücadele tarihi boyunca potansiyeliyle orantılı olarak revizyonizme karşı ideolojik mücadele görevini yapmaya çalışmıştır. Bu tarihi devrimci teori ve siyasi bilinç, birikim ve tecrübeye dayanarak içte çıkan revizyonist üçüncü kongrecilerin zehirli yönelimine partimiz karşı durabilmiştir.
Maoist Komünist Partisi önderimiz İbrahim Kaypakkaya’nın Marksizm, Leninizm, Maoizm’i uygulayıcı fikirleri doğrultusunda sömürücü egemen sınıf iktidarının yıkılması ve yerine proletaryanın sınıf iktidarının kurulması hedefiyle başlatılan savaşta şekillenmiş, mayasını tutmuş, yığınların toprağında kök salmış ve yeşermiştir. Bazen dalları koparılmış, ağır darbelerle gövdesinden biçilmiş, bazen başına darbeler indirilmiş olsa da tıpkı bugün olduğu gibi kökleri üzerinde yeniden filizlenmiştir. Proletarya partisi MLM ideolojisiyle kitlelere dayandığı sürece kökleri kurutulamaz ve yok edilemez. İbrahim Kaypakkaya’nın sadık öğrencileri içte ve dışta komünizm teori ve pratiğini yozlaştıran revizyonist-oportünist unsurları hangi kılıfa girerlerse girsinler gayet iyi tanır.
“Ancak sınıf mücadelesinin kabulünü, proletarya diktatörlüğünün kabulüne dek genişleten kişi bir Marksisttir” diyen Lenin’in bu sözünün dayandığı Marksist, Leninist, Maoist sosyalist devlet teorisi her devrimcinin kavraması gerekli temel teori ve ilkedir. Maoist Komünist Partisi programını ve siyasi çizgisini belirleyen bu temel ilke başta olmak üzere komünizm teorisi ilkeler üçüncü kongreciler tarafından 2014 yılında anti-demokratik, darbeci yöntemler kullanılarak reddedildi. Partimiz bu küçük-burjuva kliğin tasfiyeci ihanetiyle aldığı yaralardan tümüyle kurtulmuş değildir. Önemli aşamalar katedilmesiyle birlikte hala yaralarını sarma süreci devam etmektedir.
Doğru, devrimci teori ve siyasi çizgisiyle Maoist Komünist Partisi egemen sınıf iktidarına ezilenler ve sömürülen yığınlar cephesinden bir meydan okuma bayrağıdır. Proletarya diktatörlüğü öğretisine bağlı şekillenmiş ve çelişmelerin çözüm metodunda devrimcidir. Partimizin varlık amacına saldırı ve kızıl bayrağına sürülecek leke anlamına gelen “emekçiler devleti” gibi revizyonist burjuva tezlere sarılan üçüncü kongrecilerin yönelimine tavır takınılmasının tarihi önemi anlaşıldı ve anlaşılmaya devam edecektir.
Bugün bu tarihi eşikten söz ediyoruz çünkü revizyonist tasfiyeci yıkım içinde sancılı, çetin ve ağır süreçte adeta iğneyle kuyu kazar gibi partimiz kökleri üzerinden ayağa kalktı, toplumsal şartların gerekli kıldığı değişimin devrimci nitelikte gerçekleştirilebileceğini gösterdi. Bu değişimin tarihi önemi vardır. Çünkü 72 Nisan çıkışı kendisinden beklendiği gibi proleter devrimci asgari ve azami programını, stratejik yönelimini 3. Kongresinde yenilemiş ve ileriye doğru çok önemli bir adım atmıştır, önümüzü aydınlatmıştır. Net ve açık siyasi devrimci çizgiyle muğlaklıklar ve kafa karışıklıklarına son vermiş, mücadele hattının esaslarını göstermiştir. Bu çerçevede sosyalist devrim programı, komünist ideolojik ve siyasi çizgiyle 50. mücadele yılına girmenin coşkusunu yaşatan geçmiş ve geleceğin iradesine selam olsun.
Ölümsüzlerimiz Yolumuzun Sönmeyen Meşaleleridir
Selam olsun tarihi can bedeli yaratanlara! Onlar geçmişe dönmemizi değil, geleceğe yürümemizi emrediyor. Halk Savaşı mevzilerinde ölümsüzleşenlerin bedelleriyle örülü yıllardan söz ediyoruz. Başarılar ve yenilgileriyle, sadece doğrularıyla değil, hatalarıyla tarihini oluşturmuş partimizin bilimsel gücü en berrak biçimde ölümsüzlerimizin yaşamında kristalize olmuştur. “Elde avuçta bir şey yok” demagojilerine sarılan yoldan sapmışların söylediklerinin aksine yüzlerce ölümsüz yoldaşımızın yaşamı üzerinde anlam bulan devrimci tarihi miras sosyalist sınıf mücadelesinde yeni kuşakların önünü aydınlatan eşi bulunmaz öğretmendir. Parti yaşamı, işleyişi, mücadelesi, gelişme dinamiği, kitleler içinde var olması, yenilgilerden tekrar ayağa kalkması, teorik hazinesi ve pratiği, sınıf düşmanlarımızın azgın saldırılarına dayanma ve komünizm bayrağını elden ele devreden mücadelenin sürmesinde en büyük pay ölümsüzlerimize aittir. Ve onlar en yüksek onur mertebesinde tarihi yerlerini almışlardır. Unutulmamalı ki, devrim amacından sapanlar ilkin tarihimize, ölümsüzlerimize, tutsaklarımıza ve değerlerimize sırtını dönerler.
Yalnız olmadık ve değiliz. Komünizm mücadelesinde enternasyonal proletarya saflarında dünya genelinde milyonlarca sınıf bilinçli emekçinin yaşamını feda ettiği savaşın parçasıyız. Sosyalist devrimler tarihi bugün bayrağı taşıyan proletaryanın tarihidir. Ölümsüz yoldaşlarımız enternasyonal komünizm ve devrim uğruna ölümsüzleşenlerin parçasıdır. Büyük önder ve ustalarımız Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao yoldaşlar başta olmak üzere, tüm komünist, devrimci önderleri, yine komünizm davasında canlarını sakınmayan devrimci proletarya sınıfının ölümsüzlerini, tarihi mirasının savunucusu olduğumuz Kemalistler tarafından öldürülen Mustafa Suphi ve diğer önder kadroları saygıyla anıyoruz. Kızıldere’de Mahirler, darağacında Denizler, Hüseyinler, Yusuflar, Nurhakta Sinanlar ve onların takipçileri yüzlerce ölümsüzlerimiz devrim mücadelesinde yaşıyor, yaşayacaklar. Mazlumlar, Hakkılar, Hayriler ve isimlerini sayamayacağımız binlerce ulusal özgürlük savaşçılarının yaşamında taşınan ateş Kürdistan’da kuşaktan kuşağa taşınarak büyümeye devam ediyor. Burjuvazi ölümsüzlerimize “öldü” diyor, hayır onlar ölümsüzdür, mücadelenin orta yerinde yenilmezlik simgeleri olarak capcanlıdırlar.
18 Mayıs 1973’te Kaypakkaya yoldaş Diyarbakır’da işkencelerle öldürüldü. Fikirleri ise hala yasak, ama fikirlerinin savunucuları açılan yolda yürümekten hiç vazgeçmediler.
Cenk yoldaşın (Cömert Kayar) 1991’de Hasan Toy anısına yazdığı şiirinde dediği gibi, “Gelen kızıl ordu/ Önde ışıl ışıl gözleriyle/ Başında kasketiyle İbrahim yoldaş değil mi/ Arkasından Ali Haydar, Meral Yakar/ Zülfikâr…/ Nede heybetliler” Evet adanmışlık, fedai ruh, engel tanımaz proleter sınıf bilinci üzerinde yükselen heybetli yürüyüşte ölümsüzlerimizin sayısı büyüdü ve yüzleri buldu. Sosyalizm kavgası sürdürüldükçe yoldaşlarımız ölümsüzdür ve öyle olacaklar. Özcesi partimizin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya başta olmak üzere Süleyman Cihan, Kazım Çelik, Cüneyt Kahraman, Cafer Cangöz’ün olduğu beş parti genel sekreteri, merkez komite üyeleri, komünist savaşçılar, sempatizanlar, taraftarlarıyla yüzlerce yoldaşımız faşist devlet diktatörlüğü tarafından katledilmişlerdir. Mücadele başından itibaren zor ve kanlı olmuştur.
İlk ölümsüz yoldaşımız kadındır. Meral Yakar’dan, Rojdalar, Zilanlar, Delaller, Devrimler, Kinemler, Nuraylar, Zelaller, Ezgiler, Barbaralar, Bernalar, Songüller, Dersimler, Evrimler’den Yeter Güzel’e uzanan tarihte nice kadın yoldaşlarımız daima mücadele tarihinde en önde yerini almışlardır. Sönmeyen isyan ateşini taşıyan kadınlı erkekli kızıl bir nehir akıyor: İbo, Meral, Ali Haydar, Ahmet Muharrem, Cemiller, Ali Uçarlar, Hayrettin Bakışlar, İsmail Bulutlar, Hıdır Aykırlar, Doğan Karadağlar, kan boyalı Düzgün dağında on’larımız, Xıran’da Gürsellerimiz, Beyazdağ da Şefiklerimiz, Xalolarımız, Tuzla’da Rehalarımız, Tanzi’de Küçük Savaşlarımız, dörtlerimiz, Kırzide onbirlerimiz, Sisikte onüçlerimiz, Ağtükte dokuzlarımız, Cüneytlerimiz, Cemaller, İsmaillerimiz, Cem, Okan, Aris, Berna, Aydın ve Caferlerimizle 17’lerimiz, Ozanlarımız, Abidinlerimizle, Aygün, Ali, Hayati, Adil, Endercanların alınlarında kızıl bantlarıyla bu tarih bizim! Halklarımıza canlarını feda eden yoldaşlarımızın büyük emeğiyle partimiz ellinci yılına girmiştir. Onları anmak yüce dava uğruna parti saflarında mücadele etmektir. Övgü gerekmez yaşamını halkımıza veren yoldaşlarımız yaşayanlar için mücadele çağrısıdır.
Maoist komünist tutsaklarımız; partimizin şanlı elli yılının parçasıdırlar. En karanlık koyu dönemlerde, faşizmin en azgın saldırıları altında parti ideolojisi ve çizgisini onur ve gururla taşımış, direniş destanları yaratmışlardır. Kızıl bantlarıyla hapishane hücrelerinde ölüm orucunda çarpan yürek ve bilinç Vartinik’ten Mercan’a uzanan ve oradan ileriye devam eden aynı eylem ve iradedir. Maoist komünist tutsaklar dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de gurur ve onurla partiye bağlılığını sürdüreceklerdir. Kızıl bayrak bu siyasi bilinçle yüksekte tutulacaktır Maoist komünist tutsaklar olarak.
Komünist sınıf mücadelesinin zaferine olan inançla, yukarıda altını kalın çizgilerle bir kez daha çizdiğimiz savaş ve mücadele ile geçen 50 yıllık mirasın yaratıcısı, rehberimiz komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı ölümsüzlüğünün 49. yılında sarsılmaz devrimci inanç ve kararlılıkla anıyoruz. Onun 50 yıl önce göndere çektiği kızıl bayrak lekesiz dalgalanmaya devam edecek. Kaypakkaya güzergahında “Dün Bizimdi, Gün Bizimdir, Zafer de Bizim Olacak!”
Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür!
Halk Savaşçıları Ölümsüzdür!
Komünizm ve Devrim Yolunda Düşenler Ölümsüzdür!
Yaşasın Marksizm, Leninizm, Maoizm!
Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!
Yaşasın Maoist Komünist Partisi!
MKP/MK-SB”