Maoist Tutsaklardan: Proletarya Partisinin 3. Oturumundan Kısa Notlar

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Proletarya partisinin 3. Oturumundan kısa notlar:

Proletarya partisi bir süre önce 3. oturumunu başarıyla gerçekleştirdiğini devrimci kamuoyuna deklare etmiş, genel açıklamaları halk kitleleriyle buluşturmuştur.

Yapılan oturum, komünist öncünün sınıf mücadelesindeki önemini tayin edici stratejik öneme sahiptir. Bu oturum, 2014’te gerçekleşen ve parti güçlerini dağıtan tasfiyeci revizyonizmin, darbeci oportünizmin örgütlediği ‘’3. Oturumun’’ aksine, MLM çizgide ısrar edilmesi, aynı kökten geldiği hâlde farklı yönlere giden iki ayrı çizgiyi ifade etmektedir. Kolektif; siyasi cesaretini ve kararlılığını dayandığı mücadele hattından ve teorik olarak Marksizm, Leninizm ve Maoizmden alıyor. O ne der, bu ne der ile değil, toplumsal alana yansıyan ekonomi-politiğin itici olduğu yasalar ne derse ve mücadele ne derse ona göre hareket eder.

Parti 3. Oturumunun temel hatları ve içeriğini şu şekilde özetleyebiliriz:

Dünyada emperyalist-kapitalizmin genel durumu ve taşıdığı çelişkiler MLM bakış açısıyla analiz edilmiştir. Küreselleşmeci burjuva safsatalara ve etkisinde kalan reformist-revizyonist akımlara karşı, ideolojik tutum alınmış, sistemin krizinin kapsamı, yarattığı savaş tehlikesi, dikkat edilmesi gereken özel yönler üzerinde durulmuştur. Marksist diyalektik ve tarihi materyalist yasalara göre iç-dış şartların somut tahlili yapılmaya çalışılmıştır. Birilerinin yaptığı gibi temelsiz ‘’yeni keşiflere’’ kalkışılmamış, emperyalist kapitalizmin giderek şiddetlenen özel çelişkileri üzerinde durulmuştur. Oturumun bakış açısı, MLM teoriye dayanılarak günün kapitalist toplumunun, hangi yönleri açığa çıkarsa çıksın, bu yönleriyle beraber doğru analiz edileceği yönündededir. 

Çağımız emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır, tespiti vurgulanmıştır. Emperyalist-kapitalizmin tekelci burjuvazinin ve komprador burjuvazinin üstesinden gelemediği çelişkiler üzerinde durulmuştur. Teorik anlayış bakımından bütün bunlar oldukça önemlidir ciddi anlamda ve bir anca kavranılmalıdır. Dünyada keskinleşen çelişkilerin; emperyalist tekelci kapitalist ülkeler arasındaki çelişkiler, emperyalist tekelci ülkeler ile yarı-sömürgeler ve halklar arasındaki çelişkiler, proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişki altında incelenmesi ve açıklayıcı belirlemeler, önermeler ve tespitler sunması dikkat çekicidir.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da sosyo-ekonomik yapıda üretim ve bölüşüm ilişkilerine kapitalist üretim ilişkileri hakimdir tespiti yapılarak, Osmanlı’dan başlatılarak T.C nin bugün taşıdığı temel yönler açıklanmış ve sonuca gidilmiştir. Genel durum somut ekonomi-politik şartlar, üretim ilişkilerinin biçimi üzerinden analiz edilmiştir. Emperyalizme bağımlılığın yıkıcı etkileri, kırsal nüfusun çözülüşü, köylülük meselesi ve kapitalist üretim ilişkileri genel ve özel yönleriyle tahlil edilmiştir. Toplumsal olgulara bağlı kalınması, alt yapı ile üst yapı arasındaki itici ve dağıtıcı yönleri açıklayıcı kılması, bakış açısının daha fazla zenginleştirilip geliştirilmesine de zemin hazırlıyor.

Elbette eksik yönleri olabilir ama bu işin özünü değiştiremez. Çünkü olumlu yönler, olumsuz yönlere darbe vurmuş, olumlu yönler kaldıraç görevi görmüştür. Ayrıntı burada önemlidir, esas tespitler, ana yönelimin doğru olması, ilkeler ve MLM teoriden sapılarak çarpık analizlerin yapılmamış olması oldukça önemlidir.

Emperyalizme bağımlı, işbirlikçi /komprador kapitalizm/ komprador burjuvazi hakim sınıftır. Başlıca çelişkiler: Burjuvazi ile proletarya arasındaki çelişki/ Emperyalizm ile geniş halk yığınları arasındaki çelişki/hakim sınıf ve onun altında öbeklenmiş sınıf ve kliklerin kendi aralarındaki çelişki/Ezen ulus burjuvazisi ile –işbirlikçi kürt burjuvazisi dışında- Kürt ulusu ve onun en büyük gövdesi Kürt proletaryası arasındaki çelişki şeklindedir. Baş çelişki: Proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişki, diğer bir ifade ile, emek ile sermaye arasındaki çelişki, şeklinde tespit edilmiştir.

İşçi sınıfı devrimde temel ve önder güçtür. Kır-şehir uyumluluğuyla Halk Savaşının özgül biçimi gerilla savaşının sürdürüleceği; Halk Savaşı, değişen toplumsal kurallarla biçimlenerek, devrimin niteliğine uygun bir mücadele hattı kurulacağı belirtilmiştir.

Emperyalizme bağımlılık durumu, sistemin faşist karakteri, ulusal baskının boyut atlayarak vardığı sonuç ve karşı direnişle verilen savaş, devrim ve karşı devrim kuvvetlerinin arasında baştan beri mücadelenin sert ve silahların eleştirisine dayanması gerektiğini tanıtlıyor. Sosyalist devrimle çözülecek emek-sermaye baş çelişmesinde devrimci iç savaş yöntemiyle işçi sınıfının ayaklanmaya hazırlanma sürecinde gerilla savaşının etkin rol oynama niteliği taşıması toplumsal ve politik yönleriyle açıklanmıştır.

Ulusal meselede değerlendirmeler ise, işçi sınıfının örgütlenme ve sınıf mücadelesinde proletaryanın birliği meselesi üzerinde yoğunlaşılmıştır. Enternasyonal ilkeler temelinde birleşme dayanakları açıklanmıştır. Milli meselede: Genelde Kürt ulusuna özelde Kürt proletaryasına baskı ve asimilasyon politikalarına karşı savaşım, azınlık milliyetlere –kültür, dil, siyasal- yapılan baskıya karşı savaşım; Kürtlerin ulus olarak özgürce ayrılma hakkının tanınması, Kürt ve Türk uluslarının proleterlerin örgütlülüklerine ve dayanışmalarına bağlı Kürt ve Türk uluslarının ancak gönüllü temelde birleşebilecekleri, birleşmelerinin ise Türk ve Kürt proletaryasının önderliğinde sermaye iktidarının yıkılmasından geçtiği biçimindeki somut siyaset öne çıkmıştır.  Ayrıca, ezilen ulusların ayrılıp ayrı devlet kurma hakkının tanınması sloganı kullanılmıştır. Azınlık milliyetlerin üzerindeki her türlü baskının kaldırılması, dil, kültür, örgütlenmede gelişme, özerklik, ulusların ise sosyalist federal cumhuriyetler şeklinde birliğinin gönüllü kurulması, uluslar ve azınlıklardan işçi sınıfının Komünist partisinde birleştirilmesi, tek ve  bölünmez bir komünist partide ortaya çıkmanın ezilen ulus ve milliyetlere proleterlerin özerk komünist örgütlerini dışlamadığı ve enternasyonalist ilkelere uygun biçimde sınıf bilinçli proletaryanın ödevlerini yerine getirmesi biçiminde özetlenebilir. Böylece bölünmenin değil birleşmenin formülü ortaya koyulmuştur.

Birlik meselesinde ilkesel yaklaşım olduğu gibi korunmuştur. İdeoloji, program, strateji ve örgütsel ilkelerde birlik savunuluyor, savunulacaktır. Bu konularda farklılık yoksa birlikten elbette kaçınılmaz. Devrimin niteliği, sosyalist devrim olarak tanımlanmıştır. İttifak politikası: işçiler, emekçi köylüler, küçük üreticiler, aydınlar olarak özetlenebilir. Esası işçiler ve emekçi köylülerdir. İşçi sınıfı içerisinde çalışma esastır. 

Cins sorunu ve cinsel yönelimlere ise kimlikçi yönelimle bakılamayacağı, bakılmaması gerekliliği, herhangi bir bireyin komünist olması için demokrasicilik rüzgarına kapılmaması gerektiğini belirtmiştir. Kimlikçi yönelime oynanmaması için kimlikçilik ve kimlikçi politikanın belirlediği rüzgara kapılınmaması, proletarya partisinin kendi iç demokrasisi gereği örgütlü her bireyin demokratik ve eşit haklara sahip olduğu bilinciyle hareket ederek, üyelerinin din, ulus, ırk, cins ve cinsel yönelimlerine göre politika yapılmaması gerekliliği belirtilmiştir. Yine komünist parti üyelerinin cinsel kimlik ve yönelimlerine göre onları ayırmaz, belirlenmiş çalışma ve çalışmaların açığa çıkardığı görevlere yönlendirir, bu görevleri hayata geçirmeyeceklerin, geçirmek istemeyeceklerin, belli alanları kendi öznel durumlarına ve idealist isteklerine göre biçimlendirmek isteyen anlayışların ezberci ve bilimsel olmayan ad-hominem, cancel saldırılarına uğrayacağının bilincindedir. Üyelerin öznel durumlarına ve sübjektif, idealist isteklerine göre bu tarz politikaların yapıldığı andan itibaren o çok kudretli sanılan devrimci siyasetlerin nasıl yutulduğu ortadadır. Kadınların sorununun sınıflı toplumların ortaya çıkması ile başladığını, Ezilen cinsel kimliklerin baskıya, eşitsizliğe, her geçen gün katlanarak ve artarak sömürüye maruz kalmasının sınıflı toplumların ortaya çıkışıyla başladığını bilerek hareket ettiğini belirtmiştir. Kadın meselesinde Feminizmin anlattığı çarpık tarih uydurmalarına ve Kimlikçi politikanın halefi aktivist sol cenahın burjuvalaşan yeni-orta sınıf figürler olmasına ve bu mesele bağlamında ideolojik yakınlaşmayı pratikle kapatmaya, pratik yakınlaşmayı ise sloganik söylemlerle gizlemeye çalıştıklarına özel vurgu yapmıştır. Ve hatta bu kesimlerin ‘’sıradan’’ ezilenlerin mücadelelerini nasıl görünmezleştirdiğini, sistemin türlü hakaretine her gün katlanan milyonların atomizeedilmesinde parlamentarizm yoluyla ne gibi roller oynadıklarını gayet iyi bilmekte ve önlemler almaktadır. Bu bağlamda bu seçimci ve kimlikçi kesimlerin pop ikonların tutuklanmasına verdikleri tepki ile her gün baskıya uğrayan, Kürtlere, işçilere, emekçilere, devrimcilere, nasıl sağır kaldıklarını net gözlemlemiştir. Cinsel kimlik ve cinsel yönelimleri, kadın sorunun bir parçası görerek, genel ilkeleri unutmadan, demokrasicilik ve alancılık oynamadan, mücadelenin bazı alanlarını kutsal kılmadan, komünist bir perspektifle yaklaşım sergileyecektir. Proletarya partisi; kadın ve Cinsel kimlik ve yönelimden yoldaşlarının proletarya partisinde dezavantajlı, egzotik insan kitleleri olarak görülmeden, asla geri alanlara itilmemelerini önceleyen, ileri atılmaları için çabalayan onların kararlı, siyasal, teorik ve pratik komünist öncüler olmasının ideolojik ve örgütsel teminatını yaratmıştır ve ilerletecektir.

Azami programda kapitalizmin çelişkileri ve toplumun gelişme yönü ile beraber kapitalizmin şiddetlenen belli başlı yönleri maddi temeliyle açıklanarak sınıf mücadelesinin varacağı düzey, proletarya diktatörlüğü teorik olarak ve siyasal amaç yönünde ortaya konulmuştur. Asgari program bölümünde ise sınıf mücadelesinde güncel görevler tanımlanmıştır…

Genel hatlarıyla kısa olarak oturumun içeriğini bu şekilde özetleyebiliriz. 2014’te yapılan ve partimizden ayrılan darbeci- revizyonist ‘’3. Kongreciler’’ iradesi, işçi sınıfının devrimci niteliğini inanmadığını gösterdi ve proletaryayı tartışmaya açtı, proletarya diktatörlüğünü reddetti. MLM ustaların güncelliğini her gün kanıtlayan doğrularını ‘’yanlış’’ olarak ezberci bir lise talebesi heyecanıyla keşfettiler. Proletarya diktatörlüğünün reddi MLM’nin reddidir. Revizyonistlerin ortak ayırt edici yönü –kimileri teoride cesaret edemedikleri için pratikte yaparlar- proletarya diktatörlüğü reddetmeleri, sınıf mücadelesini yadsımaları, yozlaştırmaları ve politikada hakim bir şekilde reformculuğa batmalarıdır. Bugünlerde reform dilenen parlementarist hat bunun en belirgin örneğidir. Anlaşılacağı üzere öyle basit bir sapma değildir… Mesenin özünü kaçıranlar kapitalizm tespitinde bulunulduğu için darbeci oturum ile olan ayrım ortadan kalktı yanılgısına kapılabilirler. Oysa sosyo-ekonomik yapının analiz edilmesi ve Marksist programla partinin kendisini yenilemesi, darbeci revizyonist kongre iradesi ile olan ayrım noktalarını, iki farklı yöne giden çizgileri, daha açık hâle getirmiştir. Biri diğerinin çizgisine evrilmeden ikisini yakınlaştırmak, bir yapmak olanaksızdır. Maoist komünistler nasıl ki Mao Zedung’u reddedenlere yakın değillerse, proletarya diktatörlüğünü reddedenler ve Marksizmin teorisini ayaklar altına alanlara da yakın değiller, bu iki siyasal ve teorik tavrın içsel tavrı aynıdır. Bu nedenle Kapitalizm tespitine değil, MLM’yi savunma ve uygulama çizgisine bakılmalıdır. Türkiye devrimci hareketinde neredeyse tüm yapılar Kapitalist sosyo-ekonomik yapı tahlilinde aynı zemindedirler ama hepsinin farklı yönlere gittikleri açık değil mi? Bu kısa belirtmeyi ifade ederek sonlandıralım istedik. Kaypakkaya güzergahında yürüyüşümüz sürüyor/sürecek…

(NOT: Proletarya partisinin 3. oturum belgesine dair düşünce ve değerlendirmelerimizi hapishanelerde bulunan Maoist tutsaklar olarak yazmaya devam edeceğiz.)

Yorumlar kapalı.