Erkan Karakaplan
Birinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra Avrupa’da, özelliklede Almanya’da, halkın ilgisi politik konulara, siyasi içerikli mesajlara ve toplumsal sorunların sanatta ki yansıması, onu odak noktası haline getirirdi. Bu genel eğilim, tiyatroda da karşılık bulur. Ve sahne, siyasal konuların tartışıldığı, toplumsal sorunların sorgulandığı yer olur. Tiyatronun dili insanı insana estetiğin değerleriyle anlatan; politik söylem, baskı, sömürü ve savaş baronlarına karşı propaganda, sanatın dilinde etkili bir eyleme evrilir.
Politik Tiyatroda ( epik tiyatroda) , seyirciyi istenen düşünce sürecine sokma, temel amaç olarak görülür. Ve oyunlar sayesinde, ‘düşündüren’, ‘sorgulayan’ olarak izleyicilerin sürece kayıtsız kalmamasını örgütler.
Erwin Piscator (1893-1966), görüntüsel anlatım olanaklarını geliştirerek, biçimsel ve teknik yenilikler getirir. “politik tiyatro“, “epik tiyatro“, “belgesel tiyatro“, “bütüncül (total) tiyatro” kavramlarını geliştirir. Siyasal amaçlı tiyatro düşüncesi, Bertolt Brecht (1898- 1956)’in epik tiyatro kuramı ile yeni bir boyut kazanır.
I. Dünya paylaşım Savaşı sonrası ekonomik ve toplumsal anlamda bunalım yaşayan Almanya’nın siyasal ve toplumsal konuları derinlemesine tartıştığı bir ortamda tiyatronun siyasal bir söylem geliştirmesi çok doğaldır.
Politik tiyatro, ezilen ve sömürülen kitleleri harekete geçirecek ve örgütleme bilincinde sıçrama yaratacak bir etki yaratmaya çalışır. Seyircinin, çevresini, toplumsal ve siyasal olayları farklı bir gözle değerlendirmesi ve gerçekleri doğru bir biçimde algılamasını amaçlar. Tiyatro, ve özellikle politik tiyatro, bu yolda anti-faşist ve devrimci örgütlerde etkili bir araca dönüşür.
Politik tiyatroda seyirciyi inandırmak için belge sunma yolunu izler. Görüntüsel iletişim ile tarihsel ve an’da yaşananlar izleyiciye sanatı destekleyerek aktarılır. Görüntü öğelerinden çokça yararlanılır. Sahneye görsel malzeme yansıtılır. Sık sık yalın bir şekilde düzenlenen olay akışı kesilerek belgeler, çeşitli şekillerde (film gösterimi, istatistiksel bilgileri paylaşma, belgeleri sahneye yansıtma, arka fonda mikrofonda belgeleri okuma vb.) sahnede sunulur. Dolayısıyla politik tiyatro, olay dizisine dayanan hareketi canlandırmaktan çok olguyu bildirme sanatına dönüşür. Böylece “epik tiyatro”, “epik belgesel tiyatro” tür olarak ortaya çıkar. Sahnenin tüm teknik olanakları, seyircide istenen etkiyi uyandıracak biçimde kullanıldığı için “bütüncül (total) tiyatro kavramının da gelişmesini sağlar.
Yine tiyatro bilindik ve estetiği güçlendiren tüm klasik çalışmaları önemser ve bunu özel bir biçimde sahneye yansıtır.
Sahne ışık sistemlerinin olmazsa olmaz özelliklerinin başında görünürlük gelir. Sahne üzerinde veya dikkat çekilecek alandaki nesne ve kişilerin gözü ve genel ortamı rahatsız etmeyecek seviyedeki ışıklandırması, dikkati dağıtmayacak seviyede olmalıdır. Zira işitme ve görme birlikte algılanan duyumlardır.
Kompozisyon da ışık sistemlerinin olmazsa olmazlarıdır. Birilikte kullanıldığı sistemler, bulunduğu ortam ve etkileşimde olduğu diğer teknolojik cihazlarla uyumlu olması olarak da adlandırılan kompozisyon, sahnenin ses ve ışık sistemi için öncelikli önem taşır. Uyum, bir sahnenin en önemli unsurudur. İnandırıcılık, konsantrasyon ve elbette estetik görünüm ışık sisteminin kalitesi ve kullanımına bağlı olarak yüksek performans sergiler.
Makyajda kullanılan malzemeye ve renk bütünlüğüne dikkat etmemiz gerekir. Sahne makyajının en temel amacı, yoğun spot ışıkları altında bulunulan ortamlarda ve seyircilerin de yer yer uzakta oturabildikleri koşullar altında, sahnedeki kişinin yüz hatlarının ortaya serilebilmesidir.
Vücudumuzun baş, el, kol, ayak, beden duruşu ile verdiğimiz mesajlar jest olarak isimlendirilmektedir. Jest, genellikle mimik bütünü içinde ele alınmaktadır. Yani jest, mimiğin başlıca elemanı kabul edilmektedir. Mimik ise, insanların hisleri ve duyguları neticesinde oluşan yüz hareketlerine verilen isimdir. Yunanca “mimos”sözcüğünden gelir. Düşünceleri, duyguları yüz ve gövde anlatımı ile vermek sanatı.
Seyirlik bir tiyatro oyununun dekoru, tiyatronun dekor görevlileri tarafından, çeşitli malzemeler kullanılarak yapılır.
Dekor, aksesuar ile karıştırılmamalıdır. Örneğin bir şapka aksesuarken, bir veya birkaç panodan oluşturulan ev duvarı, masa, sandalye vb dekordur.
Dekorlar üç türde incelenir. Bunlar da realist dekor, şairane dekor ve stilize dekordur.
İstanbul Dram Tiyatrosu sanaldan aldığım bilgi ile üç yıl önce kurulmuş ve Pukeleka oyunu üçüncü sahne sanatları bölümünde yerini almış bulunmakta. Bu oyun ile Avrupa’nın birçok ülkesinde on yerde sahnelenecek bir şekilde hazırlığa 8 ay önce başlanılmış. Tiyatro eğitimi almış 4 sanatçı sahnede oyunu sergilediler. Uzun zamandır ön araştırma ve provaya başlanılmış “Politik Tiyatro oyunu Pukeleka”. Partizan/Yeni Demokrasi tarafından örgütlenen bu gösteri yer ve tarihleri; Yaşamı, eserleri ve devrimci komünist mücadelesi ile geçtiğimiz yarım yüzyıla damgasını vuran İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci düşüncesini ve tavrını politik tiyatronun Avrupa’ya çeşitli nedenlerle göç etmiş halkı devrimci mücadeleye ve Kaypakkaya’nın düşünceleriyle tanıştırma etkinliği hedeflenmiş.
İbrahim Kaypakkaya, komünist ve devrimci mücadeleye kazandırdığı siyasal belirlemeleriyle ve pratik örgütlenme cüretiyle çağdaşı birçok devrimciyi, aydını ve emekçileri etkilemeyi başarmasının yanı sıra, günümüze de ışık tutan büyük bir devrim çınarıdır.
Bir bölümden oluşan oyun; Kaypakkaya’nın kısa tarihi olan nisan 1972 den Şubat 1973 dönemini ele alıyor.
Kemalizm, Kürt meselesi, dersim halkının içindeki örgütlemesi ve yakalanış/işkence sahneleri kısa kısa bölümlerle sahnelenmeye çalışıldı.
Dekorun bir masa ve iki sandalyeden, aksesuarın bir lamba, şapka ve üç giysiden oluşu,
Giysilerin döneme ve bölgeye de uymadığı belirtilmeli.
Bölge insanının dili, aksanı ve duruşuda yansıtmadı kesinlikle.
Görseller, müzik ve ışık sistemi çok acemiceydi.
Makyaj bir kere işkence edilmiş görüntüsünde vardı ve pek belirgin değildi.
Oyuncular, özellikle erkek oyuncular, karakter oyunculuğu sahneleyemediler.
Maalesef. İşlenmek için zengin materyal sunan bir yaşamöyküsü için sahnelenmesindeki hazırlığı son derece eksik ve özensiz buluyorum.
Politik Tiyatro oyununda, Sosyalist/toplumcu gerçekçiliğin ülkemizdeki öncü devrimcisi/Komünisti, bir önder olan İbrahim Kaypakkaya, yaşadığı dönemin sosyal, ekonomik ve siyasal çıkmazlarına ustaca siyasal çözümler ve ideolojik berraklık getirmesini, maalesef dramaturji ve oyuncuların bunu sahneleyemediğini belirtmeliyim.
İzleyici eleştirileri karşısında‘Biz Ibrahimi slogansı bir zeminde değil insani yönleri, yaşamda ki kişiliği ile vermek istedik’ açıklaması ise, post modernizm ve post liberalizm sürecinin halk önderlerini, ideolojik kimliklerinden yalıtıp, hümanizmin gölgesinde içini boşaltarak onları sıradanlaştırma yöntemine prim vermek olur. Elbette Pukeleka sahnesi bundan ibaret değil ancak bakış açısı ve özensiz pratikle bu rüzgardan payını almış addedilebilir. Daha detaya girilebilir ama bu kadar yeterli buluyorum eleştirilerimi sahne açısından.
Politik Tiyatro’da İbrahim Kaypakkaya’nın, Anadolu’daki köklü bir devrimci hareketin öncüsü/kurucusu/kuramcısı olduğu,ardından miras bıraktığı direniş geleneği, MLM ideolojiyle, sosyalist/ toplumcu gerçekçi devrim anlayışıyla, işçi sınıfının iktidar arayışı ve iddiasında ki farklılığı maalesef bu oyunda görmüyoruz.
Bu konudaki kuramsal bilginin sınırlı tutulması ve kaynaklara ulaşamadık açıklamalarınıda objektif bulmuyorum. Bu noktada dramaturji için bir çok kaynak mevcuttur.
Hayatı pahasına, inadına yeni ve güzel bir dünya hayalini yansıtan, böylesine önemli bir komünist önderi, sahne programlarına almaları çok güzel ve değerlidir. Fakat izledikten sonra, şu fikirler bende gelişti. Ya Türkiye’deki profesyonel tiyatrocular/sanatçılar Avrupa’ya göç etmiş olanları geri buluyorlar yada toplumcu bütüncül gerçekliği içinde İbrahim Kaypakkaya yı sahnelenmesi sonucunda gelişebilecek gerici baskılara maaruz kalmamayı tercih ediyorlar.
Politik tiyatro’yu Avrupa’ya gelerek sergileyenler ve bu oyun nezdinde çok eleştirilmeleri anormal birşey değil, tam tersine ihtiyaçtırda. Avrupa’da derneklerde acemice ve kendi olanaklarıyla yapılanlardan daha geri olanı elbette eleştireceğiz ve ileri olanı profesyonel olanı rehber çalışma olarak sahipleneceğiz.
Eleştiren izleyicilere, organize eden sunucunun kısıtlama girişimide ayrıca bir eleştiri konusudur.
Yarım asırı kapsayan bu süreci bir tiyatro ile kampanyalaştıran düşünce, elbette öngörülü ve takdir edilmeli. Ama tercihler pek yerli yerine oturmamış. Örneğin İWAA’nın 1998 de Ankara Birlik Tiyatrosunun “Güneşten bir Parça” ile İbrahim Kaypakkaya’nın hayatını politik tiyatro olarak Avrupa’nın birçok yerinde sergilediğinde, oyunu kitlelerini yüreğini hoplatıyordu ve gözler yaşarıyordu.
Her halde birazda bunu ele alan kurumun bakış açısı ve süreciylede alakası vardır. Proje iyi ancak içerik zayıfsa, özensizlik varsa iğne sahne ve senaryo öznelerine çuvaldızsa koor-ganizasyona…ben iğneyle yetindem çuvaldızı ilgililere bıraktım. Kampanya değerlendirmesinde söz yerini bulacaktır inancındayım.
Mutlaka beğenenlerde vardır ve eleştirilerimi sert bulabilirler ama objektif bende yansıyanı yazmalıyım. Unutulmamalı ki dost acı söyler. Bu eksiklere, hatalara ışık tutmak ve daha ilerisine odaklanılması için teşvik etmektir.
Herşeye rağmen bu süreçte, gericiliğin ve barbarlığın faşistçe herkesime saldırdığı bu dönemde… İbrahim Kaypakkaya anması için bu Tiyatroya emek ve efor harcayanlara saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Erkan Karakaplan
19.04.2022