Devrimci eylem olmadan bütün vaatler bütün iyi perspektifler sadece bir hayaldir. Lenin
Somut koşulların somut tahlili, sosyalizm mücadelemizi doğru rotada ilerletecek siyasal çizgimizi belirleyen yöntemdir. Ayrıca, devrimci mücadele doğruların teorik olarak belirlenmesi ile sınırlı olmayan, pratik-politik çalışmalarımızı da zorunlu kılar. Bu çalışmalarımızın amacı, belirlenen siyasal mücadeleeye yönelmesidir. Maoist komünistlerin hiçbir halde akıldan çıkarılmaması gereken doğru, kitlelerden yalıtık hiçbir siyasetin devrim iddiası taşıyamayacağıdır. Marks’ında da belirttiği üzere; “ gerçek hareketin her adımı bir düzine programdan daha önemlidir.”
Kitleler karşı karşıya bulundukları sorunlara kendiliğinden gelişen devrimci prafik sergileyebilir. Ancak bu durum onların proleter devrimci bilinç edindiklerini göstermez. Elbette ileriye doğru gelişen bir bilinç edinecekleri şüphesiz. Ancak bu proleter örgütlü, sistemli devrimci mücadeleyle buluşmadıkça zaman içinde sünümlenecektir. Kitlelerin kendiliğinden ortaya koydukları devrimci pratiği abartarak, bunu mücadelenin merkezine alan devrimci güçler amaçlarına karşı pratik içindedirler. Ayrıca bu tavır kitlelerin doğru gelişiminin önünde de engel olur. Olması gereken işçi sınıfı ve emekçileri örgütlü devrimci mücadeleye dahil etmek amacıyla süreklileşmiş politikalar ortaya koymaktır. Sosyalizm mücadelemiz kendiliğinden mücadelelere terk edilemez. Bunun olmadığını göstermek için emekçi halk kitleleri ile kolkola bir mücadele yürütülmelidir. Faşist diktatörlüğe karşı bizi kitlelerle birleştirecek, doğru fikirlerimizin kitlelerce ete kemiğe büründüülmesinde en önemli görev kadrolarımıza düşmektedir.
İçinde bulunduğumuz nesnel şartları, küçükten büyüğe devrimci mücadelenin gelişimi için en iyi şekilde değerlendiren, partili ve partisiz her bir faaliyetçi kadro vasıflarını taşır. Bu anlamda her bir faaliyetçi kendi alanının kadrosudur. “Çünkü o kendi faaliyet alanında çelişkileri çözmede öncü ve önder rolü oynamaktadır.” (Sınıf Teorisi, sayı:4) Kadroların görevlerinin başında gelen, halk kitlelerinin yüz yüze kaldığı sorunlar karşısında, önderlik kabiliyeti göstererek çözüm üretecek mücadeleyi geliştirmektir. Hareketimizin kitlelere öncülüğü bu şekilde hayat bulacaktır. Bu doğru bir yanda durmakla beraber, faaliyetlerimiz i̇çerisinde öne çıkan önder kadrolarımız da söz konusudur. Çok yönlü siyasi, askeri ve örgütsel niteliklere sahip olan yoldaşlarımız, yılların birikimi ile donarak mücadelemize önderlik edenlerdir. Stratejik doğrultunun kitleler tarafından sahiplenilmesi kadrolarımızın şekillendireceği politikalara bağlıdır. Politikalarımız sosyalizm mücadelemizin can damarıdır. Yüzlerce damar kitleler ile birleşerek, gerici komprador burjuvazinin karşısına bir güç olarak çıkmamızı sağlar.
Parti öncüdür diyoruz. Kitleleri sevk ve idare eden, devrimci mücadeleyi doğru rotada geliştiren komünist partisidir. Bu doğru somut bir partiden değil alttan üste doğru demokratik merkeziyetçilik esaslarına göre hareket eden sempatizan, üye ve kadrolardan oluşan bir örgütlenmenin bütünüdür. Komünist parti yalnız soyut teorilerden meydana gelen Marksist, Leninist, Maoist i̇deolojik birlik değildir. Gelişmeler karşısında tavır geliştiren, canlı, kendini her defasında ileriye taşımayı hedefleyen bireylerin birlikteliğidir. Bu birliğin kitlelere yansıyan etkisi, sorunlar karşısında refleks gösterdiği pratik politikaların birliğidir. İşte bu politikaları kitlelere taşıyan öncülük, partili ve partisiz faaliyetçilerimiz tarafından gerçekleştirilir. Partimizin muhasebe belgesinde açıkça ortaya konulan bir doğru vardır; doğru siyasal çizgiye sahip olmak tek başına yeterli değildir. Önemli olan bu siyasal çizgiyi politikalarımızla kitlelere ulaştıran kadroların varlığıdır. Bu somut görevini yerine getirmeyen önderliğin sağ veya sol oportünizme savurulması engellenemez.
50.mücadele yılını geride bırakan komünist partiye sahibiz. Geçen bu süre zarfında doğru ve yanlışlarıyla, yenilgi ve zaferleriyle koca bir mücadele tarihine şahitlik ettik. Tarihimiz proleter devrimci mücadelenin gelişimi için kullanılmadığı takdirde bir anlam ifade etmez. Ardı ardına dizilen tarihi övgüler ya da hatalarımızı sıralamak, Maoist komünistlerin yöntemi olamaz. Önemli olan bu birikimin bugünkü mücadelemize katacaklarını irdelemektir. Hatalarımızı partiyi yıpratma, saldırı malzemesi olarak kullananlar oldu ve olacaktır. Veyahut doğrularımızı sadece kendine maleden kariyerist, bencil unsurlar da oldu. Biz bu iki tür saldırılara, burjuva yönteme karşı daha fazla tarihimize sahip çıkacağız. Sahip çıkmanın anlamının, bugün yaşadığımız gerilemeyi tersine çevirerek sosyalizm mücadelemizi ileriye taşıyarak gosterecegiz.
Maoist parti geride kalan 50 küsür yıl içerisinde, pratikte sınanmış çok önemli askeri, siyasi ve örgütsel yetkinliğe sahip nitelikli kadrolarını yetiştirmiştir. Hatta denilebilir ki,mücadelenin geldiği nokta itibarıyla haddinden fazla kadro kaybımız söz konusudur. Bu durum partimizde, kadroların korunamaması öneminin ne düzeyde bilince çıkardığımızı da göstermektedir. Kadrolarımızın yetişmesi ve korunması konusunda geçmişte ne kadar doğru tespitler ortaya konulsa da, mesele pratiğe geldiğinde tökezlemeler yaşanmıştır. Tarihimiz bu itibari ile de kadroları öğütme mücadelesine dönüşmüş ve sürdürülebilir önderlik elde edilememiştir. Kadrolarımızın korunmasının ne derece önemli olduğunu bilince çıkarmadığımız sürece mücadelemiz gelişmediği gibi, kayıplarımızın ardını alması gereken kadro havuzunun da daralması engellenemez.
Kadrolarımız ve Sınıf Mücadelesindeki Önemi
Kadro bir profildir. Tek başına kişisel yeteneklerden oluşmuş bir mesele değildir. Bugün bu misyonda mücadele yürütenler yarın gerileyebilir ya da ölümsüzleşerek aramızdan ayrılabilir. Önemli olan kadro anlayışını sürdürebilir şekilde savunmak ve hayata geçirmektir. Yoksa aramızdan bir şekilde ayrılan kadroların ardından dövünür, eksikliğini dolduramaz ve altında eziliriz. Kadroların önemi onun ne kadar uzun sürede yetiştiğiyle de görülebilir. Kadro devrimci mücadele birikiminin ta kendisidir. Onun içinden doğarak geliştiği toprak; sınıf mücadelesinin en sıcak sahasıyla da iç içe ve kitlelerle de en yakın ilişkiyi de i̇fade eder. Belirtmek istediğimiz geride kalanın sadece bir zaman olmadığıdır. Tarihimiz bu kadroları i̇çinde barındırmaktadır.
Kadro siyaseti hayatidir. Ya ilerletir ya da gerilemeye yol açar. Komünist parti yetinmeci anlayışla hareket edemez. Ya daha iyisi için çabalar, ya da yükü daha doğru bir şekilde taşıyabilene emanet eder. Kadro her şeyden evvel kitlelerin sorunları karşısında çözüm üretme becerisi gösteren dedik. Bu kadrolarımızın temel çıkış kriteridir. Parti kitleler olmadan görevlerini gerçekleştiremediğine göre, kadrolarımızın da en başta kitlelerle doğru ilişki geliştirmesi gerekir. Kitlelere ve alt kademe faaliyetçilere tepeden bakan, onların sevgisini kazanmamış kişiler de, tarihimizde adını kadro olarak duyurabilmiştir. Bu özelliklere sahip kişiler çözüm üretmenin aksine, kitlelerin parti ile kurduğu bağı da zayıflatmıştır. Bu meselede önemli olan, yetki ve yetkinliğin diyalektik birliğini doğru uygulamaktır. Kadro görevlerini yerine getiremeyen bireyler, yetkinlikten yetki sahibi olmayı anlarken, yetkisini de her şeyin önüne çıkarır. Arzuladığımız kadro pratiği ise siyasi, askeri ve örgütsel herhangi yetkinlikleri ile doğal kadro yetkisinin sahibi olandır. Yetki ve yetkinlik ilişkisi doğru ele alınmadığında hataların tekrarlanması mümkündür. Yetkili kişi gücünü, öncülük rolünü yetkinliğinden almadığı sürece bürokrat, kariyerist, alt kademeleri talimatlarla amir-memur ilişkisi ile yönetir.
Pekala bu anlatılanlar doğrultusunda kadrolarımız da aradığımız niteliklere gelecek olursak, yanıtı Mao yoldaştan alıyoruz;”Komünist partinin kadro siyasetinde uygulayacağı siyaset, bir kadronun parti çizgisini uygulamakta kararlı olup olmaması, yönünü tek başına bulma yeteneğine sahip olup olmaması, faal çalışkan ve bencillikten uzak olup olmamasıdır!” Tüm bu özellikleri kadro, doğal yapısı gibi muhafaza eder. Aksi taktirde üzerinde bir yama gibi gözüken özellikler, kitleler tarafından teşhir edilecektir. Gerçeklerin eninde sonunda açığa çıkması mümkündür.
Kadrolarımızın mücadelemizdeki önemine ilişkin ortaya koyduğumuz anlayış doğrultusunda, bugün daha ağır sorumluluğun üzerimizde olduğu açıktır. Bu ağırlık proleter sınıf mücadelesinin Maoist komünistlerden beklentisinden ileri gelir. Devrimci mücadelenin çok geride olduğu ve mevcut burjuva hakim sınıfların krizine rağmen, devrimci durumun geride olduğu koşullarda, üçüncü oturumunu başarılı bir şekilde gerçekleştiren Maoist komünistlerin, bundan sonrası için de alınan kararları pratiğe geçirerek yoluna devam etmesi beklenen bir gelişmedir. Ortaya çıkarılan siyasal çizginin gücü, pratik-politikalarla kitlelerce sahiplenildikçe görünür. Karamsarlığın, özgüven kaybının estirildiği ve kitleleri reformizmin ardı sıra sürükleme yarışının arttığı bugünkü durumda, Maoist komünistlerin daha cüretli çalışmalar içerisinde hareket etmesi gerekir.
Politikamız pratikle buluşturacak ve geliştirecek faaliyetçilerin eksikliğini yaşadığımız gerçektir. Ancak bu yetersizliğimizi kabullenmek ve giderilmesine dönük çaba göstermemek, sosyalizm mücadelemiz için altından kalkılamayacak daha ağır sonuçlar getirecektir. Pasifizmim ve kendiliğindenciliğin geliştiği bugünkü siyasal mücadele, devrimci mücadelemiz dünden daha çetin ve yorucu geçecektir. Almış olduğumuz yenilgi ve kayıplarımız yılların deneyimli, çok yönlü kadrolarını Kaypakkayacı harekette sınırlandırılmış olabilir. Buna karşın mücadele azmini i̇çinde barındıran, halkımızın uğradığı sömürü ve zulme karşı duran faaliyetçilerimiz görevlerini omuzlamaktadır. Nitelikli hiçbir kadro, hareketin içine dahil olur olmaz bu özellikleri kazanmamıştır. Daha önce de belirttiğimiz üzere, bu uzun bir pratik mücadelenin sonucunda elde edilmiştir. Aramıza katılan ve katılacak olan pek çok genç ve deneyime ihtiyaç duyan yoldaşımız, benzer tarihsel tecrübeleri yaşayarak olması beklenen nitelikli kadrolara dönüşecektir. Ancak her şeyden evvel bugün, küçükten büyüğe karşımıza çıkan sorun ya da çelişkilere müdahalede bulunarak yolumuza devam etmeliyiz. Bu yitirilen kitlelerin güvenini elde edeceğimiz anahtardır. Varlık nedenini en iyi şekilde kavrayan faaliyetçi, buna uygun pratik konumlanış sergilemelidir. Maoist komünistleri doğuran gerçeklik işçi, emekçi köylülük ve diğer emekçilerin yaşadığı sömürüdür. Bu sömürüye karşı mücadelede her an yaşanan atıl durum, siyasal çizginin inkarı ve kitlelere yabancılaşmadır.
Bugünkü süreçte en önemli görev, kendi faaliyet alanında halkın, sorunlarını çözme cüreti gösteren Maoist komünistlere düşmektedir. Halkın nüve halinde de olsa gelişen sistem karşıtı hoşnutsuzluğunu devrim ve sosyalizm mücadelesine yöneltecek stratejik bilinç Maoist komünistlerde mevcuttur. Bu doğrultuda; “kadro, örgütsel sürece yön verecek kapasitede olmalıdır. Çünkü kadro siyasettir. Siyaset ise yönetme yönlendirme sanatıdır. Güncel politik gelişmeleri önceden görebilen uzak görüşlülüğü demektir. Dolayısıyladır ki i̇nisiyatifli kadro kitleleri harekete geçiren yön verici motor gücüdür.” (Sınıf Teorisi-Age)
Tüm faaliyetçilerimiz görevlerinin önemini kavramalıdır. Bunun en başında kadrolarımız gelmektedir. Yetmezlikler olduğu şüphesiz, ancak var olan tarihsel birikimimizi de görmezden gelemeyiz. Mücadelenin bizden beklediği dört dörtlük bir kadro çalışması değildir. Bu diyalektik gelişime aykırıdır.Tarihimizin hiçbir döneminde de yaşanmamıştır. Kendimizden beklentileri bugünden yarına elde edebileceğimiz kazanımlarla artırabiliriz. Ancak her defasında sapma payını da göz önüne almalıyız. Bugün önümüze koyacağımız hedefler öngörülebilir olmadığı sürece başarı ve özgüven kazanılamaz. Politikalarımızın dört bir yana yumruk sallayacak tarzda olmayacağı açıktır. Buna karşın her bir faaliyetçimizin, içinde bulunduğu politik çalışmaya azami enerji ve yeteneğini katarak mücadele yürütmesi gerekendir. Bu durum beklenenin ötesinde yük taşımamayı getirecek, Maoist komünistleri koşulların getirdiği fedakarca çalışmayla donatacaktır. Kısıtlı faaliyet alanımızın da etkisi ile, gerekli yeteneklere uygun örgütsel konumlanışın da mümkün olmadığı dönem içerisindeyiz. Bundan kaçınmak, görev beğenmemezlik ya da burun kıvırmak kendi gerçekliğini görmeyen vurdumduymaz laf ebeliği olur.
Gerilemenin hiç de olmadığı düzeyde yaşandığı bugün, devrimci mücadeleye yeni atılan toy bir hareket değiliz. 50 küsür yılı geride bırakan Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da proleter devrimci mücadelenin en ileri taşıyıcılarından olmuş bir partiyiz. Bu mücadelenin verildiği her alanda kırlardan şehirlere, fabrikalardan tarlalara, kampüslerden barikat ve siper başına; grev halayından açılan yeni patikalar, taşın da toprağında ölümsüzlerimizin kanı ve emeği dünden yarınlara uzanan sosyalizm düşümüz var. Onu kucaklayarak ileriye taşıyacak olan Maoist komünistlerin, her daim bu sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekir.