Kapitalist Emperyalizmin 2008 krizi sonrası aşamadığı çıkmazlar, dünya halklarına karşı estirdiği terörün baş kaynağıdır. Dünyanın mazlum ulus ve halklarına karşı süren bu terör dalgası boyutlanarak devam ediyor. İşgal ve savaşların çembere aldığı bölgelerde ölümler normalleştirilmeye, halklar yerinden-yurdundan edilirken, emperyalist saldırganlık uşakları aracılığıyla sermayesini büyütmeye devam ediyor. Dünyanın birçok ülkesinde baş gösteren işçi grevleri ve direnişler ise kapitalist emperyalizmin planlarını bozma niteliği taşıyor.
Dev tekeller batmasın diye 2008’den beri karşılıksız para basan, kamu kaynaklarını, dev tekellerin batmaması için harcayan, kamuyu borçlandıran, dünya işçi sınıfını gün geçtikçe dev tekeller için borçlandıran, yoksulluğa iten kapitalist emperyalizm çıkmazda. Dünya halklarına ve işçi sınıfına 2008’den beri açık savaş ilan eden kağıttan kaplan kapitalist emperyalizm ya kendi içinde sermaye transferini hızlandıracak ya da dev tekelleri batırmamak için dünya haklarına ve işçi sınıfına açtığı savaşı büyütecek. Her iki olasılıkta savaşın kaçınılmaz olduğunu kanıtlıyor. Lenin’in deyimiyle ”ya devrimler savaşı önleyecek ya da savaşlar devrimlere yol açacak” Fransa, Şili, Ekvador, Lübnan, Haiti, ABD, İngiltere, Yunanistan, Türkiye vb ülkelerde halk kitleleri kağıttan kaplan emperyalizmle ve devlet terörüyle köşe kapmaca oynuyor. Macron’un Emeklilik reformu paketi, Türkiye’de vuku bulan açık sınıf diktatörlüğü (faşizm) AB ve ABD’de polisiye tedbirlerle karşılık buluyor. Bağımlı yarı sömürge devletlerden, emperyalist devletlere silahlanma, savaşlara hazırlık, savaş sanayisine harcanan para gerçeği açıklıyor. Tüm bunlara karşılık Dünyanın pek çok yerinde gözlemlenen halk kitlelerinin arayışları başka bir gerçeği, devrimci alternatifin yaratılması arayışını bizlere açıklıyor. Son on yıllık periyotta dünya halk gençliğinin, kadınların, 1 Mayıslara, çeşitli kitle eylemlerine yoğun katılımı, halk kitlelerinde biriken öfkenin ve arayışın somut karşılığını açıklıyor. Kapitalist emperyalizm borçluluk ekonomisi ile halk kitlelerini, işçi sınıfını borç batağına iterek dev tekelleri bugün için kurtardı karşılığı felaket olacak diyoruz!
Ukrayna ve Rusya arasındaki dolaylı NATO, Rus-Çin emperyalizmin savaşında, NATO ve onun vekili olan neo-nazi insanlık suçlusu savaş çetelerinin, sovyet döneminden kalma Marks, Engels, Lenin, Stalin anıtlarına ve komünist sembollere karşı saldırısı, kapitalist emperyalizmin ”Komünist Hayalet”i ne derece tehlikeli bulduğunu kanıtlıyor. Almanya’da MLPD’nin kendi parti binasının bahçesine dikmek istediği Marks Engels heykelini yıkmaya çalışan Alman devleti ”Komünist Hayalet”in karşısına dikilebileceğini zannediyor, oysa Almanya’da geçen sene ve bu sene gözlemlenen kitlesel grevler ve işçi sınıfının ölümsüz önderlerine duyulan ilgi ve alaka, halk gençliğinin bağımsız örgütlediği eylem ve etkinlikler Alman devletini ve Fransadaki toplumsal kabarış Fransa ve AB emperyalizminin uykusunu kaçırıyor.
Türk hakim sınıflarının yarı-sömürge bağlı ekonomik yapı nedeniyle hizmette kusur göstermediği emperyalist güçlerin çıkarlarını koruma ve böylelikle de kendi ömrünü uzatma gayesi faşist saldırganlık olarak ilk gününden beri devreye konulmakta. “Avrupa’da bir hayalet”in dolaşıyor olması, proletaryanın isyan ve direnişinin radikalleşerek ivme kazanması kapitalist düzenleri sarsmaya aday gözükürken, Türk devletinin korkuya kapılması da boşuna ve bundan bağımsız değildir. Kapitalist emperyalzimin yapısal krizinin rüzgarı altında olan Türk komprador burjuvazisinin “hayalet” korkusunu aşma adına dönem dönem hayata geçirmeye çalıştığı “demokratik” açılımlar, yüz yıldır kene gibi yapıştığı Türkiye ve Kuzey Kürdistan işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerine zulüm olarak yansıyor.
Avrupa emperyalist kapitalizminin dolaşan “hayalet” korkusu ile Türk hakim sınıflarının Kaypakkaya korkusu bir ve aynıdır. Marksizm, Leninizm, Maoizm’in temel taşlarını Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da döşeyen ve yolu açan İbrahim Kaypakkaya’nın Türk hakim sınıfları tarafından, kurduğu partisi nezdinde ihtilalci komünizmin temsilcisi olarak doğru tespit edilip baş düşman ilan edilmesi ve katledilmesine neden olması büyük korkusu nedeniyleydi. Bugün hâlâ devam eden korku, onun yaşayan-yaşatılan canlı ruhundan kaynaklanmaktadır. Çünkü o, Marksizm, Leninizmi işçi sınıfı ve ezilen kitlelerin eseri parti, partinin eseri ise devrimdir mottosunu doğru kavramış yegane komünisttir. O ve ardılları halk kitlelerinin silahlanmasını, partileşmesini ve ordulaşmasını doğru kavradıkları için Faşist TC devleti ile canhıraş ve amansız kavgaya tutuşmuş, sayıları binleri bulan ölümsüz ve gazi, on binleri bulan militan mücadele geçmişi olan taraftar kitlesini yaratmıştır. Bundandır ki yoldaş Kaypakkaya düşman tarafından esir alınmış, düşman askerlerine dahi yapılmayacak bir adilikle katledilmiştir. Bundandır ki o ve ardılları meydanlarda, sokaklarda, demokratik eylem ve etkinliklerde dahi onun sesi olup onu haykırdıkları için cezalandırıldı. Kaypakkaya yoldaş Türkiye devrimci hareketinin yegane komünisti ve onun partisi tek komünist partisi derken Marksizm, Leninizmin yaşayan özünün dönem itibariyle doğru tahlil edilip, devrim programının ve parti çalışmasının doğru inşa edilmesinden kaynaklanmaktadır diyoruz.
Bugün meydanlarda Kaypakkaya sloganı atıp, Kaypakkaya’nın tezlerinin içeriğini boşaltanlar, yenilik adına Kaypakkayacılığa baldıran zehri yutturanlar, ML’yi ve ML tezlerin özünü ciddi manada dezenformasyona tabi tutarken proletarya partisinde Marksist-Leninist tezleri savunan neredeyse bir elin parmaklarını geçmeyecek seviyedeydik. Meydanlarda en kalabalık biziz, Kaypakkaya geleneğinin ana damarı biziz diyenler, köylü ahbap çavuş ilişkisi ile kafa sayısı mantığı çerçevesinde binleri yürütenler kalabalık olabilir, binleri yürütebilirsiniz, sizler bilinçte düşmanı paramparça edemediğiniz için kılavuzluğunuz altında yürüyen kitleler pratikte asla paramparça edemezler. İçten Marksist Leninist tezlerin özüne yönelik saldırılar, dıştan ise Kaypakkaya flama ve dövizlerine dolayısıyla onun fikirlerinin taşıyıcılarına yönelen saldırılar bir kez daha doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Kaypakkaya demek devrimci komünist parti demektir. Kaypakkaya demek Marksizm, Leninizm, Maoizm demektir. Kaypakkaya demek işçilerin, emekçilerin işsiz işçilerin, kır ve kent yoksullarının, Kürt ulusunun silahlanması demektir. Dün Maltepe mitinginde, sınıf düşmanlarımız tarafından, Partizan, Kaldıraç ve DHP flama ve pankartlarına el koyma pratiğinin açıkladığı üzere, sınıf düşmanlarımız saldırmış, reformistler tarafsız kalmıştır.
O hâlde; Tarafımız Kaypakkaya, silahımız Marksizm, Leninizm, Maoizm olacak diyoruz. Felsefede, politikada, ideolojide, okulda, fabrikada, tarlada, amfilerde bir kez daha onun sesi olacak onu haykıracağız!
Yorumlar kapalı.