Faşistlerin gerçekleştirdiği Malatya Katliamı’nın üzerinden 46 yıl geçti

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Malatya Katliamı’nın üzerinden 46 yıl geçti. Dönemin Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu’na yapılan suikastı gerekçe gösteren faşistler, Malatya’da “Milletim Uyan” başlıklı bir bildiri dağıttı. Belediye hoparlöründen kuran okunup, “Din elden gidiyor. Camilere de bomba konuluyor” anonslarının yapıldığı katliamda 8 kişi yaşamını yitirirken yüzlerce kişi de yaralandı.

17 Nisan 1978’de, Maraş’taki faşist provokasyon Malatya’da devreye girmişti. Faşist-gerici grupların belediye başkanına bombalı paket gönderip katletmesiyle katliam başlatılmıştı.

Diğer katliamlarda olduğu gibi ilerici, demokrat insanların ev ve iş yerleri ve Alevilerin evleri önceden işaretlenmişti.

18 Nisan 1978 Salı. Sabahın erken saatlerinden itibaren kente, komşu il ve ilçelerden, köylerden akın akın insan gelmeye başlamıştı. Gelenlerin bir bölümü belediyenin önünde, diğer bir bölümü de Samanpazarı’nda toplandı. Toplananların sayısı kısa sürede on bini aştı. Çoğu 15-20 yaşlarında gençlerdi. Ellerinde özel hazırlanmış sopalar, zincirler, nacak gibi saldırı aletleri bulunuyordu. Yüzleri maskeli olan çok sayıda kişi de toplanan grupların önüne geçtiler. Bir kol, Cezmi Kartay Caddesi’ne yöneldi. Burada bulunan işyerlerinin çoğunluğu Alevilere aitti. Bir kol, Fuzuli Caddesi’ne, bir kol Akpınar, Yoğurtpazarı, Mısırlı Çarşısı ve eski Halep Caddesi’ne; bir kol da Turan Emeksiz Caddesi’ne doğru ‘Kahrolsun Komünizm!’, ‘Müslüman Türkiye!’, ‘Dan dan Hamido’ya intikam!’ sloganlarıyla yürüyüşe ve saldırıya geçtiler.

Saldırganların önünde bulunan maskeliler; solcu ve Alevilere ait önceden işaretlenmiş işyerlerini göstererek tahrip ettiriyor, arkasından gaz dökerek yakıyorlardı. Yanan yağların, mobilyaların, halıların, deterjanların kokusu ve dumanı tüm Malatya’yı sardı.

MASKELİ SALDIRGANLAR YAKTI YAĞMALADI!

Yeni katılanlarla saldırganların sayısı 20 bine yaklaşıyordu. Denetim elden çıkmıştı. İşaretlenmiş iş yerleri ve konutlar tahrip ve yağma edilerek ateşe veriliyordu.

Ortaklıkta başlarında maskeliler olduğu halde, ellerinde benzin bidonuyla dolaşan on binlerce saldırgandan başka kimse yoktu. Polis de yoktu. Yalnızca jet uçakları alçaktan uçarak ve sesleriyle saldırganları caydırmaya çalışıyorlardı. Ancak bu bir işe yaramamıştı. Sokaklara dökülen eşyalar yanıyordu. Cadde ve sokaklar buzdolapları, mobilyalar, televizyon ve radyolar, içki şişeleri, yağ kutuları, kumaşlar, ayakkabılar, sebze ve meyveler, cam parçaları, kapı ve pencere kırıkları, gaz tüpleri, devrilmiş otolardan geçilmiyordu. Ateşi söndürmeye gelen itfaiye araçları, hortumları kesilmiş olarak sokaklarda bekletiliyordu.

SALDIRGANLAR ALEVİ MAHALLELERİNE YÖNELİP TACİZLERE BAŞLADILAR!

Şehir merkezinde sağlam yer kalmamış ve saldırganların da işi bitmişti. Bu kez mahallelere yöneldiler. Rastladıkları genç kızlara sarkıntılık etmeye, yaşlı kadınları dövmeye başladılar. Bu ortamda nereden geldiği bilinmeyen bir kurşun, saldırganlar arasında bulunan İnönü Üniversitesi öğrencisi Tahir Kökçü’yü kafasından ağır yaralamıştı. Hastaneye kaldırılan yaralı kurtarılamamış, yaşamını yitirmişti. Olayları yatıştırmak amacıyla bir konuşma yapan Malatya Cumhuriyet savcılarından Necati Sezener ile Adıyaman‘dan gelen Jandarma Komando Birliği Komutanı Yüzbaşı Arif Doğan saldırıya uğradı ve her ikisi de bıçak ve kurşunla yaralandı. Kalabalık bir grup, Alevilerin yoğun olduğu Ata (Haçova), Cemal Gürsel ve Başharık Mahallelerine doğru yürüyüşe geçti. Turan Emeksiz Caddesi’nin üzerinde bulunan yüzlerce işyeri ve evin camlarını kırarak eşyalarını sokaklara atıyor, gaz dökerek yakıyorlardı.

FAŞİSTLER, 3 LİSELİ ALEVİ ÇOCUĞU KAÇIRIP İŞKENCE EDEREK KATLETTİLER!

Çilesiz Mahallesi, Malatya’nın güneybatısında, bahçeli bir semtti. Yüzyıllardır Aleviler ve Sünnilerin iç içe yaşadığı kentin eski mahallelerinden biriydi. Hamit Fendoğlu’nun öldürülmesini fırsat bilenler saldırılarını bu semte de yönelttiler. Saat 12.00’ye doğru bir araba, top oynayan çocuklara yaklaşır. Arabadan biri iner, ‘Naci, Sait, Özcan’ diye ismen çağırdığı üç çocuğu arabaya alır ve uzaklaşırlar. Üçü de Alevi ailenin çocuklarıdır. Birkaç saat sonra acı haber gelir. Çocuklar önce işkence görmüş, sonra kafalarına sıkılan kurşunlarla öldürülmüştü. Cansız bedenleri Malatya’ya 8 kilometre uzaklıktaki Beylerderesi’nde demiryolu tüneli önünde rayların üstüne bıraktılar. Üzerlerinden tren geçen cesetler paramparça olarak bulunmuştu. Çocukların aileleri, katillerin bulunması için kuşkulandıkları bazı isimleri ilgili makamlara verdiler ancak dava sonuçsuz kaldı.

KATLİAMIN ÖN HAZIRLIĞI GÜNLER ÖNCESİNDEN YAPILDI

Dönemin Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu’na yapılan suikastı gerekçe gösteren faşistler Bilim ve Kültür Derneği adlı kuruluş adı altında Malatya’da “Milletim Uyan” başlıklı bir bildiri dağıttı. Tarihte yaşanan diğer katliamlar gibi zemin hazırlanıyordu. Günler geçtikçe gerginlik artıyor, Alevilerin bulunduğu evler işaretleniyordu.

BELEDİYE HOPARLÖRLERİNDEN “DİN ELDEN GİDİYOR” ANONSU

18 Nisan günü, Malatya’da saldırı başladığı saatlerde Belediye hoparlöründen kuran okumaya başlanır. Kuran okunmasından sonra faşist bir grubun hoparlörden yaptığı “Din elden gidiyor, camilere de bomba konuluyor” anonsları aralıksız akşama kadar sürmüştür. Böylece halkın dini duyguları kışkırtılarak katılımın çoğaltılmasına, saldırıların yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır. ‘Güçlü devlet’ in Malatya’daki temsilcileri ise bu tahriklere seyirci kalmıştır.

8 KİŞİ KATLEDİLDİ, 100 KİŞİ YARALANDI

17 Nisan 1978 akşamı başlayan saldırı, tahrip ve silahlı çatışma, 20 Nisan akşamına kadar sürdü. Üç gün aralıksız süren saldırılarda 8 kişi katledilmiş, 20’si ağır olmak üzere yüz kişi yaralanmış, 100 işyeri ve konut tamamen olmak üzere, toplam 960 iş yeri ve konut tahrip edilmişti.

Yapılan inceleme sonucu bu paketlerdeki patlayıcıların, daha önce İstanbul Üniversitesinde öğrencilerin üzerine atılan bomba ve ADMMA yakınlarında atılarak beş kişinin yaralanmasına neden olan bombalarda kullanılanla aynı olduğu belirlenmişti. Bu türden patlayıcıların ancak Atom Enerjisi Araştırma Merkezi’nde yapılabileceğini belirtmişlerdi. Bunun üzerine Ankara Nükleer Araştırma Merkezi’nde arama yapılmıştı. Bu merkezde çalışanların büyük çoğunluğu Ülkü Ocakları üyesiydi. Ülkü Ocakları’nın eski Genel Başkanı Muharrem Şemsek de burada çalışıyordu. Muharrem Şemsek ve birkaç arkadaşı gözaltına alındı ve Nükleer Araştırma Merkezi de bir süre için kapatıldı. Muharrem Şemsek ve arkadaşları daha sonra mahkemece serbest bırakıldı.

ALEVİLER GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALDI

12 Eylül 1980’de gelen askeri darbeden sonra, demokratlara, devrimcilere ve Alevilere yönelik baskılar yoğunlaştı. Neredeyse her gün evleri, işyerleri aramadan geçirilen bu insanlar, uyduruk gerekçelerle gözaltına alınıyor, işkencelerden geçiriliyordu. Bunca baskıyla karşılaşan demokrat, devrimci ve Aleviler, sonunda Malatya’yı terk etmek zorunda kaldılar. İş sahibi olanlar, işyerlerini günün değerinin çok altında fiyatlara satarak Mersin, Adana, İstanbul, İzmir gibi kentlere göç etmeye başladılar. Ekonomik gücü olmayanlar da köylerine döndüler. Böylece Malatya’nın etnik ve kültürel mozaiği, siyasal yapısı esaslı bir değişime uğratılmış oldu.

PİRHA