İşçi Sınıfı ve Halkın Gerçek Sınıf Çıkarlarına Yoğunlaşmak!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Toplumsal gelişmelere yön veren sınıfsal çelişmeler şiddetlenip daha bir görünür olmaya başladı. Bu olgu sadece Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da değil, dünya çapında öne çıkan bir gelişmedir. Emperyalist burjuva ideologları Marksizme saldırıp, “ideolojilerin öldüğü” üzerinden ezilen dünya halklarını manipüle etmeye çalışırken; diğer yanda haksız savaşlar, sömürü, yağma, dünyanın zenginlik kaynakları üzerindeki rekabet devam ediyordu. Ama artık “ideolojiler öldü” vb. ideolojik saldırı furyası geride kaldı! Emperyalist burjuva ideologları elbette yeni duruma göre “yeni” teoriler ortaya atacaklardı. “Küreselleşme”, “globalleşme” teorileriyle, “küresel emperyalizm” yanılsamalarıyla dünyanın ezilen halklarına vaat edilen refah, aslında emperyalist sömürünün sorunsuz uygulanmasıydı. Burjuva ideologları küreselleşmeden artık bahsedebildiklerine (ya da cılız şekilde bahsettiklerine) göre “yeni” ideolojik saldırılara ihtiyaç duyuyorlardır.

Burjuvazinin sınıfsal ihtiyaçları kapsamında çeşitli süreçlere uygun olarak yapılan düşünce üretimleri, esasında biçimsel değişikliklerdir. Aslolan emperyalist devletlerin paylaşım uğruna mücadelesidir, ezilen dünya halklarını ve uluslarını baskı altında tutup sömürmektir. Emperyalist devletler arası rekabet keskinleşirken, paylaşım uğruna mücadele şiddetlenirken, bu duruma uygun ideolojik söylemler üretilip, dikte edilir. Emperyalist devletlerde artan ırkçı, milliyetçi dalga, faşist ideolojinin burjuvazi tarafından piyasaya sürülmesi, ekonomik, politik, sınıfsal gelişmelerden bağımsız düşünülemez.

Dünya çapında baş gösteren politik duruma uygun sınıfsal konumlanma da mutlaka olacaktır. “Deri olmasa tüy tutunamaz” anlayışında olduğu gibi, işçi sınıfı olmasaydı Marksizm ortaya çıkmazdı. Ve elbette Leninizm ve Maoizm’de gelişemezdi. Sosyalist hareketin gerilemesi asla işçi sınıfı ideolojisi MLM’nin yok olduğu yada gerilediği anlamı taşımaz. MLM’ler bunu hep söyledi; “Küreselleşme”, “Globalizm”, “küresel emperyalizm” şeklinde vuku bulan ideolojik saldırılar altında, devrimci hareketin dünya çapında gerilediği süreçte bile MLM ideoloji bilimsel gerçekliğine bağlı kaldı, ideolojik saldırılara göğüs gerdi. Bugün işçi sınıfı pratik olarak daha bir öne çıkmıyor; proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişme şiddetlendikçe daha bir görünür olacak ve iki modern sınıf çelişmelere yön vermeye devam edecektir.

Öyleyse MLM ideolojinin yön verdiği biçimde ciddiyetle hazırlanmak, konumlanmak gerekiyor. Burjuvazinin kuyruğundan değil, boynundan yakalandığında gelişme olur. Burjuvazinin yüzyıllara varan yönetme deneyimi vardır. Temel baskı araçları, kurumları oturmuş durumda ve kendini yenilemektedir. Bu açıdan bakıldığında amatör, günübirlik politik pratik çalışmaların yetersiz kalacağı kendiliğinden anlaşılır. Proletaryanın kendi temel mücadele araçlarının oturtulması, geliştirilmesi, yetkinleştirilmesi gerekiyor. Bu olmadan gelişme olmaz. Tüm bunların ete-kemiğe bürünmesi için de toplumdaki sınıfsal hareketlenmeleri izlemek, mevcut eğilimleri tespit etmek ve buna uygun politikalar geliştirip örgütlenmeler yapmak gerekiyor.

Egemen sınıfların yarattığı suni gündemlerin peşinden sürüklenmemek gerektiğini hep söyleriz. Bununla, yaratılan suni gündemlerle egemenlerin esasında kitleleri sistem içinde tutmaya ve klik çatışmasında kendilerine kitle tabanı yaratmaya çalıştıkları anlatılmak istenir. Bunun yanında işçi ve emekçi sınıfların gerçek sınıf çıkarlarına yoğunlaşmaları gerektiği belirtilmektedir. Yoksa var olan çelişmelerin yok sayılması anlamı taşımaz. Örneğin, ülkenin bir laiklik sorunu yok mudur? Elbette var. Ancak bu yönlü sorunları egemen sınıf kliklerinin istediği tarzda ele alamayız. Onlar devletin yönetimine oturmak ve güç devşirmek için bu çelişmelerden faydalanıyorlar. Böylesi sorunları canlı tutarlar, kışkırtırlar vb. Böylesi çelişmeler işçi ve emekçi sınıflara, demokrasi güçlerine dayanarak tabandan mücadele yürüterek ele alınmalıdır. Egemen sınıfların kliklerinden bu sorunların çözümünü beklemek ham hayaldir.

Buradan hareketle Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki toplumsal sınıf hareketliliğine, işçi ve emekçi sınıfların temel hareket biçimlerine bakılıp politikalar geliştirilmelidir. Siyaset üretilmeden gelişme olmaz. Dünya komünist hareketine bakıldığında, çelişmelerin çözümüne yön veren doğru politikaların komünist partisi aracılığıyla işçi sınıfına hem siyasi bilinç verdiğini hem de içlerinden sınıf mücadelesine kazandırılan kadroların ortaya çıktığı görülecektir. Küçükten büyüğe güce uygun yoğunlaşma, kitle çalışmasının yapılması birçok sorunun aşılmasına yardımcı olacaktır! Çözülemeyen sorunların emekçi sınıflardan kaynaklı değil, politikasızlıktan kaynaklandığı anlaşılacaktır!

Bugüne bakıldığında, kitlelerin geniş cephelerde mücadele yürüttükleri görülebilinir. Kitleler o veya bu düzeyde direniyor. Ama onların taleplerini birleştirmek, tek bir cepheden harekete geçirecek öncüden yoksundur. Bundan dolayı her müdahale hattı diğerinden kopuk kalıyor, bir zaman sonra geriliyor, dağılıyor. Veyahut egemen sınıfların o veya bu kliğinin denetimine, o veya bu işbirlikçi sendikaların yönlendirmesine girebiliyorlar. Komünist devrimci hareket bu çekişmeleri yönlendirme gücünde değildir. Bunlar bilinen gerçekler olup çözüm bekleyen sorunlardır.

Bugün işçi ve emekçi sınıfların düzenden rahatsız olan, çelişkileri gittikçe şiddetlenen kesimleri yasalcı reformist partilere yöneliyorlar. Çünkü alternatif devrimci mücadele hattı yaratılamıyor. Devrimci hareket öyle zayıf ve güçsüz, politik yönelimleri reformizmle öyle kaynaşmış ki, reformist partiler kendilerini devrimci görebilmektedir. Bu olgu devrimci hareketin kendisini sorgulamasını getirir mi bilinmez ama Maoistlerin pratiğe yüklenmesi, kitle çalışması yapması, örgütlülüğünü geliştirmesi gerektiği açıktır.

Birkaç noktaya daha değinmekte fayda vardır. İşçi sınıfı mücadelesinde, son zamanlarda gözle görülen yükselme eğilimi vardır. Bu direnişlere kimi zaman yasalcı reformist partiler öncülük ediyor, bazende kimi sendikalar. Bu sorun görüldüğü ve sorunun çözümüne uygun politikalar geliştirildiği ölçüde sınıfla ilişki kurulur. Emekçi sınıflarla ilişki geliştirmeyen, sorunlarına ortak olmayan, burjuvaziye karşı mücadelede önderlik etmeyen bir siyasi çizgi gelişemez. Emekçi sınıfları yasalcı reformist partilerin peşine takılıyorlar diye suçlayamayız. Bunu yapmak yanlıştır. Çünkü yasalcı reformist partiler var olan alternatif devrimci boşluğu dolduruyor. Bu anlamda, alternatif devrimci çizgiyi geliştirmek için pratiğe yüklenilmeli, politikalar üretilmelidir.

İşçi sınıfı mücadelesinde hem yükselme eğilimi hem de işbirlikçi sarı sendikalara yönelik bir tepki vardır. Ekonomik koşullar ağırlaştığı ölçüde işbirlikçi sendikaların burjuvaziyle olan çıkar ilişkisi kendini belli etmektedir. Kendilerini gizleyemiyorlar, teşhir oluyorlar. Bu hem devrimci harekete olanak sunuyor, hem de mücadelenin geliştirilmesinin önünü açıyor. Dolayısıyla bu çelişmeleri iyi kullanmalı, işbirlikçi sendikaları teşhir edip işçi ve emekçi sınıfları sarı sendikalardan koparmalı. Koşullar böylesi sorunları çözmeye uygundur.

Burjuvazinin işçi sınıfına saldırıları tüm hızıyla sürüyor. İşçileri örgütsüz bırakmak için her tür yolu deniyorlar. Sendikasızlaştırma siyasetiyle işçilerin birliğini parçalıyor, mücadele yürütemez duruma getirmek istiyorlar. Sendikalı işçiler işten atılıyor, mobbing uygulanıyor, çeşitli baskı biçimleriyle sindirilmek isteniyorlar. Ama diğer yandan da işçiler sendikal mücadeleyi geliştirmek istiyor, örgütlenmeye çalışıyorlar. İşbirlikçi sendikalardan daha mücadeleci sendikalara geçişler yapıyorlar. İşten atılmalara karşın fabrika önlerinde direnişlerini sürdürüyorlar. İşçi sınıfı ile burjuvazi arasında sendikalı olma ile sendikasızlaştırma çelişmesi, günümüzün önemli politik sorunudur. Sendikal hareketin gelişimi veya gerilemesi mücadeleyi etkiler. Bu nedenle işçi ve emekçi sınıfların diğer önemli politik sorunlarında olduğu gibi, bu sorununa da eğilmek gerekiyor. Aksi taktirde gelip geçici günlük sorunların peşinden sürüklenilir.

İşçi sınıfı başta olmak üzere, emekçi halkın gerçek sınıf çıkarlarına yoğunlaşmak için onların ekonomik, politik, demokratik vb. alanlardaki sorunlarına eğinilmelidir. Enerjiyi boşa tüketen, halktan kopuk bir pratik halkın ihtiyaçlarına cevap olamaz. Bundan dolayı sınıf çelişmelerine odaklanılmalı, sorunların çözümü için planlı, öngörülü, sürekliliği sağlanmış politikalar geliştirilmelidir. Yani kısacası, işçi ve emekçilerin sınıf çıkarları için halka inilmelidir.