Başlı başına zorbalık ve zulümle ayakta kalmaya çalışan bir devlet sisteminin içinde yaşıyoruz.
An olmasın ki bir can kaybı duymayalım. Kadına, gençliğe, işçiye, doğaya ve bilimum doğada yaşayan her canlıya düşman olan bu devlet sistemi ve onun icraacıları, işledikleri suçlarının vebalini ödemeyeceklerini bildikleri için döne döne aynı suçları işlemeye devam ediyorlar.
HDP İzmir İl Binası’nı basan bu çürümüşlüğün beslemesi cani, bir canımızı alırken, yine aynı sistemin kolluk güçleri o caniyi şefkatle kucaklıyor. “ismin ne abiciğim” yaklaşımıyla suçunun bedelinin karşılığı olmadığını o an’da telaffuz etmiş oluyordu. Katil ise “sorgusunda” bu yaklaşımdan aldığı güç ve cesaretle “içimi soğuttum, beni serbest bırakın” derken de gene dayandığı çürümüş sistemin resmini çiziyordu. Bizler biliyoruz ki, halka karşı işlenen hiçbir suç “ahiretin adaletine” kalmayacak, kalmamıştır.
Deniz Poyraz’ın katledilmesinin nedeni, ne katilin milliyetçi-muhafazakar hezeyanı ne de faşist basının HDP üzerinden estirdiği halk düşmanı yayınlarının içeriğidir. Katliamın dünü ve bugünü yaşadığımız bu topraklarda sermaye sahipleri ve onun koruyucusu devlet aygıtının işlediği suçlardan sadece birisidir. Edirne’den Kars’a kadar her karış toprağı kanla sulanan bu topraklar, faşist gericiliğin portresi olmuş durumdadır. Dersim, Zilan, Koçgiri, Maraş, Sivas, Çorum, Gazi katliamları, Diyarbakır, Buca, Ümraniye ve 19-22 Aralık 20 hapishanede yapılan devrimci tutsaklarının katledilmeleri, sürekliliği sağlanan faşist devlet sisteminin kendisidir.
Siyasi-ekonomik dar boğazda olan bu sistem, beslemesi çetelerin klik dalaşlarının kitleler üzerinde yarattı algıyı kırmanın bir basamağı olarak, demokratik, ilerici kesimlere saldırıyı kullanmaktadır. Kürt yurtsever tutsakların hapishanelerde tecrid ve hak ihlallerine dikkat çekme ve son bulması için başlattıkları açlık grevi eylemleri 205’li günleri geride bırakırken, Covid-19 salgınını da kendi cephesinde avantaja çeviren devlet sistemi devrimci tutsaklar üzerindeki tecrid-tretmann politikasını ağırlaştırmış durumdadır. Yaşanan her bir durumunun bir biriyle olan bağlantısı, nasıl ki devrimci-demokratik kişi ve kurumların varlığı ve yokluğuyla ilgili bir olgu ise, faşist devlet aygıtının da işlediği her suç ta, onun varlık, yokluk nedeninin bir parçasıdır.
Deniz Poyraz’ın katledilmesi, yukarıda bahsetmeye çalıştığımız devlet aygıtının bilinçli işlediği suçlardan sadece biri iken, diğer taraftan bizler yani yaşamı ve yaşatmayı savunan kesimlerin de her alanda yaşamı savunmayı güçlendirmeye ve bu uğurda canını vermekten çekinmeyen evlatlarımıza, yoldaşlarımıza sahip çıkarak hesap sorabiliriz.
İki kardeşi de tutsak olan Deniz Poyraz, kadınların omuzlarında son yolculuğuna uğurlandı. Unutmayacağız, giden her canımızın savunduğu ideallerini, bir değil milyonların duvarları yıkan özgürlük haykırışıyla karşılayacağız. İşlenen her suçun hesabını anaların öfkesiyle soracağız.
Yeni Demokrasi Aileleri Derneği olarak HDP ve Poyraz ailesine başsağlığı diliyoruz.
Yorumlar kapalı.