Posta ile elimize ulaşan MKP 3. Kongre Belgelerini, sosyalist basın sorumluluğu ile yayınlıyoruz. Yazıları MKP MK Perpektif yazısı ve 3.Kongre Kararları olarak 2 ayrı kategoride her gün yeni seçimleri yayınlayacağız. Devrimci Demokrasi Yayın Kurulu
***
Emperyalizmin küreselleşme evresi” yada “küresel emperyalizm evresi” toplumsal ve iktisadi realite ve temel yasalardan kopuk “evre” üreticileri ve savunucularının hiçbiri emperyalizmin nitelik olarak değişime uğradığına dair hiçbir yeni niteliğini savunmayı başarmış değiller. Sadece söyledikleri “sermaye daha fazla merkezileşti, sermaye ihracatında egemenlik kurmada, üretimde, dolaşım hızında ve spekülasyonda daha arttı vb. vs.” öteye gitmiyor. Bütün bunlar nicelik değişimler olup emperyalist kapitalizmin niteliğini değiştirecek gelişmeler olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Reformistler sınıf işbirliğini gizlemek için tıpkı Kautsky vari yeni “ultra” evreler üretmektedirler. Kapitalizmin en yüksek tekelci aşaması emperyalizm evresi Lenin’in yaşadığı dönemden bu günle karşılaştırdığımızda henüz başlangıç evresi denilebilir, zira
kapitalizmin son aşaması emperyalizm gerçek anlamda sona doğru ileri hareketini tamamlamak üzere yeterli yolu kat etmiştir. 20. yüzyılın ilk çeyreği emperyalizmin başlangıcıydı, 21. yüzyılın ilk çeyreği ise emperyalist barbarlığın sona yaklaştığını göstermektedir. Zamana yayılmış bu kriz emperyalist kapitalizmin daha önceden nitelikleri açığa bildiğimiz krizidir. Yine aşırı üretim, yine tekel karlarını korumak için bloklaşmalar ve keskin rekabet, bir kez daha dünyayı paylaşma savaşına hazırlanma ve yine emtiaların ana alıcıları olan milyarlarca emekçinin yaşamının sürekli kötüye gitmesi ve yine faşizmin yükselişe geçmesi. Yine emperyalist sömürgecilerin güçsüz ülkeleri işgal etmesi, ordu ve silah zoruyla boyun eğdirilmenin dayatılması, milyonlarca masum insanın dijital teknoloji ile donatılmış silahlarla, kimyasal gazlarla yok edilmesi. Birinci ve ikinci dünya emperyalist savaşlarından farklı olarak bugün modern soykırım televizyonlarda her gün sunularak normalleştirilmesi politikası; işte kapitalizm budur. Kapitalizm çürümüştür.
Çözüm sosyalist devrimdedir. “Komünizm öldü” naraları atılsa da kapitalizmin işçi sınıfının yararına dünya ekonomisine çözüm üreten bir sistem olamayacağı apaçıktır. Kapitalizmi yok ederek kurulacak sosyalist iktisadi sistem emekçilerin toplumsal yaşamında proleter demokrasinin ileriye doğru
her adımında insanca yaşam ve insanca paylaşma yeniden anlam bulacaktır. Emperyalizm dünya halkları ve ezilen uluslarının baş düşmanıdır. Ortadoğu, Afrika, Asya’da artan derecece işgaller, soykırım boyutunda kitlesel katliamlar emperyalizme karşı kitlelerin öfkesini alabildiğince büyütmüştür. Ulusların
gerçek anlamda özgürlüğü ancak sosyalist devrimle mümkündür. Mevcut şartlar çerçevesinde değerlendirildiğinde başka türlü ezilen ulusların emperyalizmin baskısından her hangi bir kurtuluş yolu yoktur. Kapitalizm istisnasız her ülkede artan oranda işsizler kitlesinin büyümesine çare
bulamamaktadır. Dünya halkları hiç olmadık kadar geniş bir isyan dalgasına adım atmış durumdadırlar. Günümüzde etkileri ağırlaşarak devam etmekte olan ekonomik bunalım
sonuçları şimdiden kestirilemeyecek boyutta önemli ve kapitalizmin yapısal
genel krizi özelliği taşıdığı unutulmamalı. Ekonomik bunalıma geniş yer ayırmamız toplumsal yaşamı ve siyasi mücadeleyi de derinden etki altına alması ve alacak olmasındandır.
Kapitalizmin Krizi Emperyalist Dünya Savaşı Tehlikesini Yakınlaştırmıştır. Her krizin savaşa neden olamayacağı bilinir ama genel bunalımların kapitalizmi savaşa ittiği de bir o kadar iyi bilinir. Savaşlar kapitalist dünya iktisadının temelinde var olan çelişmelerin ve bilmelerine rağmen üstesinden gelemedikleri bu şiddetli çelişkilerin sonucudur. Dünya kapitalizmi günümüze kadar görüldüğü gibi ilerledi ama bu ilerleme çelişkisiz, düzenli ve eşit bir biçimde değildir. Kapitalizm bunalımları dünya savaşlarıyla, soykırım, istila, işgallerle ilerlemiştir. Bu somut olgular onun ne derece şiddetli çelişmeler taşıdığını göstermesinin yanında eşitsizlik yaratmadan, savaşa başvurmadan yapamayacağını da kanıtlamaktadır.Pazarlara güçleri oranındaki hakimiyet ve enerji kaynakları üzerinde kurulan egemenlik son sınırına vardığı için emperyalistler tek tek ülkeler ve oluşan bloklar kendi yararına durumu yeniden değiştirmek ve hakimiyetini tesis etmek pastadan en büyük payı almak için zora dayalı girişimleri işlevleştirmektedirler. Yeniden dünya halklarının tanıklık ettiği olgu tam olarak budur. Dünya pazarlarında yeni bir hakimiyet savaşı sürecine girilmiştir. Irak’ın işgal edilmesi, Suriye, Ukrayna, Libya, Yemen gibi ülkelerde anlatılmaz bir vahşetle sürdürülen “iç savaş”lar emperyalist devletlerin (ve onlara yedeklenen komprador bölgesel güçlerin kendi kuvvetleriyle uyumlu yada kuvvetlerini aşan hedefleri de unutulmadan) hammadde, gaz ve petrol rezervleri ve pazarlar üzerinde mutlak kontrolü kendi lehlerine savaş yolu ile çevirme girişimleridir. Tek tek ülkelerde veyahut da bölgesel düzlemde yaygınlaşan ama dünya sorunu şeklinde süren küçük küçük savaşlar daha büyük bir emperyalist dünya savaşının habercisidir.
Ayrıca kapitalizmin ekonomik ve siyasi krizi büyük emperyalist ülkelerin pazarlar üzerindeki hakimiyeti kendilerinden yana çevirme teşebbüslerinin sertleşmesi olgusunun sürmekte olan savaşlarda rahatlıkla görülebilmesinin yanında bu ülkeler açık açık kendi evlerinde faşizmi güçlendirmektedirler. Biçimde de olsa savunmak zorunda oldukları işçi sınıfının demokratik, özgürlükçü ve ekonomik kazanımları törpülenmektedir. Tekelci sermayenin mobil gücü olarak donatılan IŞİD, El Kaide vb. İslamcı gerici örgütlerin saldırılarıyla oluşturulan algı ile zemini hazırlanan “anti-terör” yasaları bu ülkelerde işçi sınıfına yönelik “içte huzur” dışta saldırganlık ve savaş politikasıdır.
devam edecek…
Yorumlar kapalı.