“Cezayir Deklarasyonu” | Filistinli güçlerin 14. birlik denemesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Her şeye rağmen, Cezayir Deklarasyonu, ”Zafere kadar devrim” şiarının yeniden telaffuzuna sahici bir anlam katan önemli bir adım, Filistinli güçler arasında başarı umutlarını canlandıran bir sinerjinin doğuş fırsatı olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.

Cezayir’de 14 Filistinli gurubun bir araya gelerek açıkladıkları ”Yeniden birleşme [‘lem şeml’] ve safları sıklaştırma” deklarasyonunun zamanlaması Filistin mücadelesinin ihtiyaçları kadar Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbün’ün, bölgesel ve küresel ölçeklerde süre giden krizler, çatışma ve anlaşmazlıklara yönelik siyasal hattına Arap dünyasının onayını kazanma iddiası bakımından taşıdığı önemle de ilgiliydi.

Filistin davası, Arap Zirvesi
ve Cezayir’in liderliği

Tebbün’ün, en son Mart 2019’da Tunus’ta toplanan ve COVID 19 nedeniyle, üç yıldır ertelendikten sonra Kasım başında Cezayir’de toplanması kesinleşen Arap Birliği zirvesine ne denli önem atfettiği bu konudaki sayısız açıklamalarından biliniyor.

Deneyimli siyasetçi Tebbün başta Filistin davası olmak üzere Suriye, Batı Sahra sorunu ve diğer Arap ülkeleri arasında süre giden kırgınlık ve anlaşmazlıkları bu zirvede çözerek çıkmanın Arap Zirvesine alışıla gelmişin ötesinde ciddi bir ivme katacağını biliyor ve adımlarını başarılı bir zirvenin Cezayir’e ve Cezayir’in siyasi liderliğine Ortadoğu’da olduğu kadar Kuzey Afrika’da da büyük itibar kazandıracağını görerek atıyordu. Bunlar toplanacak  zirvenin gündem konularından anlaşılıyor. Filistinli güçlerin birliğine yönelik “Cezayir Deklarasyonu”, bu bağlamda zirvenin başarıyla sonuçlanmasına katkıda bulunacak en önemli adımlardan biri olarak Cumhurbaşkanı’nın özellikle ilgilendiği bir girişimdi.

Cezayir, Zirve’nin başarısına katkıda bulunacak hiçbir adımı ihmal etmediği gibi, Zirve’de pürüz oluşturacak konuları da gündem dışına aldı: Örneğin Suriye’nin, “camia”ya yeniden dönüşüne istenen onay, Arap Birliği’nden onay alamayınca bu konuda ısrardan vazgeçilirken Fas’la Batı Sahra anlaşmazlığını öne çıkarmaktansa, Fas Kralı 6. Muhammed’in Zirve’ye davet edilmesi de bu yaklaşımın başka bir tezahürüydü.

Cezayir, Zirve hazırlıkları içinde ”Arap Baharı” süresince, Filistin halkının kurtuluş davasının gündemin alt sıralara gerilemesini fırsat bilerek İsrail’le “normalleşmek” için sıraya giren Arap yönetimlerinin tersine, Filsitin’le dayanışmasını bu Zirve’yle daha görünür kılmak hedefiyle gündem yaptı. Bunun, İsrail ve kimi Arap devletlerini memnun etmese de, Filistin halkını ve Arap halklarını memnun ettiği bir gerçek.

Tebbün, Ocak-Nisan 2021’de, Filistinli güçlerle, özellikle El Fetih ve Hamas’la yapılan istikşafi görüşmelerin ardından, devreye girerek, Filistinlilerin ulusal birliğini sağlamaya dönük girişim planı çerçevesinde Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas ve Hamas lideri, İsmail Heniye’yle vardığı mutabakat uyarınca FKÖ ve dışındaki tüm Filistinli güçleri zirve öncesinde Cezayir’e davet edeceğini, gururla kamuoyuna duyurmuştu.

Kuşkular ve umutlar

Filistinliler, Cezayir devlet başkanının bu birlikçi girişimini değerli bulduklarını ve davete icabet edeceklerini belirtmekle birlikte işlerinin kolay olmadığını önceki, on üç başarısız girişim ve anlaşmadan biliyorlardı. Filistinliler, öte yandan, bölgede ve dünyadaki siyasal denge ve değişimlerin Filistin davası lehine olmadığını, İsrail’in Filistin işgaline devam ederken tüm ceberrutluğuna rağmen gerek batılı emperyalist güçlerce, gerekse gerici Arap yönetimlerince desteklendiğini de biliyorlar.

Bunun yanı sıra, Gazze de Hamas, Batı Şeria da El Fetih uzlaşmaz ikili iktidarının varlığının, Filistin halkınca kabul görmediği gibi Arap halklarınca da benimsenmediği tüm Filistinli güçlerce biliniyor.

2006 seçimlerinden bu yana ortaya çıkan, Gazze-Batı Şeria bölünmesinin, İsrail işgal güçleri ve emperyalist devletlerce nasıl istismar edildiğini bilen Filistin halkı, temel ulusal birlik talebine cevaben, 16 yıl içinde yapılan müzakereler sonucu imzalanan anlaşmalara -2007 Mekke, 2008 Yemen, 2008 Dekar, 2009 Kahire, 2010 Şam, 2011 Kahire, 2012 Devha, 2012 Kahire, 2013 Kahire, 2014 Gazze, 2017 Kahire, 2020 Beyrut-Ramallah (online), 2021 Kahire- rağmen bölünme sorunlarının çözülemediğini gördü.

Taraflar, özellikle, El Fetih ve Hamas arasındaki ideolojik, siyasal görüş farklılığı ve iktidar çıkarlarının yarattığı rekabet nedeniyle uzlaşmazlıktaki ısrarları, halkın ve diğer direniş güçlerinin ulusal birlik talebinin gerçekleşmesine olan güvenini büyük oranda sarsmakla birlikte, tüm güçler İsrail işgaline son verme ve Filistin kurtuluşunu sağlamanın biricik yolunun, ulusal birlikten geçtiğine inanmaya devam ediyor.

Durumu başından beri izleyip, İsrail’e karşı Filistin halkıyla dayanışmayı sürdüren Cezayir yönetiminin, bu zor ve çatışmalı süreçte, arkasına aldığı halk desteğiyle Filistin davasını Arap Zirvesinin gündeminin başına oturtması, Filistinli güçler için bir riskten çok yeni bir ulusal birlik denemesinin yolunu açmış oldu.

Cezayir Deklarasyonu | Filistin Ulusal Birlik Girişimi

Cezayir’de ilan edilen dokuz maddeden oluşan,”Filistin Ulusal Birlik Girişim Deklarasyonu”nun, FKÖ içinden ve dışından farklı siyasi düşüncede 14 Filistinli güç tarafından imzalanmış olması, önemli ve kıymetli. Deklarasyonda halen Filistin Ulusal Konseyi’nde temsil edilen bütün politik güçlerin -İslami Direniş Hareketi (Hamas), Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (El Fetih), Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Üçüncü Yol, Filistin Ulusal İnisiyatifi (FUİ) Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi (FDKC), Filistin Halk Partisi (FHP)- imzası var. Ancak üzerinde anlaşılan maddelerin hayata geçirilmesindeki samimiyete ilişkin kuşkular ve ittifaka içerilmeyen, üzerinde anlaşma sağlanamamış kimi sorunların varlığı dolayısıyla, “Cezayir Deklarasyonu”nun, geçmiş başarısız ittifakların akıbetine uğrama risk ve endişelerini yeterince gideremediği, anlaşmaya imza atan Demokratik Cephe temsilcisinin eleştirel açıklamasından anlaşılıyor.

Deklarasyonun 9 maddesi

■ Ulusal birlik esas alınarak, işgalci güçlere karşı koyup direnen güçlerin, FKÖ’yü tek resmi ve meşru temsilci sayarak ona katılması ve sorunların diyalog yoluyla çözümünün benimsenmesi.

■ Tüm Filistinli ulusal güçlerin, içerde ve dışarda yapılacak siyasi seçimlere ortaklaşa katılması.

■ Bölünmenin sonlandırılması ve barışın sağlanması için pratik adımların derhal atılması.

■ Tüm Filistinli güçlerin katılımıyla, FKÖ’nün rolünün geliştirilip güçlendirilmesi ve tek temsilci olarak kabul edilmesi.

■ Filistin Ulusal Konseyi’nin, imkanların el verdiği ölçüde içerde ve dışarda tüm güçlerin katılımıyla ve üzerinde anlaşılan kanun ve sözleşmeler gereğince, nispi temsil esasına göre en geç bir yıl içinde seçilmesi.Cezayir’in, “Deklarasyon”u imzalayan tüm güçlerin katılımıyla seçilecek, Filistin Ulusal Konseyi’nin toplantısına ev sahipliği yapacağının ilanı. 

■ Genel yasama ve başkanlık seçimlerin imza tarihini izleyen bir yıl içinde acilen Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’te gerçekleştirilmesi.

■ Filistin halkının, İsrail işgaline karşı destek sağlayacak ve olanaklarını büyütecek tüm kurumlarının birleştirilmesinin acilen sağlanması ve her türlü sosyal ve ekonomik değerlerin yeniden imar hizmetine sunulması.

■ Ulusal birlik temelinde siyasi ortaklığı sağlayarak, bölünmeye son verilmesini izlemek üzere örgütlerin genel sekreterler komisyonunun işletilmeye başlaması.

■ İmzalanan bu anlaşmanın hayata geçirilmesi için Cezayir ve Arap ülkelerinden oluşacak, Cezayir’in idaresinde, Filistinlerle işbirliği halinde çalışacak bir izleme komisyonun oluşturulması.

Herşeye rağmen “Zafere kadar devrim!”

Evet görüleceği üzere ilan edilen anlaşma deklarasyonunda, ortak bir hükümetin kurulması ya da ana yasadan bahsedilmediği gibi Oslo anlaşması, İsrail’in tanınması ve nasıl bir devlet öngörüldüğü gibi konuların yer almaması, kimi farklı güçlerin bu deklarasyona ilişkin temkinli yaklaşımlarını haklı kılıyor.

Öte yandan verilen ortak fotoğrafta, tarihsel olarak Delal el Mağribi, Leyla Halit, Theresa Halsa gibi kadın fedaileriyle ünlenen Filistin kurtuluş mücadelesinin hiçbir kadın temsilcisinin yer almaması sevimsiz olduğu kadar, Filistin devrim mücadelesiyle enternasyonal dayanışma içindeki güçler açısından deklarasyona gölge düşüren, üzücü başka bir yan yan olmuştur.

Her şeye rağmen, Cezayir Deklarasyonu, ”Zafere Kadar devrim” şiarının yeniden telaffuzuna sahici bir anlam katan önemli bir adım, Filistinli güçler arasında başarı umutlarını canlandıran bir sinerjinin doğuş fırsatı olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.

Kaynak:bianet.org

(AEK)

Yorumlar kapalı.