“Güçlü dayanışmaya ve örgütlenmeye ihtiyaç var”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ezgi Oğraş

Kadıköy’de LGBTİ+’lara uygulanan polis şiddetiyle ilgili İHD’de basın açıklaması vardı. A.K. “Maruz kaldığımız şiddete sessiz kalan herkes bunun failleri kadar sorumludur” dedi.

İstanbul Kadıköy’de polisin ters kelepçeyle gözaltına aldıktan sonra darp ettiği LGBTİ+’lar ve kadınlar İnsan Hakları Derneği’nin İstanbul Şubesinde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Basın açıklamasına Şube Başkanı Gülseren Yoleri, İHD LGBTİ+ Komisyonu ile Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nden katılımcılar, ÇHD İstanbul Komisyonu’ndan avukat Düşün Altuntaş, HDP Milletvekili Züleyha Gülüm katıldı.

Şiddet mağdurları arasındaki A.K., olay günü yaşananları anlattı. Bir kişinin kolunun kırıldığını, bir kişinin kulak kıkırdağının patladığını, bir kişinin dişinin kırıldığını ve birkaç kişinin de kafa travması geçirdiğini söyledi. 

Lubunyalara ve kadınlara karşı artan polis ve devlet şiddetini kabul etmediklerini belirterek tepki gösterdi. “Maruz kaldığımız şiddete sessiz kalan herkes bu şiddetin failleri kadar sorumludur” diyen A.K. mahallelerini tek etmeyeceklerini ekledi.

“Yaşatmak için mücadele eden bizler kimliklerimiz ve politik görüşlerimiz nedeniyle açıkça hedef gösteriliyoruz. Sadece yaşamak ve yaşatmak istiyoruz.” diye konuştu.

“Devletin açıkça sorumluluğu söz konusu”

İHD Şube Başkanı Gülseren Yoreli de iktidarın nefret söylemlerinin şiddet olaylarına zemin hazırladığına dikkat çekti. İnsan haklarının sağlanması konusunda devletin sorumluluğunu dile getirdi. Gülseren Yoreli konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Maalesef yine bir işkence, şiddet olayıyla karşı karşıyayız. Bu saldırının gerçekleşme biçimi ve sonrasında yaşananlar bu ülkede LGBTİ+’ lara ve kadınlara yönelik ayrımcılığın, nefret saldırılarının, şiddetin, işkencenin devam ettiğini gösterdi.

“İktidarın nefret ve ayrımcılık üreten yaklaşımlarının İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyle beraber çok daha yüksek bir düzeye ulaştığı ve bunun da yaşam alanlarımıza yönelik saldırıya zemin hazırlayarak gittikçe güçlendirdiği malum. Buna yönelik saldırı ve şiddetin sergilendiği pek çok olay yaşanıyor ve maalesef bunun durdurulması noktasında yeterli bir tepkinin oluşmadığı ortada. Bu noktada devlete sürekli olarak sorumluluklarını hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz.

“Çünkü iktidar ve cumhurbaşkanı ne kadar reddederse etsin anayasalardan ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı yükümlülükleri var. Uluslararası sözleşmelerde özellikle temel insan haklarının sağlanması konusunda devletin açık sorumluluğu söz konusu.

“Yaşam hakkının korunması, şiddetin önlenmesi, işkencenin önlenmesi, ayrımcılığın önlenmesi bunların başlıca olanları arasında yer alıyor. Dolayısıyla devlet ya da devleti yönetenler ne kadar aykırı ya da bundan farklı şeyler söylerlerse söylesinler, ne kadar sorumluluklarını ötelemeye çalışırlarsa çalışsınlar bu sorumluluk onların.”

“Erkek yargının tezahür ediş biçimlerinden yalnızca biri”

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Kadın Komisyonu’ndan olay takibini yapan avukat Düşün Altuntaş ise tamamen hukuksuzca bir süreç yaşandığını söyledi. Yaşanılan olaya dair şu açıklamayı yaptı:

“İskele Polis Amirliği’ne geldiğim zaman kapının girişinde bir çift ayakkabı vardı, tabanları yoktu ve sol tarafta bir ayakkabı tabanı vardı. Ben gelmeden önce bir avukat arkadaşımızı çıkarmışlardı. Onunla görüştüğüm zaman arkadaşlarımızın İskele Polis Amirliği bahçesinde yaklaşık bir saat boyunca darp edildiklerini ve ayakkabı tabanının o sırada çıktığını söylemişti.

“Arkadaşlarla görüştüğümde darp izleri vardı, çok barizdi. İki arkadaşın ayağında ayakkabıları yoktu, birinin kulağı şişmişti, birinin bileği kırıktı, üstlerinde yırtılmalar ve bileklerinde ters kelepçe izleri vardı. Gözlerindeki kızarıklıktan ve içerdeki kokudan biber gazına maruz kaldıkları belliydi.

“Bu durum hukukla açıklanabilecek bir durum değil, tamamen hukuksuzca işkence görerek yaşanan bir süreç oldu. Taciz eden insanlarla ilgili herhangi bir durum karakolda yoktu. Onların hakkında bir şikayet yok ve ifadeleri alınmamış. Bu ve benzer olaylar yaşanmaya devam ediyor, sıklıkla tanıklık ediyoruz. Erkek devletin, erkek yargının tezahür ediş biçimlerinden yalnızca biri bu yaşadığımız. ÇHD Kadın Komisyonu olarak olayın takibini sürmeye devam edeceğiz.”

“Güçlü dayanışmaya ve örgütlenmeye ihtiyaç var”

Basın açıklamasına katılan HDP milletvekili Züleyla Gülüm de LGBTİ+ ve kadınlara yönelik saldırıya karşı dayanışmaya çağırdı.

“Bu saldırı yeni değil, uzun zamandır bir işkence serisiyle karşı karşıyayız. Uygulamaların tümüyle anti demokratikleştiği, hiçbir hak talebinin doğal yollarla sesini duyuramadığı; baskıyla, işkenceyle karşı karşıya kaldığı bir süreç yaşanıyor.

“Özellikle LGBTİ+’ lara gelen saldırı dalgasının iktidardan dolayı olduğunu biliyoruz. Yoğunlaşan bir saldırı dalgası, özellikle nefret söylemini büyüten ve hedef gösteren bir iktidar var.

“Bu düzen böyle devam etmez diyen herkesin güçlü dayanışmaya, örgütlenmeye, ses çıkarmaya ihtiyacı var. Arkadaşlarımızın yanında olacağımızı, birlikte mücadele edeceğimizi bir kez daha söylüyoruz.”

Ne olmuştu?

12 Ekim’i 13 Ekim’e bağlayan gece İstanbul Yeldeğirmeni’nde, LGBTİ+’lar ve kadınlar sokakta evlerine yürürken iki erkek tarafından taciz edildi.

Sekiz kişi, önce polis ve tacizciler tarafından sokak ortasında tekmeler ve yumruklarla şiddete uğradı. Sonrasında da ters kelepçe ve yakın mesafe biber gazıyla müdahale edilerek Kadıköy İskele Polis Merkezi Amirliği (Rıhtım Karakolu) götürüldü. Uygulanan şiddet daha sonra haberlere yansıdı.

(EO/HA)

Kaynak:bianet.org

Yorumlar kapalı.