1. Haberler
  2. MAKALELER
  3. Bir Kez Daha Birlik Meselesi Üzerine (2)

Bir Kez Daha Birlik Meselesi Üzerine (2)

featured
service

Partizan-Yeni Demokrasi Komünistlerin Birlik Politikasını Savunmuyor 

Buradan birlik ve ayrılık meselesinde kriteri olmayan ilkesiz ve oportünist anlayışın değerlendirilmesine geçebiliriz. Kabul etmese de, TKP/ML’nin birlik politikası yoktur, ayrılıklara yaklaşımı ise sol sekterdir. Kendisine en yakın ve birleşebilecek örgütlerin çağrılarına rağmen birlik meselesinde “biz kitlelerin birliğini esas alıyoruz” duvarının arkasına sığınıp -sanki kitlelerin birliğini esas almadığını savunanlar varmış gibi- birlik sorununu aynı örgütsel kökenden gelenler dahil kendini komünist olarak tanımlayanlarla birlik kapsamında değerlendirilmesini yanlış bulduklarını açıklarken esasında yeni bir şey söylemiş değiller. Sadece ‘94 sonrası birlik karşıtı tutumuna çok daha karmaşık fikirlerle format atılmış oluyor.

Söz konusu yazıda “kitlelerin hareketine dayanmayan her türlü “birlik” kısırdır” keza kendisini komünist tanımlayan parti, örgütler, grupların birliği yada aynı örgütsel gelenekten gelen örgütlerin birliği, birlik çağrıları ve anlayışları için ise söylenen şudur: “Bu tür birlik anlayışlarının ‘kitlelerin çıkarlarına rağmen birlik’ içerdiğini ve geleceksiz olduğunu değerlendiriyoruz” deniliyor denilmesine de, kitlelerin hareketine dayanan birlikten ne anladıkları, kitlelerin çıkarlarını temsil eden birlik ile temsil etmeyen birliklerin ayrıt edici yanlarının ne olduğu ve ne anladıkları hiç açıklanmıyor. Havada gezinen “kitlelerin çıkarları”, “kitlelerin hareketine dayanmak” söylemlerinin içi doldurulmuyor. Kitlelerin çıkarları noterliğini almışçasına birleşme arayışları dahi “kitlelerin çıkarlarına aykırı” bulunmaktadır. İki veya daha fazla örgütleri birleştiren amaç teori, programın revizyonist mi yoksa Marksist, Leninist, Maoist mi olduğuna bakılmadan, tümden birlik arayışları, birlik politikasının savunulması kitlelerin çıkarlarına aykırı bulunuyor. Devrimci proletaryanın komünistlerin birliği düşüncesi ve ilkelerine sahip olunmadığında komünistlerin birlik çabaları da “yanlış” bulunur elbet. İlkesiz birlik anlayışları yok mudur? Elbette vardır, ama böylesi arayışlar açık ve net eleştirilmeli. Komünistlerin herkesle ve her şart altında birleşme gibi bir anlayışları zaten yoktur. Uluslararası komünist hareketin birlik prensipleri vardır ve bilinmektedir. Ama Yeni demokrasi devrimci proletaryanın evrensel birlik kriterlerini ve ilkelerini savunmuyor, kendi dar deneyci ve grupsal dar görüşlülüğünü yansıtan ebedi ayrılığın teorisini yapıyor. “Her türden birliğin genel olarak onaylanması gibi oportünist tavır” vb. genellemeler birlik meselesi tartışmalarında pek işe yaramaz. Herhangi bir partinin adı ne olursa olsun teorik, programsal ve politik ilkeler yönünden açık ve net çerçevesi belli bir politikası yoksa o halde dışında gerçekleşen birlikler, ya da birlik anlayışlarını doğru bir zeminde değerlendirebilecek devrimci sınıf perspektifinden de yoksun demektir. Çünkü böyle bir parti her türden birliğin genel onaylanması gibi oportünist birliklerin yanlışlığını gösterebilmesi için ne türden birliklerin genel olarak devrimci muhtevada olması sebebiyle onaylanması gerektiği cevabından yoksundur. Oportünist anlayış ve birliklerden söz edilmektedir, ama kendisinde komünistlerin birlik meselesindeki düşünce ve politikasına dair hiç bir emare yoktur. “Kitlelerin birliği” savunusu ile komünistlerin, komünist parti ve örgütlerin birliği konusu birbirine karıştırılamaz. Önceki sayfalarda da vurguladığımız gibi, işçi sınıfının birliğinin onların çeşitli eğilimlere sahip siyasi temsilcilerinin birliğinden geçtiğini Partizan-Yeni Demokrasi bilmiyor olamaz. İşçi sınıfının en ileri öğeleri komünist ilkeler doğrultusunda birleşmezse, siyasi bilincin komünist partisi aracılığıyla dışardan taşındığı işçi sınıfı, emekçi köylüler ve bütün halk kitleleri sosyalizm mücadelesinde nasıl birleşecek?! Birleşemezler. Komünistlerin birliği konusunda doğru çizgide olmamak devrimci işçi sınıfı mücadelesi çizgisinden uzaklaşmayla, ya da bu devrimci çizgiyi hiç yakalayamamış olmakla açıklanabilir.

Maoist Komünist Partisi birlik sorununda ilkelere dayalı çerçevesi açık ve net bakış açısıyla Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist’e yıllarca birlik çağrısı yaptı. Teori, program, devrim stratejisi ve tüzük de dahil örgütsel ilkelerde esasta itirazı olmamasına rağmen birlik çağrısına cevap verilmedi. MKP’nin olumlu ve doğru politikasına olumlu yönde katkı verilmesi yerine boşa çıkarılması için ilkesiz ve tutarsız tavır ve anlayışlarda ısrar edildi. Oysa komünistlerin birliği nasıl ki örgütsel ayrılıklara bağlı olmayan temel meselelerden biriyse, bölünmeler gerçekleştiğinde de terk edilecek bir mesele değildir. Komünistleri birleştiren ideoloji, asgari ve azami amacı tanımlayan program ve örgüt ilkeleridir. Ki işçi sınıfının birliğini sağlama yöneliminde çok önemli bir aşamadır. Ne yazık ki TKP/ML birlik sorununu kavrayamamıştır. Bir bütün olarak ayrılığı yaratan nedenleri tahlil edip daha güçlü bir parti birliğinin gerçekleştirilmesi politikası izlenmesi gerekirken birlik karşıtlığı düşüncesi ve çabalarına cepheden karşı duran politikayı süreklileştirmiştir. İçte birlik üzerine tartışmaları yasaklayıp “gündemimizde birlik sorunu yoktur” seviyesinde bir sapmanın birlik konusunda devrimci proletaryanın tavrıyla çeliştiği açıktır.

Birlik karşıtlığı politikasının ekonomik ve sınıfsal kökü nereye dayanıyor? Bu sapma dünya devrimi süreci gibi geniş enternasyonal bir kavrayışa sahip devrimci proletarya anlayışına karşıt olduğuna göre, bu tür hatalı görüşler burjuva düşüncelerin etkisiyle şekillenmektedir. Birlik karşıtlığı düşüncesi genişliği, evrenselliği, büyümeyi değil, darlığı, yerelliği, küçümsemeyi işaret eder. Bu hatalı düşünce küçük mülkiyet ilişkilerinin dar sınırları üzerinde büyük ve geniş dünyayı küçük mülkiyet sınırlarına çeker. Dolaysız olarak içinde bulunduğu toplumda tüm ezilen ve sömürülen sınıfların çıkarları ve onların bir halkası oldukları evrensel proletaryanın genel çıkarlarını değil, küçük mülkiyet ilişkilerinin şekillendirdiği bakış açısıyla kendisi ve sınırlı çevresini, grubun çıkarlarını gören keza kendi dar ilişkilerindeki birliği ve ağları, ülkedeki halk kitlelerinin birliği için temel ve vazgeçilmez önemde gösteren düşünce ve anlayış küçük-burjuva sınıfın ekonomik temeline dayanır. Eleştiri yürüttüğümüz örgütün yıllar boyu “kendi küçük dükkanımda memnun ve mesudum” düşüncesine denk düşen politik, siyasi tutumu bu küçük burjuva sınıf tavrı ve düşüncesinin ürünüdür. Komünistlerin birliği ihtiyacına karşıt duran bu küçük-burjuva sınıf tavrı hiç kuşkusuz işçi sınıfının devrimci mücadelesine teorik ve pratik olarak zararlıdır ve zarar vermektedir. Proleterleri ve onların önder güçleri komünistleri atomize düzeyde parçalaması, birleşme mücadelesine set çekilmesi için tüm gücünü kullanan burjuvazi amacında başarılı olduğu oranda genel olarak komünistlerin birleşmemesinden oldukça memnundur. Birliği dışlayan ayrılık süreçleri proletaryanın aleyhine, burjuvazinin ise lehine işlemektedir. Birlik anlayışından sapmak örgütsel bakımdan gelişme değil gerileme, güçlenme değil zayıflama, iç birliği sağlamlaştırmak değil, yeni yeni ayrılıkları besleyen zemini oluşturmaktadır. 

Tutarsız ve dayanaksız biçimde sistemli olarak birlik arayışlarına karşı çıkıp sürekli eski defterleri karıştırmakla meşgul olanların birlik anlayışı yoktur. Birlik sorununda enternasyonel proletaryanın sınanmış teori ve pratiğiyle belirlenmiş kriterler savunulmadığı için neye göre birlik arayışları ve çağrılarının değerlendirildiği ve hangi sınıf çıkarına göre karşı çıkıldığı da belli değildir. Bu nedenle Partizan-Yeni Demokrasi’de birlik meselesine dair yazılan yazı karışık düşüncenin ifadesi olmasının yanında en net olarak yazıda anlaşılan birlik karşıtlığı tavrıdır. Oysa gerçekten birlik gibi önemli bir göreve uygun biçimde devrimci politika üzerine söz söylenecekse öncelikle komünistlerin çerçevesi ve ilkeleri belli birlik anlayışına, kriterlerine sahip olunması gerekir. Yapılan çağrılarda dahil birlik meselesinin bu anlayışa göre değerlendirilmesi zorunludur.

Maoist Komünist Partisi’nin ise öteden beri hem komünistlerin birliği konusunda teori, program, strateji ve örgütsel ilkelerde birleşme şeklinde açık ve net siyasi çözüm düşüncesi, hemde birliğin gerçekleşmesi yönünde ısrarlı çabası olmuştur. Birlik konusunda biz proletarya partisinin belirlenmiş bu birlik ilkelerine göre değerlendiririz. Daha önce programsal görüşler savunulduğu için birlik çağrısı yapılan TKP/ML ile gelinen aşamada programsal farkların olduğu koşullarda birleşmenin mümkün olup olmadığı sorusunun cevabı Maoist Komünist Partisi’nin savunduğu komünistlerin birliği kriterleri soruna uygulanarak rahatlıkla bulunabilinir. Belirlenen prensiplere göre teorik düzlemde ama öznelci ve dogmatik düşünce çizgisinde -Marksist, Leninist, Maoist savunu devam etsede devrimin niteliği ve itici güçleri, önder ve temel güçleri, tüm diğer çelişmeler üzerinde etkili baş çelişki tespiti, karşıt uzlaşmaz sınıfların dayandığı toplumsal ve iktisadi şartlarda asgari ve azami hedefleri tanımlayan program be hedeflere ulaşma strateji ve örgütsel ilkelerde mevcut farklılıklar nedeniyle TKP’ML ile örgütsel birlik olanaksızdır. Maoist komünistlerin birlik anlayışı gelenekten gelen örgütlerde dahil kendisine komünist diyen herkesle ilkesiz her türlü ve şart altında birlik yapmak değildir, olamazda.

Ayrıca birlik karşıtlığı öznelci ve dogmatik düşüncenin yön verdiği oportünist ve tasfiyecilik üreten çizgisinden ileri gelmektedir. Herhangi bir örgütün politik tavrı, taktik ve stratejik kararları genel siyasi ve ideolojik çizgisinden bağımsız değerlendirilemez. Türkiye ve Kuzey Kürdistan ekonomik ve sosyal yapısı incelenerek siyasi ve örgütsel çizgisini somut nesnel toplumsal şartların bilgisine dayandırmak yerine araştırma yapmadan, somut durumun ne olduğuna bakmadan TKP/ML 1. Kongrede yarı-feodalizmin üretim ilişkilerinde hâlâ hakim olduğu tespitini tekrarladı ve esir alındığı dogmatik ve subjektif düşüncenin zincirlerinden kendisini kurtaramadığını gösterdi. Üstelikte öznelci düşünceyle yaptığı tespitlerin ve ekonomik “tahliller”in doğru olduğu ispatını K.Marks, F. Engels, V.I. Lenin, J. Stalin, Mao Zedung’dan alıntılar yapılarak göstermeye çalıştığı için gerçek manasıyla MLM’i savunduğu da söylenilemez. Marksizmi savunmak onu nesnel durumun somut tahlili ilkesine dayanan canlı ruhuyla uygulamak ve savunmaktır. Somut durum tahliline dayanmayan öznelci ve dogmatik tespit ve fikirlerin doğruluğunun ispatı için ilgisiz biçimde MLM teoriden alıntılar yapılması Marksizmin savunulması değildir. TKP/ML toplumsal gerçekliğin yerine düşüncesini koymaktadır ve bu hatalı oportünist düşüncesini de “Marksizme dayandırma” ısrarını sürdürmektedir. Proletaryanın felsefi düşüncesinden bu derece uzaklaşan örgütün komünistlerin birlik sorununda doğru çizgide olması olanaksızdır. Bütünlüklü olarak eleştiriyi hak eden çizgisel sorunların ağırlığı birlik üzerine tartışmaları aşan boyuttadır. Aynı kökenden gelen yapılar arasında makas açılmıştır. Birlik prensibimize göre teori, program ve ilkelerde esasta itiraza konu olmayacak boyutta temel değişiklikler yapılmadıkça aynı gelenekten gelen örgütlerden olunsa bile mevcut haliyle TKP/ML ile birlik olamayacağı kendiliğinden anlaşılır.

Maoist Komünist Parti Çizgisi İçte Yıkıcı ve Bozguncu, Söylemde İse Birlikçidir

Birçok revizyonist parti ve örgüt açıktan açığa reddetmeye cesaret edemezken Maoist Komünist Parti olarak örgütlenen, yıkıcı, tasfiyeci çizgi Marksist, Leninist, Maoist devlet teorisi proletarya diktatörlüğünü reddetti. Kaypakkaya güzergahının komünist özünden kopan bu çizginin savunucuları Maoist Komünist Partisi’nde korkunç bir yıkım ve tasfiye gerçekleştirdiler. İç birliği bozan, tasfiye edenler bu yıkıcı gerçekliği dışa karşı, kitlelere sürekli birlikçilik görünümüyle örtmeye çalıştılar. İçte yıkıcı politika, dışta birlikçi, toparlayıcı görüntüsü yaratan propaganda arasındaki karşıtlık çok geçmeden anlaşıldı… Teorik olarak burjuva sınıf düşüncesi etkisine girmiş, siyasi olarak proletaryanın devrimci iktidar hedefinden kopmuş, politik açıdan içte tasfiyeci, görünümde sol, uygulamada sağ pasifist ve kendiliğindenci yönelimin kendisi komünist olmadığı için zaten komünistlerin birliği derdi de yoktur. Onlar geçmişin mirasını tüketmekle meşguller ve söylemde birlikçi olmak yaratılan parçalanmanın örtüsüdür. Eski yoldaşlar Kaypakkaya geleceğinden gelen partilerin, örgütlerin birliğini savunduklarını açıklamışlardı. Maoist Komünist Partisi’nin komünist örgütlerin, komünistlerin birliği ilkelerini “birlikçi” görünen eski yoldaşların çizgisi ile birlik sorununa uygulandığında karşımıza ne çıkar? Lafı dolandırmadan söylersek; Maoist Komünist Parti ve benimsediği mevcut teoriler savunuldukça onlarla Maoist komünistler arasında birliğin olanaksız olduğu sonucu çıkar. Çünkü iki karşıt uzlaşmaz sınıfların düşüncesi çatışmaktadır. Maoist Komünist partisi’nin siyasi amacını gösteren toplumun önder ve temel gücü proletaryanın egemen bir sınıf olarak örgütleneceği sosyalist devrim iktidarını ifade eden proletarya diktatörlüğü temel ilkesine bağlı azami ve asgari programı ve komünizm teorisi hiçbir şart altında proletarya diktatörlüğü ilkesi başta olmak üzere Marksizm, Leninizm, Maoizmin birçok ilkesini reddeden tasfiyeci revizyonist Maoist Komünist Parti’de savunulan modern revizyonist tezlerle birleştirilemez. Maoist Komünist partisi’nin komünist özünden kopan bu sağ oportünist çizgiye karşı eleştirilerimiz açık kaynaklarımızda mevcuttur.

Halkın Günlüğü’nde ise “Kaypakkaya geleneğinden örgütlerle birlik” anlayışı Marksist, Leninist, Maoistlerin birliğini gerçekleştirmeye uygun bir muhtevada değildir.  Bir kere proletaryanın sınıf egemenliğini savunmuyorlar. Lenin’in ifade ettiği gibi, devrimci sınıf teorisine göre proletarya diktatörlüğünü savunmayana Marksist denmez. O halde MLM olmayanların gerçekten Marksist, Leninist, Maoistlerin birliğini savunduklarına ancak devrimci teori ve pratikten bihaber olanlar inanabilir. Demek ki bir dönem aynı saflarda olmamız, aynı kökenden gelmemiz, proleter devrimci hatta yekpare örgütte birlik sağlanması için yeterli değildir. Elbette Halkın Günlüğü modern revizyonist tezlerinden vazgeçer ve itiraz gerektirmeyecek açıklıkta proleter komünist mücadele programını esas alan boyutta değişiklikleri benimserse komünistlerin birlik zeminine dönmüş olur.  Somut durumda Kaypakkaya geleneği devamcısı iddiasına sahip gerek birlik karşıtı politikasını sürdüren Yeni Demokrasi-Partizan ve Özgür Gelecek-Partizan kanatları, gerekse “herkesle birlik” anlayışıyla ultra birlikçilik bayrağını eline almış hem iç tasfiyeciliğini gizlemek, hem de gelenekten örgütlerde dağınıklık, parçalanma, tasfiyeciliğe, bütün bunlara yol açan dogmatik öznelci düşünceye, revizyonist teorilere duyulan tepki ve parçalı öğelerin bir yerlerde toparlanma arayışının örgütlenmesi olgusunu gören Halkın Günlüğü’nün olsun bu yapıların teorik ve siyasi çizgileri Maoist Partimizin savuna geldiği Marksist, Leninist, Maoistlerin birliği ilkeleri ve anlayışı kriterlerini karşılamıyor. Anlayışımız açıktır: her koşulda proletaryanın evrensel birlik anlayışına uygun olarak MLM teori ve devrim amacını savunma iddiasında olan partiler komünist program ve ilkeler üzerinde birleşmeli.

Birlik Yolu Ayrılığa Doğru Yaklaşımdan Geçer

Politik olarak ayrılıklar birliğe, birlikler ise ayrılığa dönüşebilir. Parti güçleri ‘87’de bölündü, ‘92’de birleşti, ‘94’te bir kez daha bölündü, ne yazık ki 2014’te bir kez daha bölündüğüne bakmak bile ayrılık ve birlik arasındaki diyalektik ilişkiyi görmeye yeter. Her hangi bir partinin birlik meselesindeki politikasına bakılmalı. Çünkü birlik karşıtı olduğu ayrılığa bağlıdır, ayrılık ise birliğe bağlıdır, karşıtların biri diğerini belirler. Bu olguyu anlamayanlar kitlelerin yararına doğru hatta ilerleyemezler. Çünkü nihayetinde devrim yıkılması gereken sömürücü egemen sınıfın iktidarına ezilen ve sömürülen sınıfların ortak amaçta birleşmesi, eskiyi söküp atması, iktidarın kazanılması toplumsal ve siyasal eylemidir. Ama eskiyi yıkan yeniyi kuran bir eylem. Ayrılığa yaklaşım sınıf kuvvetlerinin birliği bakış açısıyla şekillenmek zorundadır. Meselenin siyasi ve teorik kavranışı çok önemlidir. Gerçekleşen her hangi bir ayrılığın ayrıntıları üzerinde tartışıp durarak birlikler gerçekleşmez, birlik geçmiş için değil gelecek için kurulur. Bu doğru anlayışla Maoist Komünist Partisi MLM İdeoloji, program ve örgütsel ilkelerde birlik perspektifiyle sorunun ele alınmasını savunmaktadır. Bu da MLM program etrafında birleşmenin savunulmasıdır. Ayrılık kaçınılmaz olarak ilkesizlikler, oportünizm ve sapmalar içerir. Ayrılan tarafların kendilerine oluşturdukları gerçekler, çıkardıkları sonuçlar birlik önünde engeller olarak gösterilemez, çünkü Marksizm, Leninizm, Maoizm ideolojisinin yön verdiği bir program etrafında parti, grup ve çevrelerin birliği tarafların çıkarsamaları birliği sağlayan teori ve program bütünlüğünün önüne konulamayacağı bir zeminde birlikler gerçekleşir. Kimin hangi sonucu çıkardığı değil, hangi ilkeler etrafında birleşilmesi gerektiği doğru anlayışından hareket edilmedikçe ilerleme sağlanamaz. Sosyalizm iddialı Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrim hareketinde çok çeşitli örgütlere bakıldığında esasta doğru bir birlik anlayışı olmadığı görülür. Neredeyse her örgüt, çevre, grup, parti kendi çıkarsamalarını dayatan, kendini merkeze koyan birlik denilince kendisi dışındakilerini kendi çıkarsamaları ve gerekçelerini kabul etmesi olarak kavramaktadır. Birlik teorisi ve prensiplerinden yoksun, proleter demokrasiden uzak bu hatalı ve oportünist anlayış özü itibarıyla süreklileştirilmiş ayrılık düşüncesidir. Hala geçmişinde ayrılık meselesinde silahlı şiddete başvurmak gibi karşı-devrimci yönteme başvuran örgütlerin özeleştiri yapmamış olması başta olmak üzere, dayak, yasaklama, tecrit etme, sindirme, karalama vb. ucu yine şiddete çıkan politika benimseyen örgütlerde bu hatalarını mahkum edip kitlelere özeleştiri yapmadılar. Maoist parti ayrılıklarda silahlı yöntemler kullanma hatasına düşmedi, ama sol sekter tutum ve anlayış konusunda muhasebe yaptı ve özeleştiriyle hatalarını da düzeltti. Devrimci örgütlerde dahil halk kitleleri arasındaki sorunların çözümünde şiddet değil, eleştiri-özeleştiri, ikna ve eğitim, örgütler arasında ideolojik mücadele ile aşma ilkesinden kesinlikle sapılmaması doğrultusunu güçlendirdi. Ayrılıklarda benimsenmesi gereken anlayışını her geçen gün pekiştirdi.

Çeşitli sınıf eğilimlerinin siyasi temsilcisi parti, örgüt, grup ve çevrelere karşı ayrılık sorunu ve daha başka gerekçelerle devrimcilik adına silahlı şiddet kullanılması, sosyalizm amacında birleşmesi zorunlu işçi sınıfı önderliğinde bütün halk kitlelerinin birleşme ve mücadelesine farkında olunsun yada olunmasın kurşun sıkılmasıdır ve kabul edilemez. Sınıf düşmanı kategorisinde olmayan hiç bir yapıya ve tek tek devrimci şahsiyetlere şiddet kullanılamaz. Hala görüyoruz ki ayrılıkta küçük burjuva bir çok örgüt uyumlulaşarak görece güçlü olanın lehine, gücü zayıf olanın ise aleyhine bir tutum almakta; örgütü tanımama, tecrit etme, tasfiye olmaları için fiili oluşturan ittifakla somutlaşan anti demokratik tarz terk edilmemiştir. Bu da üstüne Marksizm cilası çekilmiş küçük burjuva örgüt anlayışının mahalle baskısı türüdür. Bu tarzın devrimci olmadığı da açıktır. Ayrılan taraflar arasında bir daha asla birlik olmayacağı anlayışıyla birbirini dışlamak proletaryanın birlik düşüncesinin temeli olan proleter demokrasi ve sınıf tavrından uzaklaşmanın sonuçlarıdır.

TKP/ML ayrılanları neredeyse düşman derecesinde değerlendiren pozisyonla hareket etmekte, çeşitli biçimlerde şiddet unsurlarını içeren sekter politikasıyla birlik karşıtı çizgisini göstermektedir. Ayrılık ve birlik çelişmesinde biri diğerini belirliyor dediğimiz budur. Tüm çağrılara rağmen ‘94’ten sonra Maoist komünistlerin birliği için hiç bir çaba göstermemesi ideolojik, siyasi kökleri olan hatalı çizginin sonucudur. Yeni Demokrasi-Partizan ve Özgür Gelecek-Partizan ayrılığında tarafların sol sekter yaklaşımları aynı hamurdan yoğrulmuş fakat bölününce iki örgütsel çevrenin birbirini dışlayan pozisyonları ayrılık sorununu birlik politikasıyla ele alınması gerekliliğinde bir arpa boyu yol alınmadığını göstermektedir. Ayrılıkta tehdit, tanımama, tecrit etme, sindirme ve şiddet unsurlarını öne alıp ideolojik mücadeleyi rafa kaldıranların birlik politikası yoktur. İktidarın kazanılması hedefli sınıf mücadelesine büyük zarar veren bu tarz ve anlayış Maoist parti tarafından eleştirilmektedir.

Dikkat çekici olan TKP/ML kendisiyle alakası olmayan diğer partilerde gerçekleşen ayrılıklarda noterlik görevini edinmişçesine nicel olarak kendisine güçlü görünen lehine, gücü az görünenin ise aleyhine tutumla güçlü gördüğünü referans almakta ve diğer kanadı görmezden gelmekte, muhatap almama ve tanımama gibi bir politika izleyecek kadar geriye düşmüş, savrulmuştur. Böylece içte ayrılığa karşı MLM olmayan oportünist, ilkesiz ve tasfiyeci anlayışını kendisi dışında diğer parti ve örgütlerde gerçekleşen ayrılıklar meselesinde tavır takınma pratik vazife üstlenme boyutunda genişletmiştir.

Partizan özel sayıda Halkın Günlüğü’nde savunulan 3.Kongre tezlerine revizyonist çizgi tespitinde bulundu. Fakat gel gör ki TKP/ML revizyonist ve Kaypakkaya çizgisinden koptular dediği Halkın Günlüğü çizgisiyle uyumlu hareket etti ve 2014 ayrılığında revizyonist çizgiye karşı duran Maoist Komünist Partisi’ni “tanımama” politikasını yürüttü. Bu konuda kurumsal bir açıklama yapmadılar fakat pratikte proleter devrimci çizgiyi savunanları değil, revizyonist darbecilerle fiili ittifak içinde oldukları görüldü. “Tanımama” hadsizliğini gösterenler mücadele yürüten her hangi bir örgüt hakkında örgüt olup olmadığı, neyi temsil edip etmediği, hangi ismi alacağı, hangi isimle devam edip edemeyeceği konusunda onay makamında olamayacaklarını ne yazık ki daha öğrenmiş değiller. Politikada devrimci olanı “tanımamak” esasta tanımayanı yabancılaştırır ve daraltır. Başkaları hakkında hüküm vermek yerine, kendi örgütsel durumuna bakmaları daha isabetlidir. Toplumsal gerçeklikten koptukları gibi sır olmayan örgütsel gerçekliklerinden de kopmuş halde kendilerini dağın tepesine yerleştiren arkadaşlara ölçülü olmalarını, örgütler arası ilişkilerde içkin olan saygı ölçülerine uygun davranmalarını öneriyoruz.

Devrimci sınıf mücadelesi sınıf kuvvetlerini yok saymayı, tanımamayı değil, onlarla birleşmeyi, ilerlemeyi ve ortak mücadeleyi büyütmeyi emreder. “Tanümazük” tavrı bizi zerre etkileyemez ama bu tavra girenler hatalı olduklarından zarar görür. Çünkü halk kitlelerinin sınıf çıkarlarına aykırı bu ve benzer karşı devrimci sınıf düşmanlarına hizmet eden tavır ve tarzla örgütsel gelişme olmaz. Bizim için bu bir tartışma konusu değildir, sadece Kaypakkaya geleneğinden, ama onun komünist çizgisi ve politik ilkelerine uygun davranma tutarlılığı ve kabiliyetini yitirdiklerini yaptıklarıyla gösteren “tanümazük” (!) anlayışı sahiplerini devrimci kitlelere açıklama ihtiyacı duyuyoruz.

Burjuva darbeci yöntemler kullananlar ile proleter demokraside ısrar edenler, revizyonist çizgi ile proleter devrimci çizgi ayrışmasında bu dostları Halkın Günlüğü çizgisi ile fiili ittifaka çeken şeyin kökeninde küçük burjuva sınıf tavrıyla muzdarip, komünist önderlik, devrimci teorik üretim ve proletaryanın genel çıkarları bakış açısından yoksun olmalarıdır. Bu nedenle revizyonist çizgi dediklerinden daha beter “tanümazük” sekterliğine girebilecek kadar komünist proleter prensiplerden uzaklaşmakta, sağ tasfiyeciliğe yakınlaşmış durumdalar. Durum böyleyken Partizan SMF’ye eleştiri yapıyormuş gibi görünmektedir. Her politik tavrın ideolojik, siyasi dayanağı vardır. Üstelik sağ tasfiyeciliğe, reformculuğa karşı durulduğu propagandası sloganlarla süslenmiş halde yapılıyorken, sağ tasfiyeciliğe, Marksizm ideolojisini sağdan yontan revizyonistlerin yardımına koşuluyor. Komünistler nerede olursa olsun ayrılıkta nicel gücüne bakmaksızın revizyonizm ile komünist çizgi ayrışmasında hiç bir tereddütte kapılmadan komünist çizgiden yana tavır alır, güçlenmesi için elinden geleni yapar. Revizyonist dedikleriyle el ele tutuşup komünistlerin tasfiye edilmesi politikasına ortak olmazlar. Tüm bunlar TKP/ML’nin ayrılık meselesinde sol sekter politikası onun birlik karşıtlığı tavrını belirlediğini göstermektedir. Birlik anlayışındaki sapmayı da belirleyen öznelci ve dogmatik düşünceden kurtulmaları gerektiğini hatırlatmak görevimizdir.

Birlik Karşıtı Partizan ile “Birlikçi” Halkın Günlüğü’nün  Birlik Sonunundaki Farklılıkları Biçimsel, Özde Aynı Çizgidedirler

Proletaryanın sınıf bakışından birlik ve ayrılık zıtlığında esas yön birlik, birleşmedir. Fakat bu demek değildir ki lafızda birlikçi kesilip her hangi bir ayrılıktaki taraflar düşman gösterilmeli. Bilakis birbirini belirleyen bu zıtlıkta ayrılık sorunu ilkeli ve ciddiyetle ele alınmasını gerektirir. Eleştiri yapmak eski defterleri karıştırmak için değil, ayrılıkları yaratan sorunları aşan seviyede proleter öğelerin birleşme yolunu bulmak, birleşme olanağı olmayan revizyonist yönelimleri kitlelere açıklamak bu konuda siyaset geliştirmek içindir. Başka örgütlerde ayrılıklarda tarafların kimi, neyi temsil ettikleri, kimin parti ismini temsil etme hakkına sahip olup-olmadığı konusunda kendisini noter tasdik makamı gören TKP/ML  ve benzer örgütler küçük burjuva bakış açısıyla sınıfların içindeki siyasi eğilimleri, ayrılıklar ve birleşmelerin kaçınılmazlığı gerçeğini unutabilirler, yalnız başına devrim yapma yanılgısına kapılabilirler. Bu durumda sınıf bilinçli proletarya bu ve benzer sapmaları eleştirme görevini aksatmamalıdır. Eleştirilerin birinci hedefi komünist iddialı olup ayrılık meselesinde şiddet kullanma yöntemi ve politikasının benimsenmesine yöneltilmeli. Çünkü “devrim ve parti değerleri” adı altında devrimcilere karşı kullanılan şiddet, düşmanlaştırma, yok sayma ve tasfiye edilmelerini sağlayıcı politika devrim davasına verilmiş en büyük zarardır.

Şiddet kullanma söz konusu olunca, genel olarak silahlı saldırı anlaşılmaktadır. Bu kavrayış yanlış ve eksiktir. Ayrılık nedeniyle bir devrimcinin öldürülmesi proletarya davasına karşı işlenmiş büyük bir suçtur. Devrimci amaca değil, burjuvaziye, karşı-devrime hizmet eder. Bunun dışında iç yada dışta gerçekleşmiş ayrılıklarda tarafların birbirini yok saymaları, tanımama, karalama, tehdit, manüplasyon, çalışmalarına engel çıkarılması girişimleri, diğer örgütlerin bu hatalı politikaya desteğe çağırılması ve buna destek olunması, “onlar varsa biz yokuz” türünden gücü oranında her alanda baskı oluşturulması vb. vs. tümü ayrılık meselesinde şiddet politikasının biçimleridir. Şiddet yöntemlerinin ideolojik mücadele yerine konulması burjuvazinin yöntemleridir ve işçi sınıfının birliği ve mücadelesine zararlıdır. Ayrılık sorununda burjuva yöntemleri benimseyen örgüt -adı ne olursa olsun- komünistlerin birlik ve ayrılık sorununa yaklaşım ve ilkeleriyle bir bağı yoktur, olamaz. Bu nedenle ısrarla söylüyoruz birlik söz konusu olduğunda birlik üzerine söz açan partinin ayrılıklarda savunduğu görüşler ve takındığı tavırlara bakılmalı ki bölücü ve dağıtıcı olanlar yeni maskeler ile “birlikçi” olarak sahneye çıkıp bayrak salladıklarında onların gerçekte ne oldukları rahatlıkla görülebilinsin. Bu konu komünist partinin proleter demokrasi ve örgütlenme anlayışıyla doğrudan ilgilidir. Ayrılıkta takınılan tavır birlik siyasetinde proleter demokrasi ilkesine sahip olup-olmadığını belirler. Sorun böyle konulduğunda “birlikçilik” bayrağını sallayan Halkın Günlüğü’nün söylemleri ve eylemleri arasındaki farka bakalım.

Her iki Partizan’ın birlik karşıtı duruşu aksine Halkın Günlüğü teorik olarak ateşli bir birlik yanlısı görünmektedir. Fakat özünde birlik karşıtlığıyla aynı çizgide buluşuyor. Geleceğe yönelik subjektif tasarımlarına uygun düşen bugünün ilkesiz ve tutarsız politikasıyla revizyonist-oportünist çizgisiyle komünistlerin birliği gibi önemli bir meseleyi kazanımlar beklentisiyle sulandırıyor, devrimci içeriğini bozuyor. “Sosyalizmde proletaryanın ve komünist partisinin önderliği şart değil” deyip küçük burjuvaziyede önderlik bağışlayan (!) bu eski yoldaşlar Marksizm, Leninizm, Maoizm ideolojisine saldırı anlamı taşıyan paslı ve öznelci fikirlerine denk bir anlayışla uygun davranarak her koşulda herkesle birlik olacakmış gibi bir pratik tutum içine girdiler. Sosyalizm hayallerinde proletaryanın sınıf egemenliği yerine “tüm kesimlerin ortak önderliği” mümkün gören bu anlayışın güncel politikada aldığı biçim devrimci proletarya ve onun biricik savaş aracı komünist partisinin sınıf mücadelesinde önderliği yerine ister kapitalist hükümete, isterse şu yada bu ölçüde kapitalist sistemin eşitsizlikleri ve kötülüklerine karşı muhalefet eden tüm kesimlerin ortak önderliğini koymak şeklindedir. Başkan Mao Zedung’un zıtların birliği ve mücadelesi diyalektik yasasına uygun belirttiği “bir ikiye bölünür iki bir olmaz” felsefesi Halkın Günlüğü’nde tümüyle “iki bir olur” oportünist ilkesizliğine dönüşmüştür. Proletarya ile burjuvazi ikilisini bir yapan bu anlayış iktidarın elde edilmesi gayeli sınıf mücadelesi Halkın Birleşik Cephesi kuruluşunda komünist partisi önderliği şart değildir denildiğinde de bir çokları bu revizyonist tezin teorik ve ilkesel önemini kavrayamadı. Oysa yapılan subjektif sosyalizm tasarımının güncel siyasi ve politik karşılığına denk düşen “yeni” açılımlardı. Sonuç: bu fikirlerde olanların bir eli orda bir eli burda.

SMF’nin bir elinin aşırı milliyetçilikte MHP ile yarışan Doğu Perinçek-Vatan partisinden hiç aşağı kalmayan sosyal şoven Kemal Okuyan TKP’si ve benzerleriyle, diğer elinin de Türk burjuvazisiyle uzlaşma arayışını sürdüren Kürt milli burjuvazisinin siyasi temsilcilerinden HDP’de olması, öte yandan da gövdesiyle Kaypakkaya geleneğinden örgütlerle birlik söylemlerinin olması vurguladığımız revizyonist tezlerin politik sonuçlarıdır. Herkesle olma hali kendin olmamaktır.

Keza kısmi ve değişken talepler uğruna mücadelede geçici eylem birlikleri politikasını komünistlerin birliği, yada sınıf ittifakı kurulmuş gibi “birlikçilik” propagandası hamuruyla yoğrulup sunulmaktadır. Proletaryanın sınıf mücadelesi amacına uygun olup-olmadığına bakılmaksızın her tarafa gül uzatmaktadır. Şartlar ne olursa olsun, her ne pahasına olursa olsun, inisiyatifin kimde olduğu; hangi sınıfın çıkarlarına hizmet ettiği, devrim amacına bağlı olup olmadığı hiç önemli değil yeterki “birleşmek” olsun, SMF her şart altında birleşmeye hazırdır politikasıyla esasta reformculuk akımı içinde yerini almıştır. Her yerde olma hiçbir yerde olmamayı getirmiş, herkesle birleşme kendi iç birliğini parçalama üzerine oturtulmuştur.

Komünistler devrim safında yer alması mümkün olan bütün güçlerle elbette “birleşmek” isterler, ama her ne pahasına olursa olsun değil! Şartlar ne olursa olsun değil! Kendi ilkelerinden ve hedeflerinden vazgeçerek değil! Başkasının kuvvetine güvenerek bağımsızlığını kaybederek İnisiyatifi elden çıkararak değil! Burjuvaziye kuyruk olarak değil! (*1)

Komünistler sınıf savaşımında devrim amaçlı programlarına uygun düşmeyen ittifaklar kurmazlar, geçici ve kısmi anlaşmalara dayalı eylem birlikleri, çeşitli mücadele platformları ancak proletaryanın genel politik talepleri ve kitlelerin bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesinde devrimci ajitasyon ve çalışmalarımıza aykırı olmaması halinde yer alınır. Bizim için demokrasinin mücadele ile kazanılması politikası her bakımdan işçi sınıfının ve toplumun kurtuluşunu sağlayacak komünist amaca, genel muhtevasıyla devrim hedefine bağlı bir mücadeledir. 

Halkın Günlüğü komünistlerin birliği meselesinde tutarsız ve ilkesiz anlayıştadır. Kendisi dışında ayrılıklar meselesinde ders verir gibi üst perdeden işine geldiği gibi -Partizan’ın ayrılıktaki hatalı tavrına karşı- eleştirilerde bulunmaktadır. Başkalarına ilkeler hatırlatılırken, kendisi ilkeleri unutmaktadır. Maoist partinin birlik anlayışının ayrılık meselesinde doğru ve ilkeli tutuma bağlı olduğu anlayışını 2014 yılında gerçekleşen ayrılıkta terk ettiler. Halkın Günlüğü ayrılıkta manüplatif, yasakçı, engelleyici, tehdit edici, şaibe oluşturmaya dayalı kitlelerde güvensizlik yaratma ve karalama politikasını savundu. Mülkiyetçilik zihniyetiyle parti isminin mülkiyetinde olduğu yanılgısıyla bizi “tanımama” ilişki kurmama, diğer örgütlere de bu yönlü tutum almaları yönünde ısrarcı oldular. Söylemde ne kadar demokratik olduklarını göstermek için “başarılar” denilirken, pratikte “tanımama” politikası uygulandı. Somut olgular, ayrılık deneyimi Halkın Günlüğü’nün hiçte Partizan’ın eleştirilen hatalı anlayışıyla bir farkı olmadığını göstermektedir. Başkası olunca ayrılıkta “demokrasi, ilkeler” kendine gelince ayrılıkta dayatma, manüplasyon, karalama, yasak, tehdit vb. vs. Tutarsızlık ve ilkesizliğin dik alası. Düşman gibi gösterilen güçlerle birleşmenin olanaklı olmadığını çok erken unuttular. Sormazlar mı, madem o kadar partide birliği savunuyordunuz da neden darbe yöntemiyle fikirlerinizi ilan ederek parti gücünü darma-dağın ettiniz?! Madem birlikçisiniz neden ayrılığa yol açan hatalarınıza dair özeleştiri yapmakla işe başlamıyorsunuz?! Partizan’ın “bölücü ve dağıtıcı olanların birlik anlayışı oportünisttir” başlığı doğru bir ifade olarak tamda Halkın Günlüğü çizgisinin birlik anlayışına uygun düşmektedir. Parti gücünü tasfiye eden, parçalayan aktörlerin birlik gibi bir dertleri yoktur. İç birliği olmayanlar dışındakilerle birleşemezler. 

Keza “Kaypakkaya geleneğinden örgütlerle birleşme” çağrısı yapılmaktadır. Fakat kendilerinden farklı program, teori ve stratejiye sahip bu parti ve örgütler ile Halkın Günlüğü çizgisi arasında mevcut farklılıklara dair ideolojik mücadeleden kaçınarak, sanki esas meselelerde söz konusu örgütler benzer çizgilerdeymişler gibi demagojik ölçüde birlikçilik bayrağı sallanıyor. Dağıtıcı niteliğini gizlemek için birlik propagandası işlevli görülmektedir. Komünist parti ve örgütlerin program, teori ve politik ilkeler üzerinden gerçekleştiğini Halkın Günlüğü unutmuş olamaz. Peki Kaypakkaya geleneğinden olsalar da Demokratik Devrim programını savunan örgütler ile sosyalist devrim programını savunan örgütlerin mevcut haliyle programlarını savundukları sürece birleşemeyecekleri yeterince açık değil midir?! Bize göre güneş kadar açıktır. Program ve ilkelerde sapmalar, toplumsal ve ekonomik gerçekliğin gerisinde kalınmış ise ideolojik mücadele yürütülmesi gerekirken demagojik biçimde birlik propagandası yapılıyorsa bu düpedüz aldatmaca ve sahtekarlıktır. Kaypakkaya geleneğinden örgütlerde bir süredir daha da derinleşen iç krizler, parçalanmalar, dağınıklıklar malum ve bu gerçekliğe karşı toparlanma, krizlerin aşılması ihtiyacının yakıcı halde olması, gücümüzü tüketen ayrılıklara karşı birleşme eğiliminin güçlenmesi söz konusudur. Bunun yanında reformizmin etkisine açık kopmalar, savrulmaların kendilerine liman bulma arayışları gibi etkenler Halkın Günlüğü’nün ilkesiz ve tutarsız birlikçilik politikasının propagandaya dayalı zeminini oluşturuyor.

İlkesel, programsal farklardan dolayı birleşmesi mümkün olmayanlara “birlik” çağrısı yapılarak “birlik” gibi önemli bir görev düşüncesinin sömürülmesine hoşgörüyle bakılamaz. Halkın Günlüğü ideolojik mücadeleden kaçıyor. Kendilerine teorik ve siyasi çizgi meseleleri boyutunda yöneltilen Devrimci Halkın Günlüğü, Devrimci Demokrasi, Sınıf Perspektifi’deki eleştiriler görmezden gelindi. Biz Maoist komünistlere ise “tanümazük” politikası yürütülüyor. Oysa Maoist Komünist Partisi’nin Marksist, Leninist, Maoist çizgisi komünistlerin birleşme zeminidir. Halkın Günlüğü’nü komünist tarihi geçmişinden koparan revizyonist yönelimden dönülmesi için partimizin ideolojik mücadele görevi yerine getirildi. Fakat teorik ve siyasi çizgileri ilgilendiren bu temel meselelerde tamda küçük burjuvalara özgü biçimde ideolojik mücadeleden kaçtılar. Gerçekten komünistlerin birliğini savunan bir örgüt, ideolojik eleştirileri ciddiyetle yanıtlar. Proletaryanın bakış açısından hatalar varsa aşılması için çaba gösterilir. Bu özelliklerin hiç biri Halkın Günlüğü’nde yoktur. Ama ayrıldıklarına aşağılama, hakaret, tehdit, manüplasyon, karalama gibi yanlışlardan ne ararsan o var. Kitleleri aldatmayı bırakın! Bu olgular hem ayrılıkta takınılan sol sekter tavır, hemde ilkelere ve programa bağlı komünistlerin birliği anlayışı yerine içeriği boşaltılmış demagojik “birlikçilik” çağrılarıyla gerçek manada devrimci birlik politikasına sahip olmadığı açık olan Halkın Günlüğü çizgisi söylemde farklı görünsede özünde her iki Partizan ile aynı çizgidedir. Birbirine yakın olan sağ ve sol uçlar aynı hatta buluşmuştur. “Tanümazük” politikasında bu iki örgütü birleştiren de birlik ve ayrılık anlayışındaki tutarsızlık ve oportünizmdir. 

Sonuç olarak işçi sınıfının devrimci mücadelesi amacına uygun olarak açıkladığımız üzere Maoist Komünist Partisi birlik meselesinde kriterleri belli ve açık anlayışa ve ilkelere sahiptir. Bu anlayışa göre Kaypakkaya geleneğinden örgütlerden olmak ilkeli birlik için yetmez. Bu nedenle birlik üzerine temelsiz nutuklar yerine teori, program, siyasi çizgi temelli ideolojik mücadeleyle birliğin gerçekleştirilmesi için çalışılmalı. Elbette Kaypakkaya yoldaşın komünist çizgisi takipçisi olma iddiasındaki parti ve örgütlerin, çevre ve grupların Marksist, Leninist, Maoist hatta birleşmesinden yanayız, ama bu ne pahasına ve nasıl olusa olsun “birleşelim” şeklinde değil. Türkiye ve Kuzey Kürdistan ekonomik ve toplumsal şartların somut tahliline dayanan Marksist, Leninist, Maoist bir teori, devrimci program ve siyasi amaç doğrultusunda strateji ve tüm bunların uygulayıcı kurmayı olacak partide örgütsel ilkeler üzerinde birleşilmeli.

Devrimci işçi sınıfının evrensel birlik kriterleri anlayışından bakıldığında somut durumda kelimenin gerçek manasıyla birlikten yana olan örgütün yapması gereken şudur: Birleşmesi mümkün görülen partiler ile kendileri arasındaki her türden önemli farklılıkları açıklığa kavuşturmalı, şayet bu farklar, farklılıklar zaten apaçıksa ve giderilmesi mümkün görülüyorsa hatalı yanlara karşı ideolojik mücadele yürütülmesi ve işçi sınıfının devrimci programı etrafında birleşmenin teorik ve ilkesel temeli hazırlanmalı ve bu çabada ısrarcı olunmalı. Kimler bu doğru yöntem ve anlayışla hareket etmeyip açık programsal farklılıklara rağmen sadece “birleşelim” üzerine propaganda yapıyorlarsa bilinmeli ki birlik düşüncesini sömürmek, ayrılıkçı ve bozguncu niteliğini gizlemek için sahtekarlık yapıyordur.

Partimiz Marksist, Leninist, Maoistlerin birliğini savunuyor, savunacakta. Maoist partinin 3. Kongrede benimsediği programı gelenekten gelen diğer parti ve örgütler ile olan teori ve ilkelerde farklılıkları tümüyle göstermektedir. İster görüntüde birlikçi gerçekte bozguncu ve dağıtıcı olanlar, isterse tersten birlik karşıtlığı politikasında ısrar edenler olsun. Komünist bir program etrafında birleşme önünde engel oluşturan zemin Marksizmden uzaklaşma, temel ilkelerin açıktan reddedilmesi, yozlaştırılması, yada keskin bir MLM savunuculuğu görüntüsü altında dogmatik ve öznelci düşüncenin savunulmasına dayanır. Bu zararlı her iki eğilim ve çizgiye yön veren tasfiyeci ve oportünist düşünceye karşı ideolojik mücadele yürütüyoruz. Ayrıca söz konusu örgütlerde birliğin önemini kavrayan devrimci öğelerin siyasi ve teorik çizgiye yön veren dogmatik ve öznelci düşünceye, revizyonist tezlere karşı kararlı mücadele yürütmesine ihtiyaç olduğunu da belirtmek gerekmektedir. Sınıf mücadelesinde devrimci teori ve siyasi çizgi tayin edici önemdedir.

Kapitalist burjuva toplum ve kapitalist üretim ilişkilerinin egemenliği gerçekliğini yok sayıp nesnel gerçeğin yerine “feodalizm hakimdir” öznelci, dogmatik düşünceyi tekrarlayan Yeni Demokrasi- Partizan ve Özgür Gelecek-Partizan toplumun gerisinde kalan bu hatalı düşüncelerinde ısrar ettikçe, keza kapitalist toplumun nesnel sınıflar olgusu yerine subjektif düşüncesini koyarak proletarya diktatörlüğü ilkesi başta olmak üzere MLM teorisini, komünist partisinin örgütlenme ilkelerini reddedip üstünde tepinen Halkın Günlüğü’nün savunduğu revizyonist çizgi korundukça bu yapıların komünist bir program etrafında birlik sürecinin birer parçaları olmaları olanaksızdır. Bu nedenle birlik yanlısı veya birlik karşıtlığı yönünde ne söylediklerinin bir önemi yoktur. Önemli ve öncelikli olan bu örgütlerin çizgilerinde içkin olan sübjektivizmin, revizyonist teori ve siyasetin aşılmasıdır. Proletaryanın devrimci sınıf mücadelesi hattında birleşmek için tüm sapmalar ve hatalardan kurtulmak gerektiğini hatırlatmayı görev biliyoruz… (Bitti)

Dip not:

(*1) İbrahim Kaypakkaya, Toplu Eserler, Sayfa: 333

Bir Kez Daha Birlik Meselesi Üzerine (2)
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Devrimci Demokrasi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin