Dünyanın dört bir yanında aşırı sağ politikaların yükselmesi kamusal hizmetleri hedef alıyor, 2 milyar kadının sosyal haklardan mahrum yaşadığı dünya tablosunda kadınlar güvencesiz şartlarda yaşıyor.
Geçtiğimiz sene içinde kadınlar, ekonomik ve politik gelişmeler sonucunda güvencesiz yaşam koşullarına mahkum oldu. Dünyada “seçimler yılı” diyebileceğimiz bir süreç geride kaldı. ABD seçimlerinde Trump’ın kazanması ve AB seçim sonuçları, aşırı sağ politikaların güçlendiğini, güvencesiz çalışmanın arttığını, sosyal haklara saldırıların yoğunlaştığını ve kadına yönelik şiddetin tırmandığını gösterdi. Yeni yayımlanan 2024 yılı BM’nin ‘sürdürülebilir kalkınma amaçları değerlendirme raporu’ da bu tabloyu gözler önüne seriyor.
HER 10 DAKİKADA BİR KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR
BM’nin 2024 sürdürülebilir kalkınma amaçları raporuna göre, tüm dünyada 15-49 yaş arası her 8 kadından biri aile veya partnerleri tarafından cinsel ya da fiziksel şiddet görüyor. Bu oran, Afganistan, Gine ve Kongo gibi 13 ülkede her 3 kadından 1’ine çıkıyor. Her yıl, 15 yaş üstü en az 245 milyon kadın ve kız çocuğu şiddet görüyor ve her 10 dakikada bir kadın veya kız çocuğu, yakınları veya partnerleri tarafından öldürülüyor.
TRUMP’IN ‘AİLE VİZYONU’ PROGRAMI
Aşırı sağın yükselişinin dünyanın farklı ülkelerinde “Aileyi güçlendirme” söylemi örtüsü altında kadın düşmanı, kadınların kazanılmış haklarını gasbeden politikalara dönüşüyor. Örneğin daha birkaç gün önce Brezilya’da Kongrenin alt kanadındaki Anayasa ve Hukuk İşleri Komitesi tüm durumlarda kürtajı yasaklayan bir yasa tasarısı onayladı, tasarıyı kabul etti. Önümüzdeki yılın başlarında bu konu ile ilgili özel kurulan bir komisyonun tartışmalara başlaması bekleniyor. Keza kürtajın yasaklanması Arjantin gibi farklı Latin Amerika ülkelerinde gündeme gelmesinin yanı sıra birçok AB ülkesinde de tartışıldı. Hatırlayalım; 2022’de İtalya seçimini kazanan Giorgia Meloni’nin itirazı üzerine bu sene G7 zirvesinin bildirgesinden “güvenli ve yasal kürtaj” ifadesi çıkarıldı.
ABD seçimleri sonrası Trump’ın başkan seçilmesi, sadece ABD’deki kadınlar ve LGBTİ’leri değil, tüm dünyada yükselen sağ politikaları etkiledi. Trump’ın seçim sürecindeki en önemli kampanyalarından biri “aile vizyonu”ydu. Bu, özellikle sağlık hizmetlerine erişim ve kürtajın kadınlar için daha zor hale geleceğini gösteriyor. Şu anda ABD’nin 14 eyaletinde kürtaj yasak. Trump’ın 2025 için hazırladığı 900 sayfalık politik ajandasında, eğitimde ciddi müfredat değişiklikleri öngörülüyor. Bu değişiklikler arasında, LGBTİ’lerin, cinsiyet ve cinsiyet rollerinin derslerden çıkarılması ve LGBTİ öğrenciler için psikolojik desteğin kaldırılması yer alıyor.
2 MİLYAR KADIN VE KIZ ÇOCUĞU SOSYAL HAKTAN MAHRUM
Dünyada aşırı sağ politikaların ilk saldırdığı alan kamusal ve sosyal haklar oluyor. Savaş ve askeri harcamalar, Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail’in Filistin’e saldırıları nedeniyle artarken, kamusal hizmetler ve kadınlara ayrılan bütçeden kesintiye gidiliyor. BM’nin 2024 raporu, 2 milyar kadın ve kız çocuğunun sosyal haklardan mahrum olduğunu ve neredeyse hiçbir sosyal haktan yararlanmadığını belirtiyor.
Dünya genelinde kadınlar ciddi açlık ve yoksullukla karşı karşıya. BM 2024 raporuna göre, 47.8 milyon kadın açlıkla mücadele ediyor, bu da dünya genelinde kadınların yaklaşık yüzde 27’sinin aç olduğunu gösteriyor. Ayrıca 24.3 milyon kadın aşırı yoksullukla mücadele ediyor. Kamusal ve sosyal haklardaki kesintiler, yoksulluğun artışı, özellikle kız çocuklarının eğitimine olumsuz yansıyor.
Rapor, dünyada 119.3 milyon kız çocuğunun eğitimin dışında kaldığını gösteriyor. Kız çocuklarının yüzde 39’u lise eğitimini tamamlayamazken, 2024’te 20-24 yaş arasındaki kadınların yüzde 18.7’sinin 18 yaşından önce evlendirildikleri gözlemleniyor.
BAKIM YÜKÜ VE ESNEK ÇALIŞMA DÖNGÜSÜ
Kamusal haklara saldırılar, kadınlar üzerindeki bakım yükünün ağırlaşmasına neden oluyor. Kamu hizmetlerinin kesilmesi ve yoksulluğun oluşturduğu şartlar kadınları esnek ve güvensiz çalışmaya itiyor. AB’nin düşük gelirli ülkeler olarak kategorize ettiği Afganistan, Burkina Faso, Burundi, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Güney Sudan ve Haiti gibi ülkelerde kadın istihdamının yüzde 91.1’i kayıt dışı. Alman Sendikalar Birliği (DGB) Genel Başkanı Yasmin Fahimi’nin yaptığı son açıklamaya göre kamusal harcamalara kısıtlılık getiren Almanya’da her üç kadından biri esnek çalışıyor. Ücretlerdeki eşitsizlik de verilere yansıyor. 2024’te dünya genelinde kadınların yüzde 20’si aynı işte çalıştığı erkeklerden daha az ücret alıyor.
Women’s Budget Group’un 2024 raporuna göre, İngiltere’de kadınların yaklaşık yüzde 4’ü sıfır-saatlik sözleşmelerle çalışıyor. Bu sözleşmeler, patronun düzenli maaş garantisi vermeden sadece çalışılan saatler için ödeme yapılmasını öngörüyor. Ayrıca, yarı zamanlı çalışanların yüzde 72’si kadınlardan oluşuyor ve bu oran geçen yıla göre artmış.
YENİ MÜCADELE SÜREÇLERİ
Kadınların esnek ve güvencesiz işlerde çalışma oranı neredeyse tüm dünyada artarken bu sürecin şiddet oranlarına da yansıyor olması şaşırtıcı değil. Bu süreç kadınlar açısından elbet yeni mücadele süreçlerini de ortaya seriyor. Örneğin 25 Kasım’da Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun iş yerinde tacize karşı sözleşmesini imzalamayan İsviçre’de 10 bin kişiyi aşkın kadın, sendika ve demokratik kitle örgütü, “Şiddetten Çıkış Yolları” şiarıyla güvencesiz çalışmaya ve şiddete karşı 16 günlük kampanya örgütledi, sokağa çıktı.
Kaynak: Evrensel / Ela AVA