DİPTEN GELEN DEVİNİME DEVRİMCİ HAREKET HAZIR MI? 

Fetih Doğan Koç

Devrimci durumun olgun olduğu ve iyi olduğu bir süreçten geçiyoruz. Buna karşın devrimci örgütlerin durumu ise tabir yerindeyse en kötü durumunu yaşamaktadır. 

Tabi, devrimci ve komünist hareketlerin bu duruma düşmesinin tek sorumluları elbette kadrolardır. Kadro harekete yön verendir. Devrimci ve komünist örgüt ve partilerin gelişmesinde ve zayıflamasında önder kadroların tayin edici durumuna bağlıdır. Dolaysıyla, devrimci durum iyi ve olgunken devrimci hareketlerin tersi bir duruma düşmesi tamamen kadro meselesinden kaynaklanmaktadır.

Mevcut gerici sisteme karşı toplumsal muhalefetin gün be gün büyürken ve altan gelen büyük dalgalar görünürken devrimci ve komünist hareketlerin can çekişmesi tamamen o hareketin kadroların rolü tayin edicidir. Devrimci harekete ciddi bir kadro sorunu olduğu eşkardır. Devrimci ve komünist harekete kadro iyimser, iyi niyetli ve mülayim olmak değil, dava kadrosu olunmalı ve devrimi örgütlemeli, gelişmeleri iyi ve doğru analiz etmeli ve örgüte perspektif sunarak faaliyetçilerini donatıp motive ederek kitleleri harekete geçirmelidir. Ama ne yazık ki bugün kadrolarda bu durum tam tersidir.

Devrimci kadro politik rol oynayan, birey ve toplumu örgütlemesini sağlayan, örgütü politik ve siyasal alanda canlı tutan, örgütün gelişmesi için canla çalışan ve her alanda örgüte müdahale eden, var olan sorunları anında ve yerinde çözmeye çalışan devrim davasına adanmış profesyonel bir figürdür. Devrimci örgüt ve partilerde bu özelikleri taşıyan kadro hemen hemen yoktur diyebiliriz. O özelikleri taşıyan kadrolar olsa tabi ki devrimci ve komünist örgüt veya partinin rengi ortaya çıkar, ezilen ve yoksullaşan halkların ve kitlelerin içinde nufus eder.

Asgari ücret açlık ücreti olan Türkiye de devrimci hareket bir ivme ilerlemiyorsa, bir gelişme sağlayamıyorsa elbette komünist ve devrimci örgüt ve partiler de vahim bir durum var demektir. Bu durumu kadroların beceriksizliklerinden ve yetersizliklerinden ayrı ele alınamaz bir gerçekliktir.

Genel anlamda ve her yönüyle krize girmiş ve batmış bir ülkede devrimci hareketler de bir kıpırdanışın olmaması ciddi bir sorundur. Dolaysıyla bu sorunun tek sorumlusu elbette kadrolardır.

Türkiye Kuzey Kürdistan da ekonomi kriz ve devrimci durum:

Dünya ekonomisinde yaşanan krizler göstermektedir ki her krizin kendine özgü nedenleri (haksız savaşlar ve ekonomi rekabet) ve etkileri vardır. Kapitalist sistem kriz sistemi olduğunu her kes bilmekte. Konu dağılmasın diye detaylarına girmeyeceğim. Türk devletinin içine düştüğü son durumu ve buna pareler olarak devrimci durumu ne durumda yazının akışı içerisinde değerlendireceğiz. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde karşılaşabileceği risk faktörleri tahmin edilmeyecek derecede vahim bir durum yaşanıyor – yaşanacaktır.

Türkiye Kuzey Kürdistan da işsizlik yirmi milyonu aşmış durumda. Evine ekmek götürmeyen on binlerce insan var. Her gün bu oran daha büyümekte. Türk lirası her gün değer kayıp ederken dolar ve euro zirve yapmakta. Ezilen yoksuların isyanı Sokaklarda, mahallelerde, semtlerde, fabrikalarda, okul ve Üniversitelerde her an patlamaya hazır bir bomba gibi durmakta. Bu kabaran halk yığını devrimci ve komünist hareket de örgütlenip öfkesini isyana dönüştürmeyi beklemekte. Ama devrimci örgüt ve kurumlar bu durumu değerlendirecek ve analiz edip devrimci savaşa dönüştürecek kadrolara sahip olmadığı açık bir gerçeklik olarak önümüzde durmakta.

Sınıf endeksli mücadeleyi örgütlenmeyen kadrolar, burjuva kulvarında kulaç atan ve dönemsel çıkarına göre devletin farklı burjuva klikleriyle kol kola giren HDP’nin denetimine girerek, komünist parti ve devrimci örgütlerin gerçek amaçlarından saptırarak tamamen tasfiye etkilerin veya edeceklerini ya farkında değiller, ya da komünist partisi ve devrim davasını sürdürecek çapları yoktur.

Komünist ve devrimci örgüt ve partileri, aynı fikirde ve düşüncede olanların gönüllü olarak oluşturdukları bir mücadele birliğidir. Bu birlik işçi sınıfının, emekçi köylülüğün ve emekçi aydınların ileri, mücadeleci unsurlarını birleştirir.

Komünist partisi ve devrimci örgütler, hiçbir koşul altında, saflarında pasif, kayıtsız,özel yaşamı olan, örgüt kararlarının gerçekleştirilmesi için mücadeleye aktif olarak katılmayan kadroya tahammül edemez. Böylesi unsurların partikadrosu olması durumunda bu, partinin veya örgütün önemli bir hatasının başlangıcı olur. Zayıf kadro devrim davasını her şeyi oluruna bırakır. Onda mücadele ateşi, sınıfın davasını bir adım ileriye götürme duygusu ve inancı yoktur. O, bir devrimcisavaşçının, bir komünistin özelliklerine sahip değildir. Gerçek komünist ise kelimenin tam anlamıyla, mücadele insanıdır. Bir komünist ve devrimci kadro için partinin çıkarları ve ezilenlerin çıkarı için onun yaşamının tamamını oluşturur. Gerçek komünistve devrimci kadro için partinin çıkarları parti ve örgütkararlarının uygulanması anlamına gelir. Parti ve örgüt kararlarının uygulanması için mücadeleetmek, gerçek komünist ve devrimci kadro açısından en önemli görevdir. Bunun dışında başka bir yaşamı da olmaz-olamaz.

Devrim davasına donanımlı olmayan komünist ve devrimci örgütlerin kadroları kitleleri örgütleyip ayağa kaldıramaz ve ezilen halkların davasına önderlik yapamaz.

Komünist kişiliği taşımayan, devrimin davasına donanımlı olmayan kadrolar kibirlidir, sekterdir, alıngandır, ekonomisttir, tüccardır, ve bir bütün olarak kişisel çıkarını önde tutar ve kendini ona göre konumlar. En ufak eleştiriye tahammülü yoktur. Kendinden başka kimseyi görmez ve herkesi küçümser.

Dolaysıyla, Türkiye Kuzey Kürdistan da dipten gelen devinime bugünkü komünist ve devrimci örgütlerin kadroları da önderlik yapamazlar. Ancak bu devinime uzaktan izleyici olarak izlemekle mükellef olacaklardır.

Sonuç olarak;

Türkiye ve Kuzey Kürdistan da, gerici sisteme karşı gelişen yığınların öfkesini mevcut devrimci ve komünist hareketler önderlik edemeyeceklerdir. Bu, yükselen ezilenlerin sesine sesiz kalan devrimci ve komünist hareketler, kendi yayın organları olan gazete ve İnternet sitelerinde bolca yazıp çizeceklerdir.

Mevcut AKP ve Erdoğan iktidarına karşı gelişecek eylemler, yani sokak, öğrenci, işçi, emekçi, köylü ve bir bütün genel olarak gerçekleşecek direnişlere yine burjuvazinin Kemalist kliği ve ortakları sahiplenerek kitlelerin devrimci öfkesini dindirecektir. Aynı zaman da bu kitlenin desteğiyle iktidara geleceklerdir. Bu, onların başarısı değildir. Bu başarıyı burjuvaziye sağlayan devrimci ve komünist parti ve örgütlerin kadroların yetersizliğinden kaynaklanan başarıdır. Çapsız kadrolar gelişen kitlelerin devrimci öfkesini devrimin çıkarına örgütleyemez. Hatta var olanı da tüketir. Tükettikten sonra kenara çekilir ve tüm suçu da başkalarına atar.

Sonuç olarak, gelişen devinime mevcut komünist ve devrimci hareketin kadroları sadece dürbünle uzaktan gözetler.

Yani, dipten gelen devinime komünist ve devrimci hareket hazır mı?

Cevabımız: hayır hazır değil!

Elli yıllık geçmişe bakıldığında “hayır” cevabı acı bir cevaptır. Ama gerçeklik bu.

Dipten gelen yeni bir devrimci nesil bu devinime önderlik edecektir.

Exit mobile version