Evrim Kepenek
Yoksulluk, eşitsizlik, aşağılanma, sendikal hakların yokluğu… Türkiye’de ev işçisi kadın olmak ne anlama geliyor? Ev işçileri Günü’nde İmece Ev İşçileri Sendikası’ndan Tülay Korkutan anlatıyor.
Kısa saçları, siyah pantolonu ve desenli gömleği ile giriyor İstanbul Karaköy’deki Mimarlar Odası Şubesi’ne. “Dernekler masasına bir belge bıraktım, ordan buraya geldim” diyor.
“Biliyor musun?” diye ekliyor: “Benim ailemde de çok ev emekçisi kadın var. Çocukluğum İmece Ev İşçileri Sendikası’nda geçti dersem abartmış olmam.”
Merak edip, soruyorum “Biraz anlatır mısın? Nasıldı ev işçisi bir ailenin kızı olarak büyümek?”
“Ev işçilerinin tanığıyım”
O, İmece Ev İşçileri Sendikası’ndan Tülay Korkutan. Lütfen ev işçisi kadınların sorunlarını bir de en yakın tanığından dinleyin, anlatıyor.
“Biz seninle bugün, Dünya Ev İşçileri Günü diye bir araya geldik. Ama bizim için bugün ve aslında her gün bir mücadele günü. Mesela ben bir kere halamla bir eve temizliğe gitmiştim. Halam çalışıyordu ben köşede oturuyordum.
“2000’li yıllardı, çocuktum. Evde daha önce hiç görmediğim duvar boyutunda bir televizyon vardı. Bambaşka bir dünyaydı. Bizim hayatımız nasıldı? O gittiğimiz evin hayatı nasıldı? Hayattaki eşitsizlikleri görmüştüm. Evin kadını başkaydı, benim halam bambaşka. Şaşırmıştım.”
Gülüyoruz, karşılıklı. “Sanırım o günden sonra sendikalı oldun” diyorum.
Gülümsüyor tekrar.
“O zamanlar, çevredekilere komşularına, akrabalarına ev işine gittiğini söylemezdi ev işçileri. Çünkü toplumsal olarak ‘başkasının pisliğini temizlemek’ aşağılayıcı bir şeydir. Neyse ki mücadeleyle bu aşıldı. O yüzden kimse hiç söylemezdi. Hatta eşinden bir süre gizli tutanlar vardı.”
“Anlat” diyorum, “En çok nasıl sorunlar yaşıyor ev işçisi kadınlar?”
“Bir kere ev işlerinin tanımı yok. Bu yüzden her işi yapabilirler gibi yaklaşılıyor. Çocuk bakmak, köpek gezdirmek, cam silmek… Bitmiyor işleri hiç. Evde her şeyi yaptırabiliyorlar. Yemeğini de yapıyor. Çocuğu varsa çocuğuna da bakıyor. Camı da siliyor. Temizliğini de yapıyor. Ayakkabısını da siliyor. Misafir gelirse ona ikramda da bulunuyor. Çoğu kadın böyle bir iş tanımının olmamasından yakınıyor…”
“Evde bir şey kaybolunca ev emekçisinden şüpheleniyorlar”
“Başka?” diyorum. Anlatmaya devam ediyor:
“İş güvenliği denen bir şey yok. Mesela biz genel kurul yaptık. Orada bir ev işçisi arkadaşımız, hepsi aslında hikayelerini anlattı. Bir ev işçisi arkadaşımız aslında çok tanıdığımız bir hikâye ama yine de böyle insan yine dinleyince böyle şaşırıyor.
“Evde bir şey kayboluyor. O işi verenin, ev sahibinin aklına ilk gelen ev işçisi kadın oluyor. Bu hikayesini anlattı, gözleri dolarak. Hırsızlıkla suçlanmak, aşağılanmak o kadar onuruna ve gururuna dokunmuş ki.”
Dizilerde veya filmlerde gördüğümüz gibi değil. Anlattıkları, gerçekten insanların yaşamları.
“Başka ne anlattılar?” diye soruyorum.
“Bir başkası da şunu anlatı: Bir ev sahibi kadın da lokum veya çikolata neyse ikram etmiş. Ev işçisi kadın arkadaş da hani çocuğu evde o çikolatadan yiyemeyeceği için diyor ki ‘çantama koyayım ben çocuğuma’ götüreyim.
“Sonra kadın bunu görüyor, çantasına koyduğunu çikolatayı. Diyor ki ‘Ne yapıyorsun sen? Çantana koyamazsın’ diyor. ‘Elin alışır’ diyor. Başka şeyler de koyarsın. Kadın arkadaşımız bunu gözyaşları ile anlattı. Çok sinirli ve öfkeli bir şekilde anlattı. Denetlenmeye de açık olmayan bir alan. Biz kadınlara ‘özel olan politiktir’ diyoruz ama yani yine de giremiyorsun evin içerisine.
“Politik olarak söylüyorsun bunu. Ama o alana müdahale edemiyorsun. Çünkü devletin de öyle bir politikası yok. O yüzden de senin oraya müdahale etmen, değiştirmen de güç oluyor.”
“Aldığı günlük ücreti markete bırakıyor”
Anladığımı belirtiyorum. Örnek veriyor.
“Mesela” diyor, “İş yerinde diyelim ki işçiler grev yaparken şalteri indiriyor. Şimdi tek başına olan bir işçi bu şekilde bir eylem yapamıyor. Mesela giriş saatleri de sorun haline getiriliyor. On dakika geç kalsa der ki niye on dakika geç kaldın? Bunu sorun yapar ama akşam iş bitmeden de çıkamaz.”
Ücretleri merak ettiğimi anlar gibi, ben sormadan anlatmaya devam ediyor:
“Zaten şu an alınan ücretler 300, 350 TL gibi. Bir alışverişe gidiyorsun. İki poşet almadan çıkıyorsun. Gün boyu çalıştığın bir günlük paranı markete bırakıyorsun. O yüzden şu an gerçekten de işçiler açısından hem pahalılık, yoksullukla mücadele hem de iş yaşamında ev işçilerinin yaşadığı çok ciddi sorunlar var.
“Bir sosyal hakkı olması lazım, güvencesi olması lazım. Yoksa bana ne iş verenin bana o merhametli davranmasını, yemek vermesini ne yapayım. Benim hakkım olsun. O da bunu bilsin, devlet güvencesiyle bu hayata geçirilsin.
“Geçen gün sosyal medyaya da yansıdı. Yemek verilsin mi ev işçisine verilmesin mi? Bu bizim hakkımız oysa çalışırken yemek yemek. Ama bunun yasa ile güvence altına alınması lazım. Bu tartışılacak bir hak olmamalı. Yasal olarak bu hakkım olsun, güvence altına alınsın, ona göre ben iletişim kurayım o işverenle yani. O hale gelmiş durumda.”
Biraz da hepimizin derdini soruyorum: “Peki emeklilik?”
“Emekli olamıyor. İsterse 20,30 yıl çalışsın. Bu da çok büyük sıkıntı. Mesela benim annem neredeyse yirmi yıla yakın çalıştı. Hiçbir sigorta yok. Bizim üyelerimiz de var. Temas ettiğimiz ev işçileri de var. Yani yirmi dört yıl, yirmi beş, otuz yıl çalışan ev işçileri var. Sigortasız. Yani bu korkunç geliyor insana.
“Zaten yaş ilerledikçe bir yerde işten çıkmak gide gidemiyor. Emeklilik hakkı, hiç tazminat, kıdem gibi şeyler yok. Çünkü zaten sigortasız çalışmış.”
“SGK avukatı işçinin karşısında durdu”
Örnek davaları hatırlatıyorum. Örnek kazanımları. Mesela ev işçisi Ayten Kargın, 13 yıl çalıştığı iş verenine dava açtı, hakkını istedi. 13 yılın 8 yılını, kanıtladı ve primini alacak.
Tülay Korkutan, Ayten Kargın’ın davalarını sendika olarak takip ettiklerini anlatıyor:
“İş sigortası yoktu. Hiçbir kayıt yok hatta. Sendika olarak davaya müdahil olmak istedik, kabul etmediler ama orada bulunduk yani sendika avukatımız, yöneticiler, ev işçileri. SGK avukatı ve işveren avukatı işçisinin karşısında durdu. İşveren avukatı dedi ki ‘sadece iki buçuk yıl’ çalışmıştır. Asılsız iddialarla iki buçuk yıl çalıştığına dair söylemde ve iddiada bulundu.
Hizmet tespit davası nasıl açılıyor?İmece Ev İşçileri Sendikası’nın takip ettiği çok sayıda hizmet tespit davası var.Ayrıca Sendika’ya Türkiye’nin her yerinden birçok yerden mahkemelerden müzekkereler geliyor. O müzekkereleri cevaplıyorlar. Diyelim bir ev işçisi işvereni dava ediyor. Hizmet tespit davası oluyor. Mahkemeler sendikaya bilirkişi olarak gördüklerinden yazı yazıyor, bilgi talep ediyor. Her ay en 20’ye yakın böyle başvuru geliyor mahkemelerden.Hizmet tespit davası açmak isteyen bir ev işçisi İmece Ev İşçileri Sendikası’na başvurabilir.Bu ülkede her mücadele olduğu gibi hukuk mücadelesi de böyle kısa süreli olmuyor. |
“SGK Sosyal Güvenlik Kurumu normalde nedir? İşçinin yanında olması ama davanın reddine dönük beyanlarda bulundu. SGK avukatı, iş vereni destekledi. Fakat biz Hem Ayten’in kendisinin mücadelesi hem sendikanın onun yanında olmasıyla davayı kazandık. Sekiz yılını aldık.”
“Peki nasıl kanıtladınız, 8 yıl çalıştığını?” diye şaşırıyorum:
“İşveren, Ayten ablaya notlar yazmış. ‘Ayten Hanımcığım işte şu işi yapın. Şurada şu var. Burada bu var. Yok camlar şöyle silinecekti’ böyle notlar yazmış.
“Ayten abla onları saklamış. Fotoğrafları var, birlikte çekildikleri. Sonra kapıcı şahit oldu, güvenlik görevlisi şahitlik yaptı. Oraya o siteye gelen başka ev işçileri tanık oldular. Öyle ispatlandı.”
Başka bir heyecan daha gözlemliyorum Tülay Korkutan’da. Bugün de bir ev işçisinin davası varmış. Onu anlatıyor hemen:
“Şerife ablamızın da duruşması var bugün. Antalya 2. İş Mahkemesi’nde. Şerife abla da 14 yıl çalışıyor. Bir anda kapıya bırakılıyor. O da hizmet davası hizmet tespit davası açtı. Yaklaşık dört yıl oluyor. Sürüyor davası.”
Resmi olarak sendikaya üye olamıyorlar
Çoğunluk gibi ben de sendikanın üye sayısını merak ediyorum, soruyorum. Bu sefer başka bir sorun daha karşımıza çıkıyor. Çünkü ev işçileri sigortaları olmadığı için sendikalı da olamıyor.
Korkutan, sadece dava açarak değil mücadeleyi sorunu toplumsal hale getirerek de mücadele ettiklerini söylüyor:
“Öbür türlü sadece tek başına dava açmayla dava takip etmeyle olmuyor. Bunun ayağına da yani pratik ayağını da kurmamız lazım. Biraz bunu yapmaya çalışıyoruz. Ev işçisi bir arkadaşımız da bir sorun yaşıyorsa mutlaka bize ulaşsın. Kesin yapabileceğimiz bir şey olur birlikte.”
“Peki şunu da merak ediyorum. Bu kadınlar sen uzun süredir de oradasın ya. Sendikaya dahil oldukça dönüşüyorlar mı?” diye
İzleme önerisi |
sorduğumda Korkutan tek kelime ile yanıtlıyor:
“Müthiş” ve ekliyor:
“Ben kendim dönüştüm zaten. Ve bir sürü kadının dönüştüğüne şahitlik ediyorum. Mücadele öyle bir şey zaten. Her mücadelede olduğu gibi hele ki kadın mücadelesi.
“Bir ev işçisi arkadaşımız hiç bu zamana kadar kendisi için hiç
bir şey yapmamış. Çalışmış, eve götürmüş. Çocuklarını okutmuş, kirasını ödemiş. Evi geçindiriyor, ama kendisi için hiçbir şey yapmamış.
“Bir gün, bir gazeteciye röportaj verecek, ev işçisi olarak sonrasında şunu dedi: ‘Ben kendim çok güzel iyi hissettim. Kendimi ne kadar iyi ifade edebiliyormuşum. Yaşadığım sorunları ifade edebiliyorum. Kendim için bir şey yaptım. Ben bu sorunları yaşıyorum ve bunun için mücadele ediyorum’
“Bir de tekim, yalnızım gibi hissediyoruz ama öyle değil. Ortaklaşıyoruz mücadele ettikçe. Çok güçleniyoruz. Birileri bizim için bir şey yapmaz. Önceden işçi değildi. Kendine yardımcı ya da bazen ev işçisiyim bile gündelikçiyim. Bunu bile demeyen ev işçileri bugün ev işçisiyim ve haklarım var. Beni görün dediği noktalar var.
“Aslında dünya ekonomisini, Türkiye ekonomisine çok ciddi katkısı var, ev işçilerinin yaptıkları işin. Çünkü o işler olmasa doktor doktorluğunu yapamaz. Fabrikatör git işini yapamaz. Oradaki işler dönmez. Çocuklar okula gidemez. O yüzden çok ciddi bir toplumsal üretime de katkısı var ev işçilerinin yaptığı işin. Ama yeteri kadar şey değil değer görmüyor. Aşağılanıyor. Ayrıca göçmen işçi kadınların da çok fazla sorunu var. Onlar her anlamda kayıtsız.
“Onun dışında düşüp yaşamını yitiren arkadaşlarımız var. Sakat kalan meslek hastalığı bir meslek hastalığı olarak da sayılmıyor. Çünkü sigortası yok ki hastane meslek hastalıkları hastanesine gitse tespit ettiremez, sigortasının olması lazım. Bel fıtığı, menüsküs, astım gibi…”
“En son olarak ne söylemek istersin?” soruma da yanıtı net:
“Çoğu ev işçisi ve insanlar ‘ev işçilerinin sendikası varmış?’ Bilmiyorlar. Ama ev işçileri sendikası var ve hakları var ev işçilerinin. O yüzden ev işçileri yalnız değil. Mutlaka çevrelerinizdeki ev işçilerini bizimle temas kurmalarını, haklarının olduğunu bahsedelim.”
Neden 16 Haziran Ev İşçileri Günü Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 16 Haziran 2011 tarihinde “Ev İşçilerine İnsanca İş Sözleşmesi”ni kabul etmesiyle ev işçilerinin asgari hakları tanındı.Konferansta 16 Haziran tüm dünyada Ev İşçileri Günü olarak ilan edildi.Kararın ardından Uluslararası Ev İşçileri Ağı, tüm devletleri bu sözleşmeyi imzalamaya davet etti.İmzacı ilk devletler Uruguay ve Filipinler olurken Türkiye henüz sözleşmeyi imzalamadı.Bu doğrultuda ülkede ev işçilerine yönelik sözleşmeye bağlı yasal düzenlemeler yapılmadı. Bu yılın sloganı ise ‘Ev işi iştir, ev işçisi İşçidir!’ oldu.Ev işçilerinin talepleri Tüm ev işçilerine koruma sağlamak ve halk sağlığı yararı açısından diğer işçilerin yararlandığına eşdeğer bir koruma sağlamak ile tüm yetkililer yükümlüdür. Bu yaklaşım, 2011 tarihli ve 189 No’lu ILO Ev İşçileri Sözleşmesi’nde belirtiliyor.TIKLAYIN – ILO 189 NO’lu Sözleşmeyi okuyun*İşsizlik yardımlarını, ev işçilerini kapsayacak biçimde genişletmek. Yeni korona virüsün yayılmasını sınırlamak için hükümetler, işsizlik yardımları getirmek suretiyle ev işçilerine destek olmalıdırlar.*Sosyal koruma kapsamını, kayıt dışı ev işçilerini de kapsayacak şekilde genişletmek.*Ev işçilerine ev işlerine gittikleri vakit; koruyucu gereç ve yeterli bilgi salgın bilgisini sağlamak.*Çocuk bakımı, eş/partner bakımı, yaşlı, engelli, hasta bakımı, ev işleri sadece kadınların sorumluluğu değildir. Eşit bir iş bölümü için devleti, işverenleri ve erkekleri sorumluluğa davet ediyoruz.*Kayıt dışı çalışan emekçi kadınlar açıklanan ekonomi destek paketlerinden yararlanamadılar. Çünkü kayıtlı istihdama odaklı destek paketler sunuldu.*Kayıt-dışı, mevsimlik, geçici süreler çalışanları, ev işçilerini ve göçmenleri dışarıda bırakan kayıtlı çalışmaya odaklanan bu destek paketlerini kayıt dışı alanlarda istihdam edilen ev işçiliği başta olmak üzere tüm çalışanları kapsayacak şekilde koşulsuz genişletilmesini talep ediyoruz. |
Evrim Kepenek
bianet kadın ve LGBTİ haberleri editörü. bianet stajyerlerinden. Cumhuriyet, Birgün, Taraf, DİHA, Jinha, Jin News için çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı. “Okulun Duzi” belgeselini yönetti. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye & Karadeniz’den Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara katkı sundu. 2011 Musa Anter Gazetecilik ödülü sahibi. İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği bölümünden mezun oldu, eğitimine Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde devam etti.