İşçi sınıfı kendi devrimci felsefesiyle donanmadığı sürece kendisini köleleştiren burjuvazinin felsefesinin savunucusu olmaktan kurtulamaz. Karşıtını yadsımadığı oranda kendisi olamaz. Bu nedenle ancak kendisini sömüren egemen sınıfı felsefi, iktisadi, kültürel, hukuki, politik ve siyasi olarak yadsıyan devrimci proletarya kendisine yön veren devrimci felsefesi ve eylemiyle kendisi için sınıf realitesi kazanabilir. Topluma egemen olan sınıflar aynı zamanda toplumu etkisi altına almış hakim sınıf düşüncesinden kurtuluş kendiliğinden gerçekleşmez, bilakis egemen, sömürücü sınıfın düzenine karşı ezilen ve sömürülenlerin devrimci amaçlara ulaşılması için devrimci fikirler ışığında ve en nihayetinde sosyal bir devrime kadar gelişecek bir mücadele yoluyla gerçekleşebilir. Kapitalist sistemin kötü ve zararlı olduğunu bilmek yetmez, esas mesele kapitalist üretim biçiminin ortadan kaldırılması, toplum ve doğa için kötü ve zararlı olan sistemin yıkılması için gerekli olanın gerçekleştirilmesidir. Sınıf bilincini artırmış, elde etmiş her emekçi işte bu devrimci eylemin öğesidir. Sınıf bilinci gizemli ve belirsiz bir sözcük değildir, sınıf bilinci proletaryanın kurtuluşu için gerekli olan düşünce ve eylem teorisidir. Antagonist çelişme halinde proletarya ile burjuvazi arasında süren sınıflar arası çatışmada bu iki sınıfın felsefeside uzlaşmazdır. Ve bu iki uzlaşmaz düşüncede proletaryanın düşüncesi sömürüsüz ve sınırların olmadığı bir dünya devrimi sürecini gösteren aydınlığı, burjuvazinin düşüncesi ise sömürü, baskı, zulüm, açlık ve sefalet, eşitsizlik ve savaşların olduğu eskimiş, taşınamaz karanlık bir dünyayı temsil eder. Bu iki uzlaşmaz dünya gerçekliği arasında sürmekte olan savaşımda tabiki gelecek zafer devrimci proletaryanın olacaktır.
Bu bakış açısından meselenin özü anlaşılır ve nettir. Uluslararası işçi sınıfı gibi Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da Kürt, Türk ulusları ve çeşitli milliyetlerden işçi sınıfımızın kendi kollarından başka kurtarıcısı yoktur. Devrimci sınıf bilinciyle kurtuluş amacına uygun mücadele yürütülmediğinde mevcutta Türkiye’de korkunç sömürü ve baskı politikalarıyla mutlak hakimiyet altında tutulan işçi sınıfının edilgen, pasif, burjuva mülkiyetçiliği ve din ideolojisiyle zehirlenmiş sürüklenen bir sınıf olgusu ortaya çıkar. Emek güçleri açısından edilgenlik, sessizlik halkası ancak kendisi için atılganlık ve ses yükseltmeyi taşıyan siyasi iktidar hedefli mücadelesiyle kırılır… Açık olan şu ki, işçi sınıfımızın ileriye çıkmasının toplumda yegane devrimci dönüştürücü kuvvet olarak kendisini gösterebilmesi için gerekli olan dünya ve ülke toplumsal, ekonomik genel tablosunu gösteren felsefe, bilgi ve örgütlenme teorisinin işçi sınıfına dışarıdan taşınmasına olan ihtiyacın karşılanması gerekmektedir ve bu görevi de proletarya partisi dışında hiç bir güç yapamaz. Marksizm, Leninizm, Maoizm ile donanmış komünist partisinin felsefi düşüncesinin bilinmesi yetmez aynı zamanda uygulaması esas olandır.
Burjuvazi her türden idealist metafizik düşünceyi topluma pompalar, bilimsel olmayan bu hatalı fikirler yanı sıra kullanılabilindiği ölçü ve sınırlara varana dek sonuna kadar din ile ezilen ve sömürülen yığınlar uyutulur, etki altında tutulur. Bütün bu gerici felsefe karşısında diyalektik tarihi materyalizm felsefesi doğa ve toplumsal olguların genel ana çizgileri ve görünümüyle, hareket yönünü gösteren sınıfsal genel tablonun ayrıntılarını açıklayabilen bilim olarak sınıf bilinçli devrimci proletaryanın felsefesidir. Devrimci felsefe işçi sınıfının mücadele bayrağıdır ve hiç bir güç onu emekçi yığınların en bilinçli öğelerinin ellerinden alamaz. Türkiye’de de sayıları bir hayli çoğalan orta ve küçük burjuvazinin sınıf eğilimlerini taşıyan sosyalist iddialı küçük burjuva devrimciliğin kendi krizini “Marksizmin İdeolojik krizi” olarak yansıtmalarına burjuvazinin Marksizm, Leninizm, Maoizm felsefesine aralıksız sürdürdüğü ideolojik bombardıman etkileri olarak bakılmalı. Egemen olduğu yerde burjuvazi elindeki devlet gücü ve araçlarla, eğitim sistemi, kültür, sanat, edebiyat, akademik alan, basın vb. vd. her yolla teolojik, idealist metafizik felsefi akımlar canlı tutulur. Çünkü ezilen sınıfların ezen sömürücü sınıflara karşı süren savaşımında galip gelmemeleri, sömürüye dayalı kapitalist meta düzeninin sürmesi için tarihin ve toplumsal gerçekliklerin çarpıtılmasına ihtiyaçları vardır. Bu nedenle Türkiye’de sınırı sınırsızlık olan yalana batmış politikayla ayakta kalmaya çalışan burjuva gerici faşist yönetimin durumunda şaşılacak bir yan yoktur. Burjuvazinin ahlaki ölçüleri yoktur; çıkarları vardır.
Diyalektik tarihi materyalizm felsefesi ise işçi sınıfı ve bütün halk kitlelerinin bilincini aydınlatan evrensel düşüncedir. Tarihin belli bir döneminde ortaya çıkan ailenin, özel mülkiyetin, sınıfların ve devletin, keza doğduğundan itibaren devam eden sınıflar arası savaşın son bulacağı sosyalizm ve komünizm evresine varacak büyük insanlık ailesine önderlik edebilecek proletarya sınıfının ancak bir devrimle sömürüyü kaldırabileceği gerçekliğini ancak tarihi materyalizm gözler önüne sermektedir. Olabilecek en ayrıntılı toplumsal ve ekonomik açıklamayla genel tabloya ezilen ve sömürülenlerin ellerine verebilen tek felsefi düşünce olduğu içindir ki, diyalektik materyalizm bilinçli devrimci proletaryanın dünya görüşüdür. Bu evrensel yenilmez düşünce çağımızda devrimci işçi sınıfının teorisi ve eylemidir. Sınıf bilinci elde etmiş işçiler, bütün emekçiler diyalektik düşünce biçimi ve metodu yada materyalizm felsefesinin ne olduğu hakkında asgari bilgiye sahip olmalarından öte esas olarak diyalektik materyalizmin uygulanmasıyla açıklanmış dünyanın genel tablosu konusunda açık ve net fikirleri ve mücadele sahası olan yerde belirlenmiş devrimci yöntem ve amacın uygulayıcı kuvvetidirler. Bu bakımdan ideolojik önderlik olgulara dayanan bilgi üretimi mücadelede tayin edici önemdedir.
Marksist, Leninist, Maoist proletarya partisi diyalektik materyalist dünya görüşü ile hareket ediyor. Parti, toplumsal ve iktisadi şartları tarihsel bağları içinde görebilen, özel ve genel niteliklerini ayrıt edebilen ve gelişme yönünü işaret eden sonuçları gösteren bakış açısıyla tarihsel konumunu pekiştirmede ihtiyaç duyulan gücün işçi sınıfında olduğunu açıklamaktadır. Örgütsüz ve dağınık oluşundan işçi sınıfının güçsüz ve edilgen pozisyonuyla görünmesi sınıfın taşıdığı nesnel gücün potansiyel varlığını dışlamaz. Güçsüzlüğün güce dönmesi sınıf bilinci edinmesi, birleşmesi ve sosyalizm siyasi, politik çizgisinde mücadele etmesiyle olur. Tamda bu anlayışla bakıldığında en bilinçli sınanmış proleter öğelerin evrensel devrimci düşüncenin işçi sınıfı içinde geliştirilmesi için kararlı ve ısrarlı savaşımları tarihsel önemdedir. Değiştirmek için önce değişmek gereklidir. Bilmek, yorumlamak yetmez, değiştirmek için her alanda işe koyulmak gerek.
Yorumlar kapalı.