Gelenekçilik mi, devrimci siyasal bir hareket mi?

Cemil Karaağaç

Bugün vardığımız kavşakta hâlâ nostalji yaparak gelenek türküsü söylemek isteyenlerin kaçırdıkları haddinden fazla done ve bulgu var.

Gelenek zaman aşımına uğramış, arkaik yöntemlerle uyandırılamaz. Arkaik yöntemler hâddinden fazla bir siyasal geleneğe damga vurmuşsa, o gelenek artık ölmüş demek, sübjektif bir yorum denilerek bir tarafa atılamaz. O hâlde kökleri daha sağlam, kurucu önder, ölümsüz kurmay ve savaşçı kadrolarımızın yaşamını uğruna feda ettiği dünya görüşüne örgütlenmek, işçi sınıfının; sınıf mücadelesinde olmazsa olmazı olan parti aygıtına örgütlenmek haddinden fazla önem kazanmıştır. Bu ikisi içerisinde örgütlenme önceliği önce komünist dünya görüşümüze sonrasında ise işçi sınıfının her türlü savaşımını verecek olan parti aygıtına olmalıdır. Özcesi örgütlülük önce dünya görüşünden başlayıp aygıta doğru genişletilmelidir. Eğer bu yapılmazsa  dört hastalıklı yaklaşımı taşıyan bireylerin bizleri savurup minder dışına iteceği unutulmamalıdır.

1:) Pozculuk

2:) Sekterizm

3:) Liberalizm

4:) Güvensizlik ve buna bağlı bilimsel olmayan kuşkuculuk

Pozcular dar kadro içerisinde, dar grup içerisinde başarılı olabilir ancak geniş çevrede ve düşmanla karşı karşıya gelinince yıkıcı özelliklerini sergilemeyi bir an bile geciktirmezler. Pozcular laf ebeliğini severken bir hareketin gündeminde olmayan, olmayacak meseleleri hareketin ana gündemiymiş gibi sunmayı ise hiç aksatmazlar. Cahillerdir ama aynı zamanda aşırı özgüvenlidirler. Anti-entelektüeldirler ama herkesi anti entelektüel zannederler. Kitap okumaz ama kitaplardan örnek vermeyi severler. Böylelerinin faş edilmesi ve ipliklerinin pazara çıkartılması için bütün yoldaşların teorik zeminlerini güçlendirmesi elzemdir.

Sekterlerin kendi bireysel benlikleri aşırı ön planda olduğu için aygıt mantığı ve aygıt kültürünün dışında hareket ederler ancak bu hareket ediş tarzlarını; yapının namusu ve ahlakı ve kültürü ve yapının ruh halinin korunması için diyerek savunurlar. Oysa yapının ruh hâlini yine en çok bu kalıptan beslenenler bozarlar.

Liberallerin ise her şeye süt liman yaklaşması, her şeyi pozitif algılaması yine kendi konumlarını ve sağlıklarını koruma arayışından kaynaklandığı gerçekliği gözümüze çarpmaktadır. Hatalı yaklaşımların hepsiyle uzlaşırlar çünkü onlara göre meseleleri kaşıyıp, çelişkileri derinleştirip, bireylerin davranış tarzlarını ve akıllarını değiştirip, dönüştürmeyi uzun ve meşakkatli sayarlar.

Güvensizlerin ise problemi bir yapı nedir ne değildir onu bilmemekten açıkçası komünist dünya görüşünü pek tanımamaktan kaynaklanır. Devrimci emeğin ise kapitalist değerleri değil olsa olsa komünizmin ve onun önceli sosyalist toplumun değerlerinin yaratıcı embriyosu olduğunu bilmezler. Güvensizler yapı içerisinde; yapı için kuşku duy yoldaşlık için güven duy ilkesini aşırı derecede çiğnerken dahi kış uykusundan uyanmış bir ayının oburluğuna haizdir.

Geçerken bunları not düşmek benim için görevdi. Bunlarla daha önce çok defa karşılaştığım ve karşılaştığımız için uyarı niyetine buraya yazmadan geçmek liberal davranış kalıbına gireceği için yazmak zorunda kaldım.

Gelelim gelenek meselesine yoldaşlar; sevgili yoldaşlar, gözbebeğimiz yoldaşlarımız, bir kere bile görüşmemiş olsak dahi bizleri birbirimize bağlayan komünist dünya görüşümüzün içtenliği, sadeliği, güzel ve dürüst yaklaşmayı zorunlu kılan görev yüküyle sizleri selamlamak istiyorum. Geleneğimiz otuz yıllık zaman diliminde bir sürü hata ve eksikle yürüyerek bugünlere geldi. Bugünlere gelirken elbette diri yönlerini yitirmesine neden olan bir dizi sübjektif ve objektif süreçten geçti. Bu bağlamda diri yönlerin yitirilmesine neden olan objektif süreci değerlendirip, tekrar diri yönler kazanacak bir duruma evrilmenin en önemli ipucu, sübjektif güçleri hazırla, denetle, güçlendir. Objektif durumu takip et, yorumla ve objektif durum içerisinde kendi devrimci ortamını yaratacak damarlara inmeyi bil demek temel görevimizdir. Şimdi gelelim gelenek türküsüyle, paslı silahlarla, pozculukla, güvensizlik, sekterizm ve liberalizmle niçin yol alamayacağımıza. Birileri hâlinden memnun olabilir, ağzı iyi laf yaptığı için durum kollayarak bütün durumları kendisine yontabilir ancak bunun karşısında bütün yoldaşlarımızın uyanık olması gerekmektedir. Pozculuk, sekterizm, liberalizm, güvensizlik ve bilimsel olmayan kuşkuculuk aşırı yıkıcıdır.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta; bizden koptuktan sonra savrulan hareketin parlamento mücadelesini, trendleşmiş kimlikçi politikayı, devrimci zannetmesinin yanlış fiziki yorumlara ve felsefi yorumlara dayandığını söylerken işkembeden atmıyoruz. Öyle ya parlamento ve kimlikler devrimciyse, bunda Negri gibi düşünmekten kaynaklı bir sürü yanlış ve hatalı yorumlama etkindir. Ne diyordu bazı yeni derviş formunda gösteri peygamberi filozoflar ‘’Elektrik Yüklü kitleler’’ buna göre geçmişin deneyimleri ve bilişsel çağ sonucu kitlelerin kendiliğinden komünizme yürüyeceğini vaaz ediyorlardı. Oldu mu? Olmadı. Çünkü kitlelerde olumlu deneyimler birikmişse dahi tarih sahnesinin bazı kesitlerinde olumsuz süreçlerle örgütsüz bir şekilde karşılaşmaları onları sündürecek, geriye düşmelerine sebep olacaktır. Ki Şili’de 2019 sonrası gerçekleşen toplumsal eylemlerde örgütlü sosyalist hareketlerin güçsüz olması sonucu eylemlerde ön plana çıkan aktivistlerin kurucu mecliste hakim olmaları sonucu; Türkiye’ye oldukça benzeyen yarı-sömürge Şili’de neo-liberalizmin yarattığı enkazı kurucu meclis ve demokratik bir anayasa ile kaldıracağını ilan eden Boric ve kurucu meclisi yüzde seksenle seçilmesine rağmen aradan geçen üç yıllık zaman zarfında yeni anayasaya evet oyunu alamadı. Niçin? Çünkü sahtelik halk kitleleri tarafından çok çabuk keşfedilen bir meseledir. Halk kitleleri kurucu meclisi oluşturan sokak eylemleri sürecinde aktif olan kişilerin yalanlarını üç yıl içerisinde çok hızlı keşfetti. Evet oyunu vermedi. Bir kez daha örgütlerle, aygıtlarla ve devrimciler örgütü ile yürümeyen hiçbir tarihsel sürecin olumluya evrilmeyeceği gerçeği karşısında bütün oportünist ve revizyonist kesimlerin şapka çıkarmasını mı bekleyeceğiz? Asla. Şapka çıkarırlar mı? Asla. Peki ne yapacağız? Kendi siyasalımızı örgütleyeceğiz. İşte bizim ve onların görevi. Türkiye sahtına baktığımızda, Türkiye’deki seçimin galibinin hiç de sanıldığı gibi muhalefet olmayacağı, olamayabileceği gerçekliği, dünyadaki gelişmeler doğru değerlendirildiğinde ortaya çıkacaktır. Uluslararası bir kaos, lokal savaşlar için bir cephe açılmazsa, şok doktrini 12 Eylül ve 7 Haziran sürecindeki gibi Türkiye halklarına uygulanmazsa eğer, seçimi muhalefetin kazanacağı gerçekliği açığa çıkıyor. Ancak CHP, İYİP ve HDP gibi iki benzemezi nasıl yan yana getirecek? Öyle ya 2018 yerel seçimlerinde çok sesini çıkarmayan İYİP bu süreçte Kürt halkına karşı şovenizmi bağrından fışkırtmaktadır. Kaldı ki iki benzemez yan yana gelirse eğer HDP ile ittifak yapan inceltilmiş şovenler bu yan yana gelmeyi nasıl sindireceklerdir? Muhtemelen siyasetlerinin gölgesinde olgunlaşmakta olan yeni tartışmalarla bir kez daha bölünmenin eşiğine geleceklerdir. Bu notumuzu burada sonlandıralım.

Gelelim tasfiyeci revizyonizm ile ideolojik mücadele meselesine? İdeolojik mücadele kazanılabilecekler, çepere dahil edilecekler ve cepheden düşmanlarla yürütülür. Tasfiyeci revizyonizmle uzun zaman ideolojik mücadele yürüttük. Ne var ki artık hasta vefat etmiş durumda dolayısıyla yürütülecek bir ideolojik mücadeleye gerek yok diyebiliriz. İkincisi mücadele sahamızda parlamentarist bir siyasal hat ve işçi sınıfının grev, fiili direniş hattı, emekçi semtlerde barınma mücadelesi şeklinde siyasal bir hat şekillenmekte. Bırakın parlamentocu muhalefeti, bu muhalefetin en ufak uluslararası konjonktürde yankı bulacak bir gelişmeyle hem millet ittifakı elinde hem de cumhur ittifakı elinde parçalanıp elemine olmaması için hiçbir neden yok. O halde işçi sınıfının grev ve fiili direnişi emekçi mahallelerdeki barınma hakkı, Kürdistan proletaryasının her geçen gün büyüyen dinamiği ile buluşacak, gençlik ve kadınlarda yankı bulan geleceksizlik, kuşatılmışlık karşıtı devrimci bir siyasal hareketin yaratılması bizlerin ana görevidir. Kökleri sağlam, ayakları yere sağlam basan, kafası açık, teorik kadroların ve bu teorik pratik devrimcilerin şekillendirdiği, devrimci teorik ve pratik hareketi yaratmak bizlerin boynunun borcudur. Geride bırakın paslanmışları, bırakın çürümüş yönleri, cemaatleşmişleri, pozcuları, sekterleri, liberalleri, güvensizleri. Bunları geride bıraktığımızda cahil olduğu hâlde poz kesecek insanlarla, anti-entelektüellerle, sekterler, liberaller ve güvensizlerle minimum düzeyde karşılaşacağımız gerçektir. O hâlde önce hareket olarak ilerleyelim, geleneğimiz içerisinde paslanmışlar, kirlenmişler, günü kurtarma sevdalıları silinene kadar ilerleyelim!

Exit mobile version