Oldukça hızlı değişen ardı sıra olayların birbirini geride bıraktığı akışkan gündem gerçekliğine karşın mafya-burjuva siyaset-devlet ilişkisini belli ölçülerde -tamamı değil- açıklayan mafya lideri Sedat Peker’in ifşaları AKP-MHP hükümet kampı tarafından görmezden gelinse de siyasetin gündemine oturdu. Yolsuzluk, hırsızlık, kaçakçılık, uyuşturucu, her türden dolandırıcılık, hazinenin boşaltılması yolu ile halkın soyulması, tehdit, şantaj, kaset komplolarının sıralandığı bilinen “sırlar” suç faili tarafından ortaklarını sıralamaya varınca yozlaşmış AKP üstünde sarsıcı etki yarattı ve bununla beraber dibine kadar çürümüş faşist devlet düzeninin gerçekliği daha açık görülür oldu. Geniş kitleler dijital teknolojinin olanağıyla suçlunun ağzından dökülen ve özü itibarıyla mevcut kapitalist düzenin siyasi ve ekonomik çarkların nasıl bir kirlilik, soygun ve zorbalıkla döndüğü gerçeğini dinlediler.
Sivil asker bürokrasisi, hükümet üyeleri, çeşitli sermeye grupları, burjuva medyadan gazetecilerin içinde olduğu yasa dışı her türlü suç organizasyonudur mafya. Burdaki suç ve yasadışılık mafyanın parçası olan -politikacı, hakim, savcı, asker, polis- devlet gücünün yaslandığı kanunla korunur. Suç organizasyonunun geliride çarkın döngüsüyle orantılı bölüşülür. İtalya ve ABD’nde mafyanın gerçek öyküleri filmlere konu olmuştur. Sömürüye dayanan kapitalist sistemlerin -en gelişmiş olanı da dahil- tümünde mafya vardır. Uyuşturucu, silah kaçakçılığı, kadın, çocuk fuhuşu, tarihi eser kaçakçılığı, insan ticareti, göç organizasyonları ve daha birçok konuda mafyalar uluslararası ağlara sahip biçimde büyümüş ve gelişmiştir. Emperyalist ülkelerdeki mafya örgütleri büyük ekonomik çıkarlar temelinde çalışırken, toplumsal çelişkilerin keskin olduğu, sınıf mücadelesi dinamiklerinin gelişmeye açık olduğu bağımlı ve faşist diktatörlüğe ihtiyaç duyulan Türkiye gibi ülkelerde mafya devlet iktidarın bir aparatı olarak komünistlere, devrimcilere, muhalif, ilerici demokrat kesimlere karşı aktif olarak kullanılır. Bu anlamıyla Türkiye’deki mafya ve İtalya, ABD, Fransa’daki mafya arasındaki bu özgül fark gözden kaçırılmamalı. Ama şu söylenebilir: Mafya-çeteleşme kapitalist toplumun bataklığında büyütülmektedir. Sermaye canlı emek gücünü sömürürken, emekçi yığınların bir kesimini işsizliğe, açlığa, yoksulluğa iter ve her türlü suça açık hale getirecek boyutta çürütür. Türkiye’de devlet iktidarınca korunup büyütülen mafya-çeteler komünist harekete ve Kürt ulusal hareketine karşı kullanılırken, mafya grupları da sırtlarını dayadıkları devleti kullanır ve kanunla kanun dışılığın ve suçun korunması büyüdükçe sistemin çürümüşlüğünden yükselen pis koku her tarafı kaplar. Türkiye’de devletin hangi ayağına bakılırsa bakılsın bir ucu mafyaya uzanan kirli ilişkiler ağı görülür. Teorik olarak her türlü suçu önlemesi gereken devlet en büyük suç üreten örgüt olarak toplumun karşısına çıkar. Siyasal düşünce, kültür ve ahlaki olarak çürüme öyle bir boyuta varırki mafyalaşmış bir hükümetin ayen beyan suçları açığa saçılmasına rağmen sonuçlar olağan karşılanır. Türkiye’de önemli bir toplumsal kesimin AKP’nin yozlaşmış gerçekliğine ne olursa olsun gözünü kapatması toplumsal çürüme ve çarpıtılmış bilincin sonuçlarıdır.
Devlet Halka Karşı Çeteleri Kullanıyor
Devleti oluşturan organik bileşende çeteleşmeye birçok kesim tarafından dikkat çekilmiştir sıklıkla. Mafya liderinin açıklamaları bilinenleri içerse de ekonomik siyasi ve politik bakımdan faşist devlet ve hükümetin ördüğü suç ağının bizzat bir parçası olan kişi tarafından ifşa edilmesi, bu itirafların geniş kitleler tarafından takip ediliyor olması kirli sistemin teşhir olmasını sağlıyor. Sınıf devletinin faşist siyasi niteliğinin kitlelere açıklanmasında kolaylık sağlayan gelişmelerdir bunlar.
Açıklamalar şunu gösteriyor: Cumhur ittifakının gayri-meşru ittifak gücü S. Peker, Alaaddin Çakıcı, Kürşat Yılmaz ve adını saymaya gerek olmayan mafya grupları, cemaatlerin bünyesinde silahlandırılan islamcı çeteler, bu tür gerici odakları eğiten sarayda başdanışmanın şirketi SADAT, “illegal” yapıda “halk özel harekat” vs. vb. oluşumlardır. Burjuva siyasetin muhalefet kanatlarına ayar verme figürleri olarak kullanılan mafya-çeteler istenildiğinde sopa ve silahlarla ortaya çıkmaları Çakıcı, K. Yılmaz gibi çetelerin afla hapishaneden çıkarılmalarını da açıklıyor.
AKP-MHP hükümet bloğunun mafya ile kaynaşması ekonomik temeli olan önemli bir sistem sorunudur ve kişilerin üzerinden ele alınarak anlaşılamaz. Faşizm azgınca devrimci-demokratik halk güçlerine saldırıyor, yönetim ise çeteleşme, yolsuzluk, hortumlama, haraç, spekülasyona dayalı mali vurgun, siyasi suikastler, katliamlar vs. her biçimiyle kapitalist sistemle birlikte yozlaştıkça yozlaşıyor.
Sistem Değişmeli
Emperyalist ülkelere göbekten bağımlı Türkiye’de sermayeye azami kâr sağlayan kapitalist ekonomik düzen faşizm yolu ile sürdürülüyor. Demokrasi dışlanıyor ve faşist terör rejimi gün geçtikçe katmerleşiyor. Denklem aynı formülle işliyor. 07 Haziran ile Kasım arasında (2015) Suruç, Ankara, Mersin, Diyarbakır’da bombaları patlatan güç 2021 Haziran’ında İzmir HDP binasında siyasi suikast yaptı. Devlet iktidarı yasal ve yasadışı yollara dayanıyor. Kürtlere karşı savaş, komşu ülkelerin işgal edilmesi ve daha geniş alanlara yayılması emelleriyle sermayenin iktidarı korunurken işçi sınıfı ve tüm emekçi halk üzerinde kurulmuş faşist diktatörlük demokrasi alanını tümüyle daraltıyor. Sermaye kan ve şiddete dayanarak büyüyor ve kaçınılmaz biçimde yasal görünen kapitalistlerin bir kısmı yasadışı ilişki ağlarıyla yozlaşan sistemde önemli roller üstleniyor. Savaş ekonomisinden uyuşturucu, silah, fuhuş, tarihi eser, insan kaçakçılığı, her türden suç organizasyonundan beslenenleri büyütüyor. Suriye, Rojava, Irak, Libya, Karabağ, Güney Kürdistan, yağmalandı. Türkiye’ye akan ucuz iş gücü üzerinden elde edilen yüksek artı değer kapitalistler sınıfını memnun ediyor, bunun yanında Suriye’den sökülüp taşınan fabrikalar, Rojava Kürdistan’dan taşınan petrol, zeytin, hububat ve diğer nimetlerin bir yanında mafya, çeteler olsada bu akanın esas keyfini çıkaran burjuvazidir. Kâr için her şey mübahtır, ucuz kredi, vergi afları, teşvikler, azami kâr sağlayan çalışma koşulları komprador büyük Türk burjuvazisine güvencelendikten sonra işçi sınıfına, komşu ülke halklarına ne yapıldığının hiç bir önemi yoktur.
Sermaye dolaşımı kesintiye uğramadığı sürece dibine kadar yozlaşmış olsa bile kitleler aldatılabildikçe yozlaşmış hükümetlerin korunup, desteklendiği bir sistem vardır. Emek gücü sömürüsüyle elde edilen azami kârlar, spekülatif vurgunlar, yüksek faizli paradan para kazanan iç-dış burjuvazilerin işlerini yürüten birden çok kurumdan maaş -elli, kimisinin ise yüz asgari ücretli işçinin aldığı toplam ücretten fazla- alan, Merkez Bankası, Hazine’nin içini boşaltan, ihalelerde milyon dolarları kaldıran yüksek bürokratlar, bürokrat burjuvazi, hükümet üyesi politikacılar bu kapitalist rant ve soygun düzeninin birleşmiş bir bütünü oluşturmaktadırlar. İşçileri sömüren, tüm halkın sırtına vergileri bindiren faşist düzende sermayedarlar, askeri-sivil bürokrasi, burjuva politikacılar ve mafyanın ortaklığı bu zeminde kurulur. Demokratik olmayan ve devlet şiddetine dayanılarak sürdürülen siyasi düzende hükümet, yargı, asker-polis, bürokrasi mafya, çeşitli islamcı kafa kesen örgütler ile ittifak kursa da yasal olanın içine çekilmiş yasadışılığın taşıdığı suç ve çelişki gizlenemez. Mevcut kapitalist yağma düzeninin faşist statükosunun korunması gayesiyle işçi sınıfının sosyalist mücadele güçlerine ve Kürt ulusal mücadelesi, demokratik ilerici kesimlere, azınlık milliyetler ve farklı din ve inanç topluluklarına karşı kontra saldırılarda mafya ve çeşitli çetelerin kullanılması her olayda devlet iktidarının yasa dışı faaliyetlerini açığa vurur.
Sermayenin sömürü çarkının sorunsuz işlemesi, Türk burjuvazisinin Kürdistan üzerinde hakimiyeti sürsün diye savaşın ödülü olarak bürokrasinin ve hükümet üyelerinin yüksek maaşlar, yolsuzluk, rüşvet, uyuşturucu-silah kaçakçılığı ve diğer yasadışı işlerden servet sahibi olmaları sistemin işleyiş biçimidir. Mevcut faşist kapitalist düzen rantçı, bürokratik ve askeri devlet yapısıyla işçiler, emekçi köylüler ve bütün halkın sırtında büyük bir kamburdur.
AKP kimin hangi sınıfın hükümetidir? Kimi temsil ediyor? AKP emperyalizme bağımlı gözü doymaz egemen işbirlikçi Türk burjuvazisinin hükümetidir. Mafya ile iç-içe geçmiş bu yönetim sermayenin emrinde her ihtiyacı karşılanmıştır. Fakat gelişme doyum noktasına varmış, paylaşılacak pasta üzerinde kavga kızışınca kapitalist yönetimde ve sistemde birikmiş pislik ortalığa saçılmıştır. Mafya liderinin ifşaatları sadece yozlaşan “cumhur ittifakı” bloğu AKP-MHP’nin sınıf niteliğini, çürümüşlüğünü göstermekle kalmıyor, bununla birlikte mafya ve devlet gücüne yaslanılarak birbirlerinin işletmelerine çöken kapitalistlerden tutunda, burjuva medyanın milliyetçi islamcı ekran yüzleri olan unsurların çeteleşen devlet yapısıyla nasıl milyar dolarların döndüğü bir pazarda nasıl zenginleştiklerini gösteriyor. Ellerinde devrimcilerin kanı olan katiller büyük servet sahibi “iş insanları” olarak boy göstermektedir. MGK’nun sahadaki tetikçileri kontra oluşumların başı M. Ağar, K. Eken gibilerinin büyük sermaye hareketlerini kontrol eden suç şebekesinde yollarına devam ettikleri ve AKP ittifakı güçleri olduklarını bilmeyenlerde öğrendi.
Pandemi döneminde sermayenin kâr oranı yüzde 200 arttı. Mafya-çeteler ve suç ağı ise genişliyor. Bir twitten dolayı yurttaşlar hapishanede, işçi sınıfının kurtuluş mücadelesini yürüten komünistler, devrimciler, Kürt politikacılar, demokratik muhalifler hapishanede ama siyasi suikastler yapanlar “bin operasyon yaptık” deyip binlerce halk evladını “devlet adına” katleden ve bugün AKP ile çalışan (hükümetler değişse de sermayenin sürekliliği sağlandıkça bugün AKP-MHP yarın CHP-İYİP vd.leri ile olacak olan mafya-devlet ilişkisi süreklidir) M. Ağarlar yanısıra, kokain rotasının durağı marinada boy gösterenler devlet koruması altında ultra lüks yaşam sürmektedirler. Yönetimde kalmak için her türlü yönteme başvuruluyor, ama ifşaatlı suç ağının tüm uçları AKP hükümetine çıktığı için gerçekler gizlenemez hale geldi ve sonuçları açığa çıktı.
Faşizmin Karanlığı Mücadeleyle Dağıtılır
İşçi sınıfımız ve tüm halk yığınları faşizmin bu karanlığına mahkum değildir. Evet sistem çürüyor ama kendiliğinden yıkılır yanılgısına kapılmamalı kimse. Baskıya ihtiyaç duyuldukça daha fazla yasa dışına çıkılacak, daha fazla çeteler eliyle halka saldırılar gerçekleştirilecek ve daha fazla yozlaşma olacaktır. Yok edilen demokratik haklar ile devrimci kitleleri sessizliğe iten baskı ağını hiç gevşetmek istemeyen AKP faşist diktatörlüğün bir hükümeti olarak mafya, çeteler, cemaatlere, çeşitli ekonomik çıkar gruplarına rantın bölüştürüldüğü suçlu bürokrasi ağına daha da muhtaç hale gelirken, kitle desteğindeki erime hızlandı. Yönetimdeki güç koalisyonu yozlaşarak çürüyüp dibine dökülse de sermayenin işlerini yerine getirmede her hangi bir aksama olmaması meselenin “fıtratına” uygundur. Sistemin mevcut kiri-pası AKP-RTE’ın sırtına yüklenerek “yeni bir sayfa” açıldığının söyleneceği zamanlar uzak olmasa da, gelen burjuvazinin siyasi temsilcileri gidenlerden nüans dışında farklı olmayacaktır. Kapitalist sistemin niteliğinden ileri gelen faşist devlet düzeninde sürekli üremeye devam eden pislik büyümeye devam edecektir.
Çözüm hükümetin değiştirilmesinden ziyade sistemin değiştirilmesinde yatmaktadır. Halkın sırtından geçinen ve suça batmış politikacılar, yöneticiler, bürokratların hak ettikleri cezaya çarptırılmaları devrimci kitlelerin mücadele yürütmesine adalet, eşitlik ve demokratik bir cumhuriyet isteklerini eylemleriyle ortaya koymalarına bağlıdır. Kitlelerin eylemsellik dalgasının geri çekilmesinin etkisinde kalmadan sermayenin faşist düzeninin teşhir edilmesine yönelik çalışma ve propagandanın kararlıca yürütülmesi, yığınların arzu ettikleri politik özgürlük haklarını serbestçe kullanabilecekleri ortamın yaratılması için sınıf mücadelesinde güçlerini birleştirmeleri gerektiği yönünde sebaatle kitleleri mücadeleye çağırmaya, örgütlemeye devam edilmektedir. Biz kitlelere çete-mafya düzeninden, yolsuzluk, hırsızlık, hortumculuk yapan politikacı ve bürokratlardan, halkı öldüren katil görevlilerin yargılanmasını istiyorsan gücünü birleştir, tepkini göster, örgütlen ve karşı çık diyoruz. Bununlada yetinmeyin diyoruz, kapitalist sistem sürdükçe bu ve benzer pislikten kurtulmak olanaksızdır; tek tek belirtilere karşı durmakla kendini sınırlamak köleliğe devam etmektir, hastalığı yaratan kapitalist üretim biçimi ve toplum düzenine karşı durmak ve sosyalizm için sınıf savaşımında birleşmenin ise emekçi halk kitleleri için biricik kurtuluş yolu olduğunu ısrarla söylüyoruz. Unutulmamalı ki, sadece devrimin kitlelerin eseri olduğunu söylemek yetmez, bu doğru şiar burjuva sınırlar içinde demokratik bir cumhuriyetin gerçekleştirilmesininde ancak devrimci kitlelerin eseri olduğu kavranırsa doğru politika izlenebilir ve özü gerçek anlamıyla içselleştirilebilinir. Faşizme karşı tüm demokratik haklar için kitlelerin mücadelesi olmazsa olmazdır. Tüm devrimci güçlerin güncel taleplerde ortaklık oluşturması birlik ve mücadele ruhunu güçlendirmede ilkeli anlayışla hareket etmesine ihtiyaç vardır. Sistemin siyasi karakteri sermayenin emek gücünü sömürme biçimine doğrudan bağlıdır. Karanlığı parçalayacak olanda işçi sınıfının kendisidir. Sessizlik içinde olan işçilerin tertemiz emeğinin üstüne gürültü patırtıyla akan kapitalistler sınıfının pisliği ancak proletaryanın önderliğinde devrimci yığınların mücadelesiyle temizlenir ve ancak onların gücüyle hesap sorulabilir. Halk faşizmin karanlığını parçalayacak güce sahiptir. Bu güç ihtişamıyla mutlaka kendini gösterecektir.
Yorumlar kapalı.