Ölümsüzlüğünün 47. yılında Mao Zedung’u, Maoizme bağlılığımızı ilan ederek bir kez daha anıyoruz!
1840’dan beri işgal altındaki Çin topraklarını emperyalist haydutluktan kurtarmanın savaş stratejisini geliştiren komünist önder aynı zamanda köylü ve geri toplumu işgal karşıtı mücadelenin göbeğine çekmeyi başarmanın yanı sıra dünyadaki sosyo-ekonomik gelişim sonrası tarihsel olarak geri bir sınıfın içerisinde teknik ve sosyolojik gelişmeler sonucu açığa çıkan bir dizi değişimi iyi okuyarak Çin toplumunun ağırlıklı nüfusunun yoksul köylüler olmasına rağmen işçi köylü taburlarına kumanda ederek Çin toplumunu, Çinli devrimci kitleleriyle beraber işgalden kurtarmış, burjuva emperyalist-kapitalist dünyanın gelişimi sonucu geride kalmış Çin toplumunu ilerleterek, sosyalist toplumu adım adım inşa yoluna girişmişti.
Sınıf hareketimiz komünist önderin, yoldaşlarının ve sıkı öğrencilerinin örgütlediği sosyalist toplumu kurmanın en önemli sac ayaklarından birisi olan Kültür devriminin ürünü olarak Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da politik atmosfere adeta yıldızlardan fırlatılmış bir ateş topu gibi doğduysa kuşkusuz ki bunda özel olarak Mao Zedung yoldaşın ve onun Sıkı öğrencisi Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın ve mücadele sahamızda İbrahim yoldaşın sıkı öğrencilerinin ve takipçilerinin payı tartışılmazdır.
Mao Zedung yoldaşın; Marksist bilime Marks ve Engels sonrası Lenin’in koyduğu katkıların üzerine ekleyerek üçüncü nitel aşamayı katetmesi ise neredeyse ömrüne sığdırdığı pratik/teorik önderliğin karşılığıdır. Diyalektik için yaptığı katkılardan, parti ordu cephe fikrine, sosyalizmde sınıfların karşılıklı konumlanışına kadar bir dizi teorik ve pratik katkısı bugün Marksist Leninist Maoist güzergahın dünya halkları için yol göstericiliğine evrildi.
Acıdır ki ardılı ve takipçisi olduğunu iddia eden kimi kesimlerin devrimci durumun geriye düştüğü son yirmi yıllık zaman diliminde devrimcilikten de geri düşmesi onu anarken kendisini açıkça göstermektedir. Komünist önder bir komünist gibi değil nostaljik bir devrimci figür gibi anılmaktadır.
O hâlde hatırlatalım ALthusser ve öğrencileri onun Marksist felsefeye yaptığı katkılardan öğrenerek ilerlerken, Avrupa ve Asya’da kurulan ML partilerin pek çoğu onun fikirlerinin takipçisi olarak doğdu. Kültür devrimin dünyada uyandırdığı yankı sonucu Norveç ve İsveç olmak üzere Avrupalı Marksist Aydınların Mao Zedung’un öğrencileri olması boşuna değildir. Bu tam olarak Komünizmin kutup yıldızı olmanın getirdiği bir gelişmedir. Mao Zedung ve Teorik/Pratik devrimciliğinin dünyaya ve mücadele sahamıza yansıması doğru okunmalı ve doğru ele alınmalıdır. Bu yapıldığında kimi kesimler ve kişiler devrimcilik adına eksik gördükleri ne varsa bilinçlerinde tanıtlayacaklardır.
Sonsöz niyetine Althusser’den aktaralım:
“Kültür devrimi, Marksizmin sınıflar mücadelesi ve devrim olgularına yaklaşımını bizlere bir kez daha hatırlattığı için benzersiz bir teorik ve politik öneme sahiptir. Sosyalist devrim, ne proletaryanın iktidarı ele geçirişi ile son bulur, ne de üretim araçlarının kamulaştırılması ile. Emperyalist saldırganlık tehdidinin varlığını sürdürdüğü dünyamızda, sınıflar mücadelesi sosyalist toplumda da sürmek zorundadır. O halde belirli bir aşamada , sınıflar mücadelesinin ideolojik düzlemde, son derece çetin koşullar altında yürütülmesi gerekeceğini ve sosyalizmin kaderinin bu cephede belirleneceğini söyleyebiliriz. Kültür devrimi’nin bu son derece önemli dersleri Çin Halk Cumhuriyeti’nin sınırlarını aşarak diğer ülkelerdeki devrimcilere ulaşıyor. Bu süreç uluslararası komünist hareketin tamamını ilgilendiriyor. Kültür devrimi pratiği ve bu sürecin gebe olduğu teorik çıkarımlar, bizlere Marksizmin metafizikten beslenen bir din, yavan bir evrimcilik ya da ekonomik indirgemecilik olmadığını bir kez daha hatırlatıyor. İdeolojik düzlemin, sınıflar mücadelesinin cephelerinden biri olduğunu ve kimi durumlarda, sınıf savaşımının nihai sonucunun bu alanda belirleneceğini gösteriyor”