Özel mülkiyet dünyasının varlığı insanın insan tarafından sömürülmesine dayanır. İki sınıfın ortaya çıkışı ise köle sahiplerinin köle emeği üzerindeki egemenliğine ket vuran kölelerin, köle sahiplerine karşı isyanları Spartaküs önderliğinde büyük köle sahibi olan Roma imparatorluğunun köle isyanları sonucunda yıkılması ile gelişti. Feodal beylerin serfler ve zanatkar köylüler üzerindeki egemenliğine karşı köylü ve serflerin isyanları yeni bir düzeni getirdi.
Yeni düzene doğru birlikte hareket eden burjuvazi mülkiyetine yeni mülkiyetler kattı. Buhar makinalarının buluşu üretim araçlarının yenilenmesi üzerine biçimlenmiş buluşlar bir çok işciyi işsiz bıraktı. İşsizliğin sebebinin makinalar olduğunu sanan işçiler makinalara saldırdılar. Bir çok fabrikada makinaları tahrip ettiler buna karşılık burjuvazi ve anayasal monarşiler çok katı kanunlar koydular. Bir çok işçiyi idam ettiler, hapishanelere doldurdular. Marks Engels tarafından kaleme alınan komunist manifesto kapitalist düzenin kendi mezar kazıcılarını yarattı ibaresini muştuladı. Proletarya sınıfı bundan sonra kendi sınıf partilerini kurup iktidarları ele geçirip sosyalizm ve herkesin eşit yaşayacağı eşit sınıfsız bir düzen kurmalı ve komünizme doğru ilerlemeliydi. Bunun ilk örneği Rusya’da Bolşevikler önderliğinde sovyet sosyalist cumhuriyetler birliğini kurdular. O dönem ülkemizde işçi sınıfının önderliğinde kurulan TKP önderleri Mustafa Suphi ve 15 yoldaşı mevcut düzen tarafından Karadeniz de katledildiler. 1940 sonra Çin Komünist Partisi önderliğinde kurulan Çin Halk Cumhuriyeti ve sonrasında yaşanan Büyük Proleter Kültür Devrimi ülkemizde büyük yankılar uyandırdı. Devrimci çıkışlar sonucu yeni örgütler kuruldu. TKP (ML), THKO, THKPC gibi örgütler ve bunların önderleri Deniz Mahir ve İbrahimler; kimileri asıldı kimileri öldürüldü kimileri iskencede katledildi.
12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle binlerce devrimci hapishanelere dolduruldu, kimileri öldürüldü kimileri uzun süre hapishanelerde, açlık grevleri, isyanlar, firarlar gerçekleştirdi. Bunu içine sindiremeyen devlet askerî marşlarla tektip elbiselerle yola getiremedikleri devrimci tutsakları birbirinden izole etmek, aileleri birbirinden ayırmak için medyada terör hapishanelerden yöneltiyor yaygarasıyla tek hücrelik hapishaneler yapılmaya başlandı. İlki Eskişehirde olmak üzere yapılmaya başlatılan tek hücreli hapishanelere karşı, devrimci tutsaklar ölüm orucuna başladılar. 3 temuz 1996’da başlatılan eylemin talepleri: 1 tabutluk genelgeleri iptal edilsin, 2 başta Eskişehir olmak üzere bütün tabutluklar kapatılsın, 3 başta Kürt ulusu olmak üzere, tüm emekçilere yönelik devlet terörüne son verilsin ve Erzurum, Diyarbakır zindanlarındaki vahşet son buluncaya kadar ölüm orucu eylemlerimiz devam edecek denildi. 69 gün süren ölüm orucu sonucunda 12 tutsak ölümsüzleşti. Ölümsüzleşen yoldaşların isimleri; Aygün uğur, Altan Berdan Kerimgiller, İlginç Ozkeskin, Ali Ayata, Hüseyin Demircioğlu, Müjdat Yanat, Tahsin Yılmaz, Ayşe İdil Erkmen, Hicabi Küçük, Yemliha Kaya Osman Akgün, Hayati Can.
Adalet bakanı tutsakların isteklerini kabul etti. Eskişehir tabutluğu kapatıldı ama devlet her ne kadar tutsakların isteklerini kabul ettiyse de medya, iktidar, hapishaneler ise askerî ve eğitim kampları hâline gelmiştir. Yaygara yapılarak tabutluk hapishaneler yapılmaya devam ediliyordu. Egemenler her dönem devrimci tutsakları tümüyle kitlelerden yalıtmak, ruhen, fikren yıkıma uğratarak ideolojik ve siyasal olarak baş vurmadıkları yöntemi bırakmasalar da bu amaçlalarında başarılı olamadılar. Devrimci tutsaklara baskının amacı onları mevcut düzene biat ettirmekti. Devrimci tutsaklar ölüm oruçlarında canlarını verdiler. Kurşunlarla demir çubuklarla Diyarbakır, Ulucanlar, Buca, Ümraniye’de 19-22 Aralık’ 2000’de 28 devrimciyi katlederek F tipi hapishanelere geçiş yaptılar. F tipi hapishanelerde tecrit tredman sistemiyle bilinen baskı politikasına karşı politik tutsaklar tarihî miraslarına yaslanarak direnmeye devam ediyorlar.
2024’e girerken, F Tipi Hapishanelerde devrimci tutsaklara diz çöktüremeyen devlet, pandemi bahanesiyle haklarını ellerinden almak istiyor ve yeni baskı araçlarıyla sindirmeye ve biat ettirmeye çalışıyor.
ANAYASA madde 10’da “herkes din dil ırk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç mesep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde eşittir” diyor. AKP, 5275 sayılı İnfaz Kanununun 107. maddesinde, adlilerde, bir kısmı süreli hapishanelerde 3/2 olan infaz süresini 2/1, çete-mafyaların, organize suç örgütlerinin tâbi olduğu 3/4 olan infaz süresini 2/3 olarak değiştirdi, devrimci tutsakların tâbi olduğu 3/4 ise olduğu gibi korunarak ayrımcılığa gidilmiştir. İşte burjuvazinin ağzından düşürmediği eşitlik adalet demokrasi. 150 bin topluma karşı suç işlemiş hırsızı, pezevengi, tacizciyi, uyuşturucu satıcısı katili serbest bıraktı. Devrimci tutsaklara yeni infaz kanuna dayanarak gözlem kurulu oluşturuldu ve bu gözlem kurulu tarafından “iyi halli” degerlendirilmeyen onlarca tutsağın infazı ya yakıldı ya da ertelendi. 30 yıl hapis cezası infaz edilmiş politik tutsaklar “iyi halli” olmadıkları, pişmanlık dayatmasını kabul etmedikleri için serbest bırakılmadılar.
ANAYASA madde 17: “yaşama hakkı bütün yasaların temelidir” diyor. Sıkıyönetim olağanüstü hâl olsa dahi bu binlerce devrimci olmayan tutsak bırakılırken yüzlerce hasta tutsak, kalbi yüzde 75 çalışmayan Abdullah Kalay ve kendi ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan yüzlerce hasta devrimci tutsak serbest bırakılmadı. Son bir senede 26 tutsağın Kamil Turanlıoğlu gibi cansız bedeni hapishanelerden cıktı. Ya da serbest bırakıldıktan sonra 30-40 gün içinde vefat etmişlerdir. 15 Nisan 2020 tarihinde 5275 sayılı infaz kanununda değişiklik yapılarak infaz kanunun 62 madesinin 4. fıkrasına “basın ilan kurumu aracılığıyla resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler ceza infaz kurumuna kabul edilemez” eklendi. Hükümete yakın televizyon ve gazeteler verilmekte ve seyredilmektedir.
Bugün F tipinde devrimci tutsaklara diz çöktüremeyen devlet Yeni S Tipi, Y Tipi, R Tipi, Yüksek Güvenlikli hapishaneler inşa etmektedir. Bu dönemde özellikle Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit koyulaştırılarak İmralı sistemi derinleştirilmek istendi. İmralı hapishanesinde ulus ve uluslararası hukuk normlarını hiçe sayarak uygulanan İnfaz politikaları avukatlarıyla ve ailesiyle görüştürülmeyen Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit politikası ağırlaştırılmış müebbettir. Bu durum politik tutsaklar ve bütün devrimci tutsaklar için büyük bir önem taşımaktadır. Bugün yurtsever tutsakların İmralı’daki tecride ve Abdullah Öcalan’a özgürlük için sürdürdükleri dönüşümlü açlık grevi eylemi ve dışarıda sürdürdüğü destek eylemleri büyük önem kazanmaktadır
Ve diyoruz ki: zulmün olduğu yerde direnmek meşrudur! Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!Hapishanelerde siyasi baskılara son verilsin, devrimci tutsaklara özgürlük!
Kitap ve sosyalist dergi, gazeteler kısıtlamasına son verilsin, tecrit işkencesine son verilsin. Keyfi aramalar sürgün sevkler gece baskınları zorla yer değiştirmelere defterlere el koymalara son verilsin. Görüşçü yasaklarına son verilsin S tipi Y tipi yüksek güvenlikli hapishaneler kapatılsın. S tipi ve Y tipi yüksek güvenlikli hapishanelerin F tipi hapishanelerdeki farklı 3 katı yer altında yapılmış tek hücreli hücre pencerelerinde,demir çubukların önüne tel kafesle kapatılmış olması bir kısmıda tek hücre, her hücrenin arasına devrimci tutsaklardan olmayan tutukluların yerleştirmesi feto ya da adli tutuklular fark etmez bu tamamen birbiriyle haberleşmeyi kesmek tek düğmeyle açılıp kapanan hücreler hayata geçirmektir.
ANAYASA madde 34 “herkes önceden izin almaksızın silahsız saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
Biz aileler olarak çocuklarımızın, tutsaklarımızın, düşüncesinden dolayı tutsak olduğunu biliyoruz ve bütün düşüncelerin önündeki engellerin kalkmasını istiyoruz. Aileler olarak hapishanelerde kanununların, yasaların Türkiye’nin imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AHIM) kararlarının uygulanmasını istiyoruz.
Bu konuda Yeni Demokrasi Aileleri Derneği’ninde (YDAD) içinde olduğu, Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) olarak hapishaneler önünde, Adli Tıp önünde, Adliye önünde tutsak hakları için yürüyüş basın açıklaması yaptık. Ters kelepçeyle göz altına alındık. Hakkımızda davalar açıldı. Kimi davalardan bereat ettik. Devam eden davalarımız var. Bu bizi korkutmuyor, yıldırmıyor. Biz aileler olarak başta tutsak ailelerini, yoldaşlarını, devrimcileri demokratları yurtseverleri, işçileri, yaşanan ve yaşanacak olan daha kötü sonuçlara karşı tüm duyarlı kesimleri, hapishanelerdeki yaşanmakta olan bu işkencelere karşı duyarlı olmaya ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz .
Yeni Demokrasi Tutsak Aileleri-YDAD Üyesi
Yorumlar kapalı.