ÇALIŞMA TARZIMIZA KOLEKTİF BAKIŞ

IMG_2885

İşçi sınıfının devrimci mücadelesi yumuşak, kolay, kısa süreli değil, sert, zor ve uzun sürelidir. Hep öyleydi. Modern bir toplumda esas olarak burjuvazi ile proletarya olarak toplum iki büyük sınıfa bölünür. Bu bölünme sınıflar arasında süren uzlaşmazlığı taşır. Bu olgu her hangi bir ülke ile sınırlı değil evrenseldir. Emek-sermaye çelişkisi toplumsal başlıca çelişmelerin çözümüne dolaysız etki ettiğinden, diğer ifadeyle bu çelişkileri çözdüğünden baş çelişki durumundadır. Bu bağlamda topluma yön verir. Burjuva lafazanların “sınıf mücadelesi bitti” türünden ideolojik saldırılarının bir hükmü yok. Sınıf mücadelesi sınıfların varlığının bir sonucudur, “bitti” denilmesiyle buharlaşmaz. Sürdü, evrensel bir olgu olarak her bir yerde sürüyor. 

Çoklu emperyalist ülkelere bağımlı komprador kapitalist sistemin egemen olduğu Türkiye’de her ne kadar siyasi savaşımda edilgen, geriye itilmiş, sanki üretimin ana kuvveti olan işçi sınıf yokmuş gibi davranılsa da, ağır sönürü ve baskı altında işçi sınıfı var ve baş çelişkinin devrimci tarafını oluşturuyor. Kapitalizme karşı komünizm biricik evrensel kurtuluş yoludur. Komünizm hedefli hareket olma iddiası taşıyan her oluşumun toplumsal dayanağı işçi sınıfı olmak durumunda. İşçi sınıfı içinde çalışma yürütmeyi, adım adım devrimci sınıf mücadelesini siyasi, politik hattının merkezine almayan devrime önderlik iddiasının taşıyıcısı olamaz. Devrim hareketi dönemin iktisadi koşullarına denk düşen toplumsal sınıfsal temele dayanır. Egemen sınıfları cepheden karşısında bulmasının nedeni budur. Devrimci faaliyetin esas olarak devrimin itici ve temel kuvveti olan sınıfın içinde yürütülmesi nesnel gerçekliğe dayanan ana amaca ulaşmanın bir gereğidir. Proletarya partisi dayandığı toplumsal temelin devrimdeki rolü konusunda sahip olduğu bilimsel bilgi ve programla hareket eder.

Komünist, devrimci hareket emperyalizmin uşağı kapitalistler sınıfının ve onların faşist devlet diktatörlüğünün yoğun baskısı altındadır. Saldırılar, yasaklar, hapis cezaları, Kürdistan’da savaş ve imha politikalarının sonu gelmiyor. Komünist, devrimci hareketin yeterince güçlü olmaması taktik açıdan burjuvaziyi avantajlı kılıyor ve bu fırsatı dilediğince kullanmaktadır. Bu evrensel bir realitedir. İşçi sınıfının güçsüzlüğü karşıtı olan burjuvazinin güçlü oluşuna özdeştir. Birinden alınan diğerinde birikir. Yeni bir durumda değildir. İttihat ve Terakkinin milliyetçi, ırkçı politikasının devamcısı ve geliştiricisi Kemalist hareketin liderliğinde sistemleşerek faşist diktatörlüğüne dönüşen Kemalist cumhuriyette de emek hareketi üzerinde mutlak denetim kurulmuştur. İşçilere sendika kurma, grev yapma yasaklanmıştır. Sendikal faaliyet ve greve kalkışmak “vatana ihanet” olarak etiketlenmiştir. Türk burjuvazisi, Türk bürokrasisinin siyasi genlerine işlenmiş azgın anti-komünizm sistemli sınıf politikasıdır. Türk milletinin imtiyazlı kalması, Kürtlerin ulusal diğer çeşitli milliyetlerin haklarının inkarı ve gasp edilmesi politikası da sistemli ve süreklidir. Kişi veya partiye bağlı değil, egemen sınıf iktidar biçiminin devlet politikasına dönüşmesidir. Partiler, hükümetler değişir ama bu Kemalist burjuva politika sürer, devrimci kitlelerin gücüyle yıkılmadıkça. Tarihi gerçekler ortada iken, “sosyalist-komünist” iddialı olup (gerçekte sosyal şoven) Kemalist cumhuriyete selam duranlar tarihi gerçekleri görmezden gelip, yada çarpıtırken burjuvazinin dayandığı faşist temel üstünde Türk, Kürt ulusları ve çeşitli milliyetlerden işçi sınıfının kanını emen burjuvaziye yardıma koşmuş oluyorlar. Çünkü bırakalım sosyalist, komünistliği; M. Kemal ve onunla özdeşleşen Kemalist düzen demokrasi ile yan yana anılamaz. 

Sosyalizm iddialı olup Kemalizm -ki egemen burjuva milliyetçi, ırkçı faşist düşüncedir- etkisindeki parti ve örgütlerin aksine komünist önder İbrahim Kaypakkaya Kemalizmin sınıf niteliği, siyasi, politik karakterini gözler önüne seren analizleri günü anlama bakımından öneminden bir şey kaybetmemiştir. Kaypakkaya yoldaşın tezleri doğrultusunda şekillenen, mücadele içinde öğrenerek ilerleyen Maoist komünist hareket materyalist anlayışıyla Türk burjuvazi gerici, faşist siyasi yönetim ve düşüncesini ifade eden Kemalizmin devrimci eleştirisini gerçekleştirirken, sisteme cepheden bayrak açmıştır. İktidarın proletaryanın devrimci önderliği ile kazanılması hedefli sınıf mücadelesinde parti yüzlerce evladını, önderini yitirdi. Darbeler, yenilgiler aldı ama tüm olumsuzluklara rağmen komünizm siyasi çizgisinde yürümesini bildi…Bedel ödenmeden devrimci mücadelenin ilerleyemeyeceği gerçeği yaşanılarak öğrenilmiştir. Yoldan sapanlar da oldu. Marksizm, Leninizm, Maoizm teorisinin “eskidiği”ni ilan edenlerde içimizden çıktı. Demek ki, komünist parti yekpare, saf komünist fikirlerden ibaret değil, burjuva fikirler de var. Öyle olmasaydı içimizden proletarya diktatörlüğü gibi Marksizmin temel ilkesi ve teorisini reddedenler çıkar mıydı? Fakat bunlara rağmen toplumsal ve iktisadi hakikate sadık kalıp, devrimci çözümlerle sorunları değiştirmek hattından sapmayanlar Kaypakkaya güzergahının tarihi köklerine sarıldılar. Ama bu sarılma tarihi tekrar etmeye kalkışmak, tarihte gezinmek, kuru ve içeriksiz övgüler dizmek şeklinde değil. Aksine bu subjektif, dogmatik düşünce ve tutumu karşısına alarak Maoist Komünist Partisi ile özdeşleşen o devrimci bilimsel güce sarılmak, sarsılmaz bilimsel güce içerik katan Marksizm-Leninizm-Maoizm teorisine dayanmak, diyalektik tarihi materyalizm felsefesiyle iktisadi ve toplumsal gerçekliği tahlil ederek, dost ve düşman sınıfları tespit ederek, kime karşı kimlere dayanmak gerektiği sorusunu kesin ve açık yanıtlayarak çözüm perspektifini netleştirmiştir. Ancak bu pozisyonda komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın açtığı yoldan sosyalist devrime ilerlenebileceği bilinci ortak irade olmuştur. İradenin tazelenmesi başlı başına devrimci bir eylemdir. Çünkü parti somut toplumsal şartlara uygun düşen yöntem ve araçları, ana hattı ve mücadele yürütme görevini yeniden belirledi. Program yenilenmesi tarihi köklerimizden kopmak değil, kökleri derinde olan çınarın dalları, gövdesi ve yapraklarını yenilemek, yaralarına merhem olmaktır. İhanet ve teslimiyet çizgisinde çınarın gölgesine balta sallayanlara geçit verilmemesidir. Evet mesele yeniden canlanma, yeşerme, büyümek mi, yaşlanıp, çürüyüp ölmek arasındadır. Devrimci olan canlılığı ve dönüşümü temsil eder. Dediğimiz gibi gerçekleşenler önemlidir ama yeterli değildir. Geleneğimizin çeşitli versiyonlarında bariz görülen tasfiyecilik, sübjektivizm ve dogmatik statükoculuğun önüne geçilmesi ancak devrimci programın uygulanması, pratik mücadele hattının örülmesiyle mümkündür. Devrim mücadelesi söz ve eylem uyumu talep eder. Teorik olarak doğru olmak yetmez, uygulanması gerekir. Politik alandan devrimci programa uygun sabır ve sebatle adımlar atıp ilerlemek, atılgan olmak, esas ve tali olanları belirleyip öncelikli hedefler doğrultusunda kararlı ilerlemek yerine pasif ve kararsız, dahası kendiliğindenciliğe hapsolmak yıkıcı sonuçlar doğurur. Aynı zamanda bu duruş taktik hatalara açık pozisyonları büyütür. Yetersizlikler dürüstçe kabul edilmeli ki aşılması için yapılması gerekenlerin anlamı anlaşılsın. 

Proleter devrimci program ve teori kendiliğinden maddi güce dönüşmez. Kitlelerde karşılık bulması ancak benimsenen teorinin örgütlü bir çalışmayla çok çeşitli araçlar ve yöntemleri kapsayan mücadele biçimleriyle, kitlelere taşınmasıyla ve onlar tarafından benimsenmesiyle gerçekleşebilir. Bu nedenle devrimci teorinin uygulayıcısı ve siyasi amacı uğruna mücadelenin gönüllü her fonksiyonerin teori ve amacı çok iyi kavraması yanında, çalışma kuralları, örgütlenme araçları ve metotlarını da çok iyi öğrenmesi gerekir. Nasıl örgütleneceği, organsal dizilim ve bağlayıcılık, uyulması gereken disiplin, fikir tartışması usülleri ve kararları, işçi, gençlik, köylüyle, kadın, kültür ve sanat, basın, sendikal vd. toplumsal konular vs. örgütlenme araçları anlayış ve deneyimler apaçıkken örgütlenmeyi bilmemek gibi bir şey kabul edilebilinir mi? Hayır! O halde her Maoist komünistin en üstten en alta kadar kendisine sorması gereken sorular hiçte az değildir. Her çalışma alanında organın durumunun nasıl olduğuna bakılarak işe başlanabilir. Bireyler organın parçasıdır. Komünist partisi bireylerin kararlarıyla değil, organların kararlarıyla çalışır. Her hangi bir alanda mücadelenin gelişmesi, ilerlemesi organın varlığına bağlıdır. Ve bu genel bir kaidedir. Bu nedenle iyi öğrenmeliyiz. İşçileri örgütlemek için işçileri tanımak, emekçi köylüleri, emekçi kadınları, işçi, köylü, öğrenci halk gençliğini örgütlemek için tanımak gerekir. Nasıl örgütleneceğiz sorusu anlamlı ve önemlidir. Çünkü örgütlenmede ki başarısızlık inkardan gelinemez. Parti ve uluslararası komünist hareketin deneyimlerinden de yararlanmayı beceremiyoruz. Oysa partinin açık ve net tanımlanmış örgütlenme modeli ve ilkeleri var. İşçi, emekçi köylü, emekçi, işçi kadın, gençlik, mahalle, il, ilçe, bölge vs. örgütlenmesi, açık-kapalı her alanda ve çok çeşitli araçları kullanan deneyimleri mevcuttur. “Çalışacak insan yok” değil, var. Çalışacak insan çok ve biz onlara ulaşmayı bilmiyoruz. Bu gerçekliği kabul etmeliyiz. Kaldı ki gerçekler onu kabul etmeyenlerden daha güçlüdür ve eninde sonunda galip gelir. Siyasi, politik kavrayışı derinleştirmeli, üzüm salkımı gibi birbirine bağlı dizilimle bütünlüğü oluşturan organsal ağlarla örülü çalışma kapasitesini daima artırmalıyız. Birey, grup kararları yerine organ ve parti kararları, parti kurallarının vazgeçilmez olduğu unutulmamalıdır. Kuralları ve yöntemleri, bireysel düşünüş, tutum ve tarz yerine organsal kurumsal çalışma tarzı, kararların bireysel alınması yerine, demokratik merkeziyetçilik ilkesine uygun tartışarak belirlenmesi. Bireysel ve dağınık hareket edilmesi yerine, iki kişi bile olsa üçüncü kişiyi örgütlemeyi beklemeden organ oluşturma ve kurumsal hareket edilmesi arasındaki büyük fark kavrandığı oranda parti örgütlenmesi anlayışı gelişir. Proletarya partisi seçkin entellektüel elitlerin, ayrıcalıklı bireylerin keyiflerince istediklerini yapabilecekleri yer değildir, işçi sınıfının mücadele aracıdır. Partinin programı, amacı ve teorisi doğrultusunda organlarında çalışmaya gönüllü sınıf bilinçli, ahlaki ve kültürel yönden uygun, disiplinli ve özverili işçi yoldaşların proletarya partisine üye olmaları parti anlayışının gereğidir ve ancak bu şekilde işçiler ve bütün emekçiler kendi partilerinde örgütlenerek, organlarında yer alarak genişlemesiyle sınıfın içinde kök salabilir. İrade ve eylem birliğinin gerçekleşmesinin denenmiş ve bilimsel doğruluğu sabit olan yöntemi ve yolu kavramak tayin edici önemdedir. Kararlı hareket edilmesi halinde gelişmemek için bir neden yoktur. Eksiklik ve hatalarımıza karşı her daim dürüst olmalı, onları aşmalı ve kararlıca ilerlemeliyiz. 

Exit mobile version