Cumartesi Annelerinin adalet arayışı, 1006’ncı haftada da devam etti. Bu haftaki açıklamada 1995 yılında kaybedilen Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’un akıbeti soruldu.
Basın metnini Cumartesi İnsanı Sebla Arcan okudu. Sebla, Edip ve Orhan’ın 7 Haziran 1995 tarihinde buluştuğunu ve Amed’de Yeşilçınar Çay Bahçesi’nde oturdukları sırada Beyaz Toros marka bir araçla gelen sivil giyimli, silahlı ve telsizli üç kişinin ‘ifadeniz var, karakola gideceğiz’ diyerek, onları Beyaz Toros’a bindirdiğini hatırlattı.
Sebla, “Gözaltına alındıklarını ve Beyaz Toros’la götürüldüklerini gören çok sayıda tanık vardı. Ancak bu yaşananlar inkâr edildi. Ailelerin ve İnsan Hakları Derneği’nin bugüne kadar ilgili kurumlara yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’den bir daha haber alınamadı. Olaydan 10 yıl sonra, 2005 yılında JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın itirafları basına yansıdı. Abdulkadir Aygan, itiraflarının bir bölümünde JİTEM’in Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ü sorguladıktan sonra infaz ettiğini, bedenlerini Silopi Yolu üzerinde bir dere kenarına gömdüğünü söyledi. Abdulkadir Aygan, olay yerini detaylarıyla tarif etti” dedi.
İHD’nin bunun üzerine olay yerinde incelemelerde bulunduğunu ve 2005 yılında Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduğunu dile getiren Sebla, “Savcılık, Abdulkadir Aygan’ın söz ettiği yerde 28 Haziran 1995’te gömülen iki kişiye ait ceset bulunduğunu ve belediye aracılığıyla Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildiklerini tespit etti. Aileler de soruşturma dosyasındaki ölü beden fotoğraflarının Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’e ait olabileceğini beyan etti. Savcılık kararı ile açılan söz konusu mezardan dört kişiye ait kemikler çıktı. Alınan kemik örnekleri kimliklendirme çalışması için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Ancak Adli Tıp Kurumu, yapılan DNA testi sonucunda kemiklerin Aksoy ve Cingöz aileleriyle eşleşmediğini açıkladı. Gözaltında kaybedilişlerinin 29. yılında yargı makamlarını Edip Aksoy ve Orhan Cingöz dosyasında yeniden etkin bir soruşturma ve kovuşturma başlatarak maddi gerçeği açığa çıkarma ve adaleti sağlama görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Ardından Edip Aksoy’un kızı Beritan’ın gönderdi mektup okundu. Mektubu Cumartesi İnsanı Zeynep Yıldız okudu. Mektup şu şekilde: “Ben Beritan Aksoy. Birlikte çıktığımız bu uzun ve zorlu yolda, her birinizin yaşadığı acıyı, umudu ve kararlılığı en derinden hissediyorum. Babam Edip Aksoy’un 7 Haziran 1995’te kaybedilmesiyle başlayan mücadelemde sizlerle yan yana olmak bana güç veriyor. Babamın akıbetini öğrenme ve adalet arayışım yıllardır sürüyor. Bu arayış sadece kişisel bir kaybın peşinde koşmak değil, aynı zamanda hak ve adaletin tesisi için verilen bir mücadeledir. Bu mücadelede yalnız olmadığımı bilmek, dayanışma içinde olmak bana her zaman güç verdi. Her birinizin hikayesi, acısı ve mücadelesi benim hikayem, acım ve mücadelem oldu. Cumartesi Anneleri olarak yıllardır Galatasaray Meydanı’nda, Koşuyolu Yaşam Anıtı önünde toplandık, sessizliğimizle haykırdık, adalet istedik. Sesimizi duymayanlara inat hep birlikte dimdik durduk.
Babamın kaybolduğu gün, o gün sadece babamı değil aynı zamanda çocukluğumu, güven duygumu ve ailemizin bütünlüğünü kaybettim. Babasız büyümenin getirdiği zorluklar ve acılarla başa çıkmaya çalışırken, aynı zamanda güçlü ve kararlı olmayı öğrendim. Onun hatırası benim için her zaman bir ilham kaynağı oldu. Babamın kaybolması, beni adalet arayışında daha da kararlı kıldı ve bu mücadelede yalnız olmadığımı bilmek bana güç verdi. Sevgili Cumartesi İnsanları, her birinizin yaşadığı acıyı ve kaybı çok iyi anlıyorum. Fiziki olarak yanınızda olamasam da, kayıplarımızın anısını yaşatmak ve adalet arayışımızı sürdürmek için her zaman mektuplarla bu meydanda olacağım ve bulunduğum her yerde babalarımızın, annelerimizin, yakınlarımızın hatırası önünde saygıyla eğilip, adaletin sağlanması için mücadelemi sürdüreceğim. Bir gün kayıplarımızın akıbetini öğrenip, adaletin yerini bulacağına olan inancımızı asla yitirmeyelim.”