1. Haberler
  2. KÜLTÜR
  3. Aşil Topuğu… Topuğumuz

Aşil Topuğu… Topuğumuz

featured
service

Kitaplar bizi günün  sorumluluklarından ve stresinden uzaklaşmaya ve yaşadığımız çevrenin dışına çıkmamıza ve kendimize özel bir hayal dünyası geliştirmemize yardımcı olan güzel bir araç ve uğraştır. Yine kişisel gelişimimizi sağlayan en güzel eğitimimizdir. 

Fakat Kitap okumak ve istikrarlı okumak öyle sanıldığı gibi kolay değildir. Hem ciddi hem de büyük emek isteyen bir iştir.  Bu ciddiyete varan her okuyucu… kitabı yazanın ciddiyetini, emeğini ve eforunu daha iyi bilince çıkarır.

Elbette okuduğunuz Kitaba değinmeden Kitabın Editörünün fikirlerini paylaşmakta faydalı. Sonuçta en çok o haşır neşir olmuştur çıkmasında ve ciddi emekleri vardır…

Ömer Leventoğlu;

“Elinizdeki kitapta; mitolojiden çağdaş anlatıya, felsefeden politik eleştiriye, şiirden romana, tiyatrodan sinemaya, ortaçağın dinsel düşünce dünyasından günümüz rasyonalizmine, modern kültürden postmodern beşerî iletişim diline, nihayet Ortadoğu kültüründen Avrupa merkezli düşünce dünyasına değin sınırsız dünyalarla karşılaşacaksınız. Ancak endişeye mahal yok, bütün bu değinmeler ve irdelemeler, elinizde olmadan tanıklık edeceğiniz, fakat tutkuyla bağlanacağınız karakterlerin gizemli, çekici dünyalarındaki cereyanlardan başka herhangi bir karmaşıklık içermiyor. Bu sadelik, yalınlık ve naiflikle ister istemez bağ kuracaksınız. İster istemez karakterlerle empati yapacaksınız. Herhangi bir çabaya gerek kalmaksızın; dinin, felsefenin, edebiyatın, gurbetliğin, yokluğun ve yoksunluğun, kültürler arası savaşın ve insani dayanışma olanaklarının evrenine dalacaksınız.  

Uzun yıllardır tanıdığım, fakat esasen tiyatro ve şiir sanatının nefes aldığı mahallelerde gezip tozmalarıyla bildiğim Kenan Taşkesen, kalemindeki kudreti, ilk kez bir roman denemesinin emrine vakfetti. Onun için bir deneme, ancak edebi metinlere ilgi duyan okurlar için, dili ve hikâyesiyle klasikleşme potansiyeli taşıyan özgün bir roman. 

Felsefenin prensi Spinoza ile politik mücadelenin prensesi bir kadını, Homeros’un Aşil’i ile İstanbul Büyükada’da komilik yapan bir çocuğu, bunlar ve daha başka karakterleri, çok katmanlı bir evrende bir araya getiren ve aşkla birbirine bağlayan bu hikâyenin bir solukta okunacağına eminim.”

Aşil Topuğu: Bende kalan etkisi ile konusu ve özeti

Aşil Topuğu romanı, konusu ve karakterleri itibarıyla göçmenlerden oluşan önemli figürlerinden, okudukça okuyucunun kendini yer yer gördüğü Aşil’mizin ta kendisidir. Yazar günümüz dünyasında yaşananları anlatarak ve yeni, dolu dolu bilgilerle, okuyucu donatıyor. 

Akıcı ve sade bir dile sahip olan Aşil Topuğu, yurt dışında devrimci, sol ve Alevi  sosyal aktif çevreleri etkileyen kitaplardandır kanaatimce. 

Roman dili oldukça akıcıdır. Bu sebeple yapıt, roman seven kişiler için okunması gereken kitaplar listesinde özellikle yurt dışı kitlesine başta olmak üzere herkese tavsiye edilir.

Roman, mitolojiden… göçden… felsefeden… politikadan hoşlanan okurların yoğun ilgisini çekecektir. Fakat uzun diyalog temaları ve bilgi akışı yer yer bulmaca rotasyonuna bürünmüştür ve doğal olarak nadirende olsa okuyucuyu yormaktadır. Bununla birlikte Aşil Topuğu hırs ve ihtiras öykülemeleri ile başarılı bir kurgu sunuyor. Nitekim romanın çok sağlam bir kurguya ve derin bilinç akışı örneklerine sahip olduğunu söylemeliyim. Yazar sosyal, siyasal, sanatsal, felsefi ve kültürel tüm birikimlerini adeta ortaya koymuş. Bir çok Roman yazarı yuvarlak ve süslü cümlelerle geçişken yazarken, bu Romanda yazar her bir boşluğu bilgi ve birikim ile nakış nakış işlemiş.

Roman temelde devrimci ve ilerici karakterler üzerine inşa edilmiştir. Nitekim yazar eseri kaleme alırken Kendi çevresindeki güçlü karekterlerden geniş ölçüde yararlanmış ve yaşadığı alanın geçmişini ve yaşanmışlıklarını iyi araştırarak konu edinmiştir. Hayal gücünü gerçekliğe dayandırarak kurgulamıştır. Hatta bu duruma binaen, roman kitap değerlendirenler veya eleştirmenliği yapanlar da ciddiyet ve titizlikle romanı başarılı bulmuşlar.

Kitabın ismi ve roman ile bağı…

Fransızca’da Aşil olarak telaffuz edilen, Yunanca orijinal haliyle Akhilleus, tanrıça yani ölümsüz bir anne ile yarı tanrı ölümlü bir kral babadan dünyaya gelmiştir. Su tanrıçası Thetis ile Kral Peleus’un oğlu olan Akhilleus ya da Aşil, Homeros’un İlyada adlı eserinde Achilles olarak geçer.

Yunan mitolojisinin bu en önemli kahramanlarından birisi olan Akhilleus dünyanın en büyük savaşçısı olarak bilinir. Truva Savaşı’nda adı çok sık olarak geçen büyük savaşçı Aşil, bir tıp terimine de isim vermiştir.

Akhilleus hakkında birden çok efsane vardır. Bir efsaneye göre Thetis, oğlu Aşil’i kutsal nehir Styx’te yıkarken ölümsüz kılmak için topuğundan tutarak suya daldırır. Bu nehrin suları yenilmezlik ve ölümsüzlük veren özelliktedir.

Nehrin kutsal sularında yıkanan Aşil’e kılıç işlemez. Yani vücudu ölümsüz hale gelir. Sadece bir yer hariç.

Annesi onu nehre daldırırken topuğundan tuttuğu için orası suya temas etmez ve Aşil sadece topuğundan vurulduğunda ölecektir ve öyle de olur. İşte tıpta bu bölgeye “aşil tendonu” denmektedir.

Bir kaç alıntı ile Kitaba derinleşelim…

“Birden içine bir acı oturdu. İzlediği bir belgeselde, 6-7 Eylül Olayları’nın mağduru yaşlıca bir Rum’un, “benim evimi her sabah birlikte tavla oynadığım komşum yağmaladı” sözünü anımsadı. Gözleri doldu. Ki o, sadece bu ırkçı mezalimi okumuş ya da belgeselini izlemişti, Niko’ysa o zulmü yaşamış insanların anlattıklarıyla büyümüştü. Kime, ne için, neye dayanarak güvenebilirdi ki?”

“Mikrodalganın sinyal sesiyle tabağı kaptığı gibi atıştırmaya başladı. Yemek konusunda Eleni’nin üzerine kimseyi tanımıyordu. Bu kadının elinin değdiği her yemek son derece lezzetliydi, fakat bu bile, arada bir tatlı tatlı sürtüşmelerine engel olamıyordu. Ayrıca yemek kültürü konusunda bu yaşlı kadının taşıdığı milliyetçi fikirleri çürütmek her babayiğidin harcı değildi.”

Roman’da farklı kültürlerin ortak histerisini, acı ama gerçek bir dille anlatmak… basit kelimeler ile derinlik yaratmak, bu cümlelerde dökülmüş kağıda….

Amiyane saflıkla güçlü karakter ve anlatım mısralara sıra olarak dizilmiş adeta. Bir anlatımda, düşündüren konular da ustalıkla içiçe işlenmiş.

“Fakat öyledir diye felsefeye sırt çevrilemez. Çünkü felsefi görüşler, bilimin gelişmesine kaynaklık eden bir güce sahiptir. Bilim için bir nevi fikir fabrikalarıdır. Sorun şu ki bilim, felsefenin hızına yetişemiyor. Çünkü beynin sorduğu sorulara yine aynı beynin cevap verebilmesi için yıllarca gözlem, araştırma, deney yapması lazım. Ve tam bilim bir soruya cevap buldum derken felsefe onlarca soruyu sormuştur. Nedenler, nasıllar hiç bitmez felsefede yani”.

Genelde yazarlar anlaşılmamak veya zor anlaşılan cümleleri ile birikimliliğini ispatlama derdindeyken, özellikle günümüz yazarları… Kenan Taşkesen ise tam tersine sıradan anlaşılır cümlelerle felsefe – bilim ilişkisini anlatmış.

“Felsefe ‘hiçliği’ bir hâl olarak ele alır. Varoluşun bir olanağı yani. Yeni bir bilinç durumu için eski hali yitiren kişinin yaşadığı hal. Fakat bu konuda çok farklı tezler var. Biliyorsun felsefe bilim değildir”.

“Duvardan düşüp kırılan şey, sadece bir ayna değildi, karşısında hiç kimseyle olmadığı kadar kendisi olduğu, en yakın dostu, sırdaşıydı parçalanan. Eğilip, dağılmış aynanın parçacıklarından kendisine baktı. Her bir parçasında yüzünün bir bölümünü görebiliyordu. Siluetini tanıyabilmek için puzzle gibi her bir kırık parçayı yan yana getirmesi gerekiyordu. Bir an dalıp gidecekti ki misafirin varlığını hatırlaması otokontrolünü kaybetmesini önledi. Eğilip çocuk yüzü okşar gibi gezdirdi ellerini kırıkların üzerinde”.

Duygu ve ince ruhu bir olayın gelişimiyle anlatmak zordur ama başarıldı mı etkileyici olur. Bu vb cümlelerde de bunu çok rahatlıkla görürüz Kitap boyunca.

Aşil topuğu ve tüm vücudu kontrol ettiği yanını aslında bütün sayfalarda ve her yerde… her paragrafta görürsünüz.

En zayıf bulduğunuz bölümde bile size kattığı bilginin değeri sonradan anlaşılır durumda.

En zayıf ve hassas yerinden yıpranır ve ölür Aşil. Aslında her insan için geçerlidir. Her insan bir Styx’de yıkanmaktadır hayatında. Güçlü ile zayıf noktaları yıkanmakla/yaşanmakla oluşur. 

Tarihi roman türündeki Aşil Topuğu romanında Truva Savaşı’na sürüklenen Akhilleus gibi görünsed e  esas itibarıyla psikolojik bir konu olarak günümüz sorunları işlenmiş; içerisinde yazarın hırsları ve zaman içinde kamil insana dönüşen kimliği yüzeysel de olsa psikanaliz bir yöntemle betimlenmiştir. Bu betimlemeler zaman zaman bir mitos üslubundan masalsı bir iklime doğru kaymaktadır… zaman zamanda politik Ekonomik/ sosyo kültürel sürecimizi işlemektedir.

İşte Roman bu tip karekterler ile aşil topuğu olan felsefede, siyasette, politikada, sanatta, kültürde yani insana insanca yaklaşan tüm noktaları ele almakta ve roman olarak fikrini, zikrini mısralarda meraklı gözlere ulaştırmakta. 

Hayatı ve süreci ilmek ilmek istediği ve hisettiği karekterlerle işlemiştir. Kritik ve çözümcül her noktaya yaklaşırken… tüm kurguları biliminin doneleriyle çemberleyerek sürükleyici bir seyiri başarmıştır. 

Babek Yayınlarda çıkan Aşil Topuğu romanı okurları bir çırpıda sürükleyerek okunacaktır. 

Yazar Kenan Taşkesen’in ayrıca Mavi gülümsedim Kırmızıyı şiir kitabı ve şiir seslendirme albümleri yanı sıra birçok Tiyatro dramı vardır. Kenan Taşkesen akademik eğitim almadan akademisyenlere parmak ısırtan öğrenme ve öğretme azmine sahip sosyal ve siyasal bilimcidir. 

Ne yazık ki o da çoğu kendisi gibi bu yetenek ve yaratıcı kişiliğinden kaynaklı, genelde hayatın zor ve engebeli sancılarına tabi kalacaktır hep. Bu tür insanlar, özellikle feodal ve sömürücü sistemlerin hayat bulduğu alanlarda anlaşılmayacak ve hep yıpranacaklar. Yinede yaşasın onuncu köy diyecekleri muhakkak…

Kitabı okumanızı tavsiye ederim tüm kitap severlere…

Serdar Okan

Aşil Topuğu… Topuğumuz
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Devrimci Demokrasi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin